 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Ceza Dairesi
E: 1987/3134
K: 1987/4186
T: 21.10.1987
DAVA : 1475 sayılı kanuna muhalefetten sanık Hüseyin'in yapılan yargılaması sonunda; mahkumiyetine dair, Gümüşhacıköy Sulh Ceza Mahkemesi'nden verilen 16.10.1986 gün ve 1985/514 esas, 1986/699 karar sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığı'ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü :
KARAR : Sanığın eylemi, kül halinde tek suç teşkil edip bu suç için uygulanan kanun maddesinde belirtilen usul dairesinde tek ceza tayin edildiğinden hükmün kabili temyiz olduğu kabul edilerek yapılan inceleme sonunda;
1 - 1475 sayılı İş Kanunu'nun "Genel Hükümler", "hizmet akdi" "ücret" "işin düzenlenmesi" "işçi sağlığı ve güvenliği" "iş ve işçi bulma" "iş hayatının denetim ve teftişi" başlığını taşıyan 1'den 7'ye kadar ki bölümlerinde, çeşitli mecburiyet ve yasaklar getirilmiş "ceza hükümleri" başlıklı 9. bölümünde ise her bir mecburiyet ve yasağa tereddüp eden cezalar gösterilmek suretiyle suç ve cezaların kanuniliği genel prensibine uyulmuştur.
Dosya kapsamına göre; Bölge Çalışma Müdürlüğü'nce ihbar konusu yapılan olay; sanığa ait işyerinde, 1475 sayılı Kanun'un 13. maddesi gereğince işten çıkartılan 19 işçinin yerlerine, işten çıkarma tarihinden itibaren 6 ay içinde yeni 18 işçi alınması hususuna ilişkin bulunmaktadır.
Bu sebeple C.Savcılığı'nca işveren sanık hakkında anılan Kanun'un 24. maddesi delaletiyle 98/B maddesi uyarınca tecziyesi istemiyle kamu davası açılmıştır.
1475 Sayılı Kanun'un 24. maddesi "işverenin bu kanunun 13. maddesinde belirtilen şartlara uyarak işine son verdiği veya 16. maddenin III.bendi gereğince iş aktini fesheden işçilerin yerine, çıkma veya çıkarma tarihinden itibaren 6 ay içinde başka işçi alamaz" hükmünü ihtiva etmektedir.
Başlığından da anlaşılacağı üzere bu madde işten çıkarmanın şekil ve şartlarını düzenleyen, buna dair mecburiyet ve yasakları gösteren bir madde olmayıp doğrudan doğruya işten çıkarmanın sonucu ile ilgilidir.
Hal böyle olduğuna göre, kanunun 98/B maddesi ile suç sayılan fiili, 24. maddedeki yasak dairesinde tayin ve tesbit etmek gerekir.
Yukarıda belirtildiği üzere, 24. madde, belirli usullerle işten çıkartılan veya işten çıkan işçilerin yerine 6 ay içinde başka işçi almayı yasaklamıştır. Maddede işten çıkarmayı yasaklayan bir hüküm mevcut değildir. Bu sebeple 98/B maddesindeki müeyyideyi de buna göre değerlendirmek gerekir.
Anılan maddenin 2869 Sayılı Kanun'la değiştirilen şeklindeki "... işçi çıkaran veya yerine yeni işçi alan..." "... işten çıkardığı veya işe aldığı" cümlelerindeki "veya" edatının "ve" şeklinde yorumuyla suçun işe alınan işçiler bakımından oluştuğunun kabulü icap eder. Aksine düşünce 1475 Sayılı Kanun'un genel düzenlenmesine kanun koyucunun amacına, suç ve cezaların kanuniliği prensiplerine aykırı düşer.
Bu hususlar nazara alındığında sanığın 1475 Sayılı Kanun'un 13. maddesine uyarak işten çıkardığı 19 işçinin yerine 24. maddede öngörülen şartlara uyulmadan 18 işçi aldığının tesbiti halinde, bu 18 işçi için maddede belirlenen para cezalarına hükmedilmesi icap eder. Hem işten çıkartılan hem de bunların yerine alınan işçiler adedine göre ceza tertip ve tayini mümkün değildir.
Yukarıda açıklanan bu hukuki ve fiili duruma rağmen sanık hakkında işten çıkartılan ve yerine alınan işçilerin toplamı üzerinden ceza tayin edilmiş olması,
2 - Sanık hakkında uygulanan 1475 Sayılı Kanun'un 98/B maddesinde, 24. madde hükümlerine aykırı olarak işten çıkartılan işçilerin yerine alınan her işçi için 30.000 lira ağır para cezası hükmedileceğinin öngörülmesine muayyen bir nisbet dairesinde ve olayın mahiyetine göre tayin edilen para cezalarının nisbi dairesinde ve olayın mahiyetine göre tayin edilen para cezalarının nisbi para cezası olmalarına ve TCK.nun 2370 Sayılı Kanun'la değişik 119. maddesinin son fıkrasında nisbi para cezalarını gerektiren suçlar hakkında bu madde hükmünün uygulanamayacağının açıkca belirtilmiş bulunmasına rağmen, hükmedilen cezanın mezkür maddeye dayanılarak yarı nisbetinde artırılmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 21.10.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.