 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1987/7949
K: 1988/9199
T: 12.10.1988
DAVA : Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca durşumalı olarak incelenmesi istenilmekle (...) gereği görüşüldü:
KARAR : Kadastro sırasında 506 parsel sayılı 120 metre kare yüzölçümündeki taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı olduğundan bahisle malikhanesi açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir. Daha önce Fatma K. tarafından Fevzi A. aleyhine açılan, kahvehane olarak kullanılan binaya vaki muarazanın önlenmesi ve kira bedelini tahsiline ilişkin Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesine ait 1983/90 esas sayılı dava görevsizlik kararı ile Tapulama Mahkemesine devredilmiştir. Yargılama sırasında davalı fevzi A. tarafından, dava Hazine ve Soğanlı köyü Tüzel Kişiliğine yöneltilmiştir. mahkemece davanın reddine, dava konusu taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline, taşınmaz üzerindeki kahvehane ile eklentisi tuvaletin davacı kocası Bahaattin K. ile davalı Fevzi A. adına tapunun beyanlar hanesine yazılmasına, davacının ecrimisil talebinin görev yönünden reddine, davacı ve davalı ile Hazinenin diğer taleplerinin de reddine karar verilmiş, hüküm davacı, davalı ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Taşınmazın geleneksel bir biçimde kullanıla gelen kamu malı mer'a olduğunun kabulüne yeterli delil bulunmamaktadır. Tayyibe A. taşınmazı eğrek yeri olarak tanımladığı halde Süleyman A. kuru dere yatağı olduğunu bildirmiştir. Mahkemece bu çelişki giderilmediği gibi davanın sonucunda yararı bulunan kişilerin sözlerine değer verilerek bir taşınmazın mer'a ya da eğrek yeri olarak kabulü olanaksızdır. O halde mahkemece davanın sonucunda yararı bulunan kişilerin sözlerine değer verilerek bir taşınmazın mer'a ya da eğrek yeri olarak kabulü olanaksızdır. O halde mahkemece davanın soncunda yararı bulunmayan komşu köylerden seçilecek yaşlı tarafsız bilirkişiler aracılığı ile araştırma yapılarak taşınmazın öncesinin mer'a ya da eğrek yeri olup olmadığı saptanmalı, mer'a veya eğrek yeri ise 3402 sayılı Kadastro Kanunun 16. maddesi hükmünce sınırlandırılmasına karar verilmeli, aksi halde 506 sayılı dava konusu parselde ilk zilyedin kim olduğu, zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve ne şekilde sürdürüldüğü tüm tanıklar yeniden taşınmaz başında dinlenilerek tanıkların olaylara dayalı sözleri ile belirlenmeli, ondan sonra toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma yapılmaksızın yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de, taşınmazın mer'a niteliği ile sınırlandırılması gerekirken Hazine adına tescile karar verilmesi dahi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA (...) 12.10.1988 gününde oybirliği ile karar verildi.