 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1987/15733
K: 1987/21995
T: 12.10.1987
DAVA : Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 40 parsel sayılı 16.300 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirtilerek, Hazine adına tesbit edilmiştir. İtirazları, tapulama komisyonunca reddedilen Muzaffer ve paydaşları, vergi kaydı ve miras yoluyla geçen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Safinaz ve paydaşları aynı nedenle davaya katılmışlardır. Mahkemece, davanın reddine, taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm; davacılar ve bir kısım katılanlar tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, nizalı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu bu nitelikteki yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabına yasal olanak bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, dinlenen yerel bilirkişi tanıklar taşınmazı eski kültür toprağı olduğunu haber vermişlerdir. Diğer yandan, tapulama tesbiti 1617 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği günden önce 1963 yılında yapılmıştır. Tapulama tesbit gününe göre bu nitelikteki yerlerin ihya yolu ile iktisabı mümkündür. Kaldı ki, 9.10.1987 gününde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile 766 sayılı Tapulama Kanunu yürürlükten kaldırılmış, koşulların varlığı halinde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin ihya yolu ile iktisabına olanak sağlamıştır. Anılan Yasa hükümlerinin derdest davalara uygulanması gerekir. O halde, davacıların, yerel bilirkişi ve tanıkların sözlerinde adı geçen Yüzbaşı Hüseyin namı diğer Koca Hüseyin'in mirascıları olup olmadıkları belirlenmeli, ondan sonra davacı tarafın dayandığı vergi kaydı yaşlı ve tarafsız yerel bilirkişi aracılığı ile uygulanmalı, kapsamı belirlenmeli, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi davacı tarafın göstereceği zilyetlik tanıkları taşınmazın başında dinlenmek sureti ile saptanmalı, uzman bilirkişiye keşfi ve uygulamayı izlemeye olanak sağlayacak biçimde kroki çizdirilmeli, ondan sonra 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddeleri hükümleri dikkate alınarak deliller takdir ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönlerin gözetilmemiş ve araştırılmamış olması isabetsiz, hükmü temyiz eden davacılarla katılanların temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 12.10.1987 gününde oybirliği ile karar verildi.