 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1987/9111
K: 1987/11376
T: 12.11.1987
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karardavacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, paylı mülkiyette önalım (şuf'a) hakkının dava yoluyla kullanılmasına ilişkindir. Mahkeme davayı reddetmiş, hükmü davacı tarafından müddetinde temyiz edilmiştir.
Gerçekten M.K.'nun 658. maddesinde yer alan ve hukuki niteliği hak düşürücü süre olan 1 aylık süre, alımcının (şef'in) muteber ve rızai bir şekilde vurut bulan ortak malın satış ve satışın esaslı unsurlarının müşteriyi ve delil öğrendiği tarihten işlemeğe başlar. Önalım (şuf'a) hakkının bu süre içinde kullanılması gerekir.
Yasada süre ay olarak ifade edildiğindan B.K.'nu 76 ve H.U.M.K.'nun 161. maddelirine göre sürenin başladığı gün ayın kaçıncı gününe rastlıyorsa, müteakip ayın ay gün sayısı mesai saati sonuda sona erer.
Önalım (şuf'a) hakkının dava yoluyla kulanılmasında da durum aynıdır. Önalımcı (şef'i) satışı ve onun esaslı unsurlarını öğrendiği tarihten itibaren 1 ay ve her halde akdi önalım (şuf'a) hakkında tapuya şerh, kanuni önalım hakkında da, satış tarihinden itibaren 10 sene içinde önalım (şuf'a) davası açılmadığı takdirde önalım (şuf'a) ve dava hakkı düşer. Genel kural budur.
Diğer taraftan bir inşai hak olan önalım (şuf'a) hakkının kulanılması belli bir şekle tabii değildir. Kural olarak sözlü bir beyan dahi kanıtlanmakta hesabı ile hakkın kullanılması için kafidir.
Bu nedenle muhataba yöneltilerek ona ulaşmak istenen irade beyanının kulanılmasıyla önalım (şuf'a) hakkının hükümleri ortaya gelir.
Önalımcının (şuf'a) önalım (şuf'a) hakkını kullanma beyanının hukuki mahiyeti tek taraflı yenilik doğurucu bir beyandır. Karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Onun için taraflı yenilik doğrucu bir beyandır. Karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Onun için davacı tarafın önalım (şuf'a) hakkından yararlanabilmeleri için dava açıp davalıya bu iradelerini bildirmeye tevessül ettiğini, 1 aylık süre içinde irade beyanını davalıya yöneltmiş, onun duyuru alanına girecek imkanları hazırlamış ve aslında bu konuda kendisine düşen girişimleri yapmış olması gerekir.
Genel ve geçerli kural böyle olduğuna göre davacı tarafın tek başına mahkemeye bir dava dilekçesi vermiş olmaları önalım (şuf'a) hakkından yararlanmalı için yeterli kabul edilmeyebilir ama 150.000 lira peşin harç 3.300 lira mahkeme masrafı ödeyen davacıdan bu büyük masraflar arasında çok küçük bir rakam teşkil eden davalı tebligat masrafının süresinde kalemce hesap edilip alınmamış olmasını, iradenin davalıya uluşması için gerekli girişimlere tevessül edilmemiş olduğu yönünden yorumlamak, hele masraflarının kalemce hesaplanmış müfredatı gösterilerek alınacağı kuralı karşısında hiç de doğru ve isabetli görülemez. Olay bu yönüyle özellik göstermektedir.
Mahkemenin olayına özgü bu özelliği dikkate almadan süresinde açılıp mahkeme kalemince müfredatı çıkarılan harç ve masrafları ödenen davacı tarafın davasını reddetmesi isabetli görülmemiştir. Kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz oluna kararın yukarıda açıklana nedenlerle davacı tarafından BOZULMASINA 12.11.1987 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili 15.1.1986 tarihli dilekçeyle, mahkemeye başvurmuş, toplam 151.350 lira başvurma, peşin ve vekalet suret harcını, aynı gün maliye veznesine yatırmıştır. Davacı vekilinin dava dilekçesinin, davalıya tebliği için posta masrafını vermediği açıkça anlaşılmaktadır. Davalı vekili 21.3.1986 tarihli cevap dilekçesinde, davacının tebligat için posto giderlerini 20.2.1986 tarihinde ödediğini, bu suretle yasanın öngördüğü bir aylık irade bildirimi süresinin çoktan geçirildiğini savunmuştur. Davacı vekili ise 3.4.1987 günlü cevaba cevap dilekçesinde posta masraflarının harcın yatırıldığı gün kaleme verildiğini bildirmiştir. Yazıişleri Müdürünün 8.4.1987 günlü yazısından, davacı vekilinin tebligat ücretini 20.2.1986 günü ödediği açıklanmış, bu suretle savunma doğrulanmıştır. Davacı, şuf'a hakkının dava açmak suretiyle kullanıldığından, kullanma iradesinin hukuki sonuç doğurabilmesi için muhataba bildirilmesi şarttır. Mücerret mahkeme kalemine bir dilekçe verilmiş olması şuf'a hakkının kullanılması için yasanın öngördüğü koşulunu gerçekleştiğinin kabulüne yeterli değildir. Davayı açan paydaşın bir aylık ittila müddeti içinde dava dilekçesinin davalıya tebliği duruşma günü tayini amacıyla davetiye çıkartılması için lüzumlu masrafları vermesi icabeder. Bu hususlar yerine getirilmediğinden mahkemenin davayı reddetmesi doğrudur. Açıklanan nedenle verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan onanması reyinde olduğumuzdan çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.