 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1987/13734
K: 1988/1724
T: 09.02.1988
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava şuf'alı payın iptali ve tescil isteminden ibarettir. Mahkeme istem gibi karar vermiş, hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir.
Şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona takabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satış zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeni ile şuf'a hakkını kullanması M.K.'nnu 2.maddesinde yer alan objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alınması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda: Davacı şuf'alı payın ilişkin bulunduğu taşınmazda paydaş olduğunu, paydaşlardan (M.K.) payını davalı (M.E.)'e 25.3.1985'te sattığını, bu satışı Nisan ayı içerisinde öğrendiğini iddia ile şuf'alı paın iptali ile adına tescilini 26.4.1k985 tarihinde dava dilekçesi ile istenmiş, bilahare şuf'alı payın, (A.S.)'a hibe edilmesi üzerine, HUMK.'nun 186. maddesi uyarınca dava bu kişiye yöneltilmiştir. Davalı (M.) hak düşürücü sürenin geçirildiğini, taşınmazın taksim edildiğini diğer davalı (A.) ise hibede şuf'a cereyan etmeyeceğini, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkeme, süresi içerisinde davanın açıldığının kabulü ile şuf'alı payın iptal ve tesciline karar vermiştir. Davalı (M.), hak düşürücü sürenin geçirildiğini savunmuş ise de bu savunmayı ispat edemediğine göre, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir. Şufa davası süresinde açıldığına göre şuf'alı payın dava devam ederken hibe yolu ile devredilmesi, doğmuş olan şuf'a hakkını ortadan kaldırılmaz. Ancak davalı, taşınmazın taksim edildiğini savunmuş, mahkeme bu husus üzerinde hiç durmamıştır. Yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde, bu savunma gereğince inceleme yapılarak, şayet taşınmaz taksim edilmiş, herbir paydaş belirli bir kesimi kullanıyor ise, bunlardan birisinin kendi tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa satışı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapudaki pay satışından yararlanarak, şuf'a hakkını kullanması M.K.'nun 2. maddesi uyarınca objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından, davanın reddi icap eder. Bu husus üzerinde durullamadan noksan tahkikatlar, yazılı şeklide kabul kararı verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA 9.2.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.