 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1987/1181
K: 1987/3461
T: 24.03.1987
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, şuf'alı payın iptal ve tescili istemine ilişkindir. Mahkemece dava kabul edilmiş, hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir.
Davacı, şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmazda velayeti altında bulunan oğlu Murat'ın 2/4 payın çıplak mülkiyet hakkına sahip olduğu, 2/4 pay sahibi Emine'nin bu payını 28.2985 tarihinde 35.000.000 liraya davalılara sattığını, vaki ihbar üzerine satışı 12.8.1985'de öğrendiğini, gerçekte satış bedelinin 20.000.000 lira olduğunu beyanla, şuf'a hakkının tanınması isteği ile 11.9.1985 tarihinde işbu davayı açmıştır. Davalılar vekili şuf'adan feragat edildiğini, fiili taksimin bulunduğunu hak düşürücü sürenin geçirildiğini, davacının iyiniyetli olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Davacı duruşma sırasında bedeldeki muvazaa iddiasından vazgeçtiğini ifade etmiştir.
Şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmazın iki katlı bir ev olduğu, 2/4 payının davacının babası adına2/4 payınında Emine adına kayıtlı bulunduğu bu paydaşların şahsi irtifak hakkı tesis ederek taşınmazın zemin katının davacının babasına, 1. katınında Emine'ye aidiyetinin kabul edildiği, bu bölümlerden münhasıran adı geçenlerin yararlanacağı, şuyunun idamesini kabul ettikleri ve kanuni şuf'a hakkından feragat eylediklerini 6.4.1965 tarihli tapudaki akit tasblosundan anlaşılmaktadır. İzzet'in bilahere kendi payının çıplak mülkiyetini davacı oğluna devrettiği, diğer paydaş Emine'nin kendi payını da davalılara sattığı, bu satış nedeniyle davacı tarafından işbu şuf'a davasının açıldığı dosya kapsamı ile saptanmıştır. Bayiler tarafından şahsi irtifak hakkına ilişkin taksim ve tasarrufun 6.4.1965'ten bu yana sürdürüldüğü, davacı ve davalılara intikalden beri aynı şekilde kullanmanın devam ettiği hususu ihtilafsızdır. Davacının velisine yapılan satışa ilişkin ihbarın tebliği itibariyle dava süresinde açılmıştır. Buna ilişkin savunma yersizdir. Bütün sorun şuf'adan feragatta, ikinci aşamada da, fiili taksimde toplanmaktadır. Davacıdan feragat etmiştir. Bu feragat 16.5.1951 gün 19/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen şekil şartına haiz bulunmaktadır. Bayiin feragatı davacıyı da bağlamaktadır. Bu feragatte bizatihi şuf'a hakkı ortadan kalktığından gerek feragat edenin gerekse onun akdi ve kanuni haleflerinin bir daha şuf'a haklarını kullanmaları mümkün olamaz. Haktan feragat süreyi bağlı olmaksızın hüküm ifade eder. Bu itibarla olayımızda davacının akdi halef olarak şuf'a hakkını kullanması olanaksızdır. Kaldı ki, taşınmaz da fiili taksim vardır. Davalı gerçekte iktisap ettiği payla birlikte bu paya isabet eden birinci kat daireyi satın almıştır. Davacının bunu bile bile şuf'a hakkını kullanması iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz. Bu hususlar nazara alınarak sabit olmayan davanın reddi gerekirken kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi gereğince hükmün (BOZULMASINA) ve dava tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi gereğince tamdir olunan 11.000 lira murafaa vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenden alınmasına, 24.3.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.