 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1987/10333
K: 1987/10386
T: 27.10.1987
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf' davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı tarafından süresi içinde istenilmekle gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davalı 2.12.1985 tarihli yargılamanın iadesi dilekçesi ile üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.10.1985 tarih ve 1985/71 - 1985/564 sayılı ilamı ile üsküdar Yukarı Dudullu Altyazı mevkiinde kain 1 pafta 202 parsel sayılı taşınmazda davacı lehine iptali ve tesciline karar verilen ve kesinleşen 3360/80640 şuf'alı payın bu kerre yargılamanın iadesinin kabulü yoluyla davanın reddine karar verilmesini istemiş; mahkeme ise bu talebi kabul ederek davacı adına iptal ile tesciline karar verilen şuf'alı payın tekrar iptali ile davalı (İ.K.) adına tesciline karar vermiş, işbu hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı, yargılamanın iadesi dilekçesinde davacının Tekel İdaresinde çalışan maaşlı bir işçi olduğunu, başkaca mal varlığı olmadığını şuf'a bedelini karşılamasının mümkün olmadığını, işte bu nedenle davacının bu taşınmaz üzerindekipayı ile davaya konu olan şuf'alı payı Kadıköy 2. Noterliğinin 3.6.1985 tarih ve 4581 yevmiye no'lu taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile (M.T.Y.)'e sattığını ve karar kesinleşince de tapu kütüğüne şerh verildiğini, işte bu belgeyi yeni ele geçirdiklerini, bu belgenin şuf'a bedelinin depo edildiği zaman düzenlendiğini, bunun sonucu olarak davacının M.K.'nun 659. maddesinin kendisine tanıdığı hakkı kötüye kullandığını, sonuçta taşınmazla ilgisi olmayan (M.T.Y.)'e hisse satın aldığını belirtmiş ve satış vaadine ilişkin belgeyi yeni ele geçirdiklerini yargılamanın iadesi nedeni olarak ileri sürmüştür.
Davacı yan ise şuf'a bedelinin nereden ve kimden temin edilirse edilsin davalıyı ilgilendirmediğini ve bunun şuf'a davalarında araştırılmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davanını kabulle sonuçlandığını, davalı yanın bunun dava evresinde de ileri sürdüğünü, ne var ki davanın davalının kabulüyle sonuçlandığını, satış vaadi sözleşmesinin de hükmü etkileyecek nitelikte bir belge olmadığını sonuç olarak yargılamanın iadesi nedenlerinin olayımızda mevcut olmadığını savunmuştur.
Yargılamanın iadesi H.U.M.K.'nun 445 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, Usulün 445. maddesinin ilk fıkrası aynen "Katiyen verilen veya katiyet itisap etmiş olan kararlar hakkında aşağıdaki sebeple binaen idaeyi muhakeme talep olunabilir" şeklinde kural koymuştur.
O halde burada çözümlenecek ilk hukuki sorun kabulle sonuçlanan davanın kesin olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
üsküdar Asliye 3. Hukuk Mahkemesinin 1985/211 esas sayılı dosyası incelendiğinde davalı açık seçik davacının davasını kabul ettiğini belirtmiş ve yargılama bu kabul üzerine bitirilmiştir. Kabul dilekçesinin içereğinden şarta bağlı bir kabul olmadığıda açıktır.
H.U.M.K.'nun 92. maddesi ise kabulü "iki tarftan birinin neticei talebine muvafakat etmesidir" şeklinde tanımlamıştır. Yine yanı yasanın 95.maddesininilk fıkrası da "kabul, kati bu hükmün hukuki neticelerini hasıl eder" şeklinde kural getirmiştir.
Yasanın şu somut tanımlamalarından ve kabul dilekçesi içeriğinden dava, esasın incelenmesi sonucu değil; kabul sonucu, başka bir anlatımla maddi hukuk işlemi ile sonuçlandırılmıştır. Bundan çıkan sonuç ise kabul sonucu verilen karar yasanın 445. maddesinin 1. fıkrasına girmediğidir. Çünkü burada davanın esası hakkında bir karar verilmemiş,maddi hukuki işlemi sonucu bir karar verilmiştir. bir an için bu fıkraya girdiğinin kabulü halinde ise davalı, H.U.M.K.'nun 445. maddenin 1 no'lu bendine dayandığına göre ele geçirilen belgenin bu bendin tanımına uyun uymadığının incelenmesi sorunu karşımıza çıkmaktadır.
Madde incelendiğinde, içereğinden, elde edilen belgenin davanın esastan çözümlenmesine doğrudan etken olan bir belgenin olması gerekir.
Bir kimsenin kendisine ait bir payın satışını vaad etmesi nasıl hukuka uygunsa şuf'a davası açtığı şuf'alı payın üçüncü bir kişiye satışını vaadetmesi de o derece hukuka uygundur.
Bu şuf'alı payın üçüncü kişiye satışına ilişkin satış vaadi sözlemesi davanın çözümlenmesinde doğrudan etken olan bir belge değildir. Başka bir anlatımla bu belge yargılama evresinde davalı tarafından kanıt olarak mahkemeye sunulması durumda da sonuç değişmeyecektir. Kaldı ki davalı yan şuf'a davasına verdiği cevap ta davacının parayı karşılamayacağını bildiğini, bir bakıma kabulün de buna dayandığını açık seçik belirtmiştir.
Yukarıdanberi açıklanan nedenlerle olayda yargılamanın iadesine ilişkin, yasanın saydığı hiçbir neden gerçekleşmediğinden istemin reddine karar vermeyip yargılamanın iadesine karar verilerek davacı adına tesciline karar verilen şuf'alı payın bu kerre iptaliyle yeniden davalı adına tesciline karar verilmesi usul ve yasayı aykırı olduğunda kararın bozulması gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 27.10.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.