 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1987/8876
K: 1988/1589
T: 18.02.1988
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı toplam 1.200.000 lira maddi ve manevi tazminatın olay tarihi olan 6.10.1984 tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine ve fazla isteğin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davalı (N.İ.)'ın işleteni bulunduğu ve diğer davılı (H.H.İ.)'in sürücüsü olduğu aracın devrilmesi sonucu aynı araçta bulunan davacıların yakını (A.Y.) ölmüştür. Davacılar (H.H.İ.)'ın aracı alkollü olarak kullandığını ve bu nedenle direksiyon hakimiyetini de kaybetmiş bulunduğunu ileri sürerek uğramış oldukları zararın her iki davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
1 - Sürücü (H.H.İ.) hakkında açılan kamu davasında olaya kamyonetin sol tekerlekte rot kolunun kırılmasının sebebiyet vermiş olması karşısında sanığın kusursuz sayılmasının uygun olacağına dair bilirkişilerin raporuna dayanılarak beraat kararı verilmiştir. Mahkemece bu tazminat davasında ise bakımı iyi yapılmış ve sefere çıkmadan önce iyi kontrol edilmiş her hangi bir araçta rot kırılması söz konusu olmayacağından tazminatın sürücü davalıdan da tahsiline karar verilmiştir.
Kural olarak sadece rot kırılmasından ötürü sürcünün sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Çünkü haksız eylemlerde tazmin borcuna, kusurun vücut vereceği Borçlar Kanununun 41. maddesinde açıklanmıştır. Kusur kavramı, sorumluluğun genel bir ölçüsü olup biri objektif, diğeri sübjektif olmak üzere iki unsuru vardır. Objektif unsur, kanunun koruduğu bir hakka saldırıdır. Sübjektif unsur ise sorumluluğa ehliyettir. Sorumluluğun yöneltilmesinde ölçü şudur: Bir kimsenin hareketinin zararlı neticelerini hesaplamak mecburiyetinde olduğunu kabul ederiz; meğer hayatta alınan tecrübelere nazaran bu hareketin o kimsece bilinen veya bilinmesi gereken tabii kanunlar yardımı ile husule gelen zararlı neticeyi önceden kestirebilsin. En küçük bir kusur bile sorumluluğu gerektirir kuralı, buğünkü hukukun belli başlı unsurlarından birini oluşturur. Prensip olarak kast ile ihlam arasında bir fark gözetilmez. Kast, haksız bir neticenin istihsali için sarf olunan iradi bir faaliyettir. İhmal ise haksız bir neticeyi hedef tutmamakla beraber halin gerektirdiği tedbirleri almamış olması yüzünden failin bir haksızlığa meydan vermesidir. Eğer fail haksız bir sonucun oluşmasını mümkün görür, fakat böyle bir sonucun doğmayacağı kanısıyla gerekli tedbirleri almazsa ihmal şuuri olur. Aksine hareketinin haksız bir sonuç vereceğine imkan vermez; fakat böyle bir sonç ile karşılaşacağını önceden hesaplaması gerekirse ihmal gayri şuuridir. Bu ikinci halde durumunu gerektiği kadar önemli incelememesi ve harekitinin sonuçlarına karşı lakayıt kalması failin kusurunu oluşturur.
O halde olayda araç sahibinin diğer davalı (N.İ.) olduğu ve davalı sürücü (H.H.İ.)'ın aracın bakım ve onarımını tekniğe uygun ve tamiratını da yapmakla yükümlü bir kişi bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın ve yukarıda belirtilen hukuki esas gözetilmeksizin tazminatın sürücü davalıdan da tahsiline karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
2 - Borçlar Kanununun 44. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise hakim tazminatın miktarını hafifletebilir. Davaya konu olan olayda (A.Y.) davalı (H.H.İ.)'ın sarhoş olduğunu bildiği halde aracına bindiği için zararı doğuran eyleme zımni suretle de olsa razı olmuştur. Gerçekten mevcut hal ve şartlar altında tehlikeli olduğu belli bir otomobil yolculuğuna çıkılmasını doğru olmayan bir hareket tarzı olarak benimsemek gerekir ve bu sebepten dolayı da müterafik kusur teşkil eder. Her ne kadar sürücünün alkollü olup olmadığı konusunda birbiriyle çelişkili rapor varsa da dava dilekçesinde sürücü davalının alkollü olarak vasıtayı kullanmış olduğunun ileri sürülmüş olması karşısında bu konuda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığının kabulü gerekir.
O halde mahkemece bu hukuki esas gözetilerek Borçlar kanununun 44. maddesinin 1. fıkrası uyarınca maddi tazminatlardan uygun bir indirim yapılmaması ve manevi tazminatların takdirinde de bu yönün gözetilmemesi bozmayı gerektirir.
3 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir yolsuzluk görülmemesine, özellikle davacı (Z.Y.)'ın Kaman C. Savcılığına vermiş bulunduğu feragat dilekçesi yalnız maddi tazminat hakkını kapsadığına ve çocuklarına velayeten de verilmediğine göre yukarıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 1 ve 2. bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 18.2.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.