 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1987/6776
K: 1987/8774
T: 30.11.1987
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 131.250 lira maddi tazminatın suç tarihi 2.2.1984 den 19.12.1984 tarihine kadar % 5, bu tarihten sonra % 30 yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, davacının bunun dışındaki taleplerinin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu :
KARAR : Davacı, davalının neden olduğu trafik kazası sonunda yaralandığını ileri sürerek 300.000 lira manevi tazminat istemiştir. Mahkeme, manevi tazminata hükmedilmek için "kişinin şahsi menfaatlerinin haleldar olması" ve "haksız bir tecavüze maruz kalınması" ve "zararın ve kusurun hususi ağırlığının bulunması" gerektiğini dayanak yaparak; davacının manevi tazminat isteğinin reddine karar vermiştir.
Bilindiği gibi kişilik hakkının korunduğu değerler (genel olarak kişinin şahsi menfaatleri); kişinin yaşamı, sağlığı gibi maddi değerler ile onuru, saygınlığı, sırrı gibi manevi değerlerinden oluşur. İşte şahsın kişiliğini oluşturan bu değerler, yeni kişiliği Medeni Kanun'un 23 ve 24; Borçlar Kanunu'nun 45,46,47,48 ve 49 uncu maddeleriyle korunmuştur.
Davaya konu trafik kazasında davacı, sağ tibia fibula kırığı sonucu 3 ay iş ve gücüne mani olacak ve 5 ayda iyileşecek şekilde yaralanmıştır; olayın oluşunda ise davalı ağır kusurlu ve davacı ise hafif kusurludur.
Görülüyor ki olayda, davacının kişisel değerlerinden (şahsi menfaatlerinden) olan sağlığı zarar görmüştür. Diğer taraftan Borçlar Kanunu'nun 47 nci maddesinde (...cizmani zarara düçar olan kimseye .. manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verilebilir) denmek suretiyle şahsın sahip olduğu ve "kişisel değerlerine dahil sağlığı" korumaya alınmıştır. Burada kişinin sağlığına yapılan saldırı hukuka aykırı olarak kabul edilmiştir; çünkü kişinin sağlığı da kişilik hakkının vazgeçilemez bir parçasıdır. Borçlar Kanunu'nun 47 nci maddesinde, cizmani zarara uğrayanın müterafik kusuru ve zararın ağırlığı tazminatın takdirinde gözönünde tutulur. (İç.Bir.K.22.6.1966-7/7).
Mahkeme, anlatım biçimiyle, olaya uygulanacak kanun maddesini açıkça karıştırmak suretiyle yanılgıya düşmüştür. Borçlar Kanunu'nun 47 nci maddesinde, 49 uncu maddesindeki ağır kusur ve ağır zarar unsurları kabul edilmemiştir. Kaldı ki, davacının kişilik değerlerinden olan ve kendisinin dahi vazgeçemeyeceği "sağlığına" yapılan saldırı hukuka aykırı olduğu gibi, olayda ağır kusurlu olan davacı değil, davalılardır. Ayrıca gelip kusurun davacıda olması, manevi tazminata hükmedilmesini engelleyen nedenlerden değildir.
O halde mahkemenin olaya uygulanacak hukuki kuralların belirlenmesinde ve maddi olayı değerlendirmede açık hata yaparak manevi tazminatın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup; hüküm, davacı yararına ılımlı olan isteği de gözeterek uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz olunan karanın yukarıda gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA, 30.11.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.