 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1987/6554
K: 1987/8733
T: 30.11.1987
DAVA : Taraflar arasındaki üyelik kaydının terkini davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacının salihli Ticaret Odası'ndaki 286 sayılı üyelik kaydının terkinine ve bunun 31.3.1977 gününden geçerli olduğunun saptanmasına ilişkin hükmün süresi içinde davalı Ticaret odası Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı eczacı, davalı Ticaret Odası aleyhine açtığı bu davada kendisinin eczacı olduğunu, 6643 sayılı yasa uyarınca eczacı odasında kayıtlı bulunduğunu ancak daha önceden de ticaret odasınada kaydedildiğini Ticaret Odasındaki kaydının iptalini istemişsede kabul edilmediğini ileri sürerek ona ilişkin kararın iptaline ve kaydının terkinine karar vrilmesini istemiştir. Mahkemece dava kabul edilmiştir.
5590 sayılı Kanunun 2567 sayılı Kanunla değişik 1. maddesi hükmüne göre Ticaret ve Sanayii Odaları kendi yasasında yazılı meslek hizmetlerini görmek, meslek ahlakı ve tesanüdü korumak, ticaret ve sanayinin genel menfaatlere uygun surette gelişmesine çalışmak, bu maksatlarla verilecek işleri yapmak üzere kurulan tüzel kişiliği haiz ve mesleki teşekkül mahiyetinde kamu kurumlarıdır. Aynı yasanın öngördüğü hükümlere göre odalara kayıt zorunluluğu ve bu zorunluluğa tabi olanlardan tahsil olunacak kaydiye ücretleri ve kaydını yaptırmayanların tabi olacakları muamele ve müeyyideler birer kamu mükellefiyeti olarak düzenlenmiş ve odaların bazı konulardaki kararların ilam hükmünde olduğu yasa metninde açıkça ifade edilmiştir. Az yukarıda anılan bir kamu kurumu tarafından ittihaz edilmiş olup icrası gereken bir kararın tatbiki ve icrasından dolayı hukuku muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görülmesi ve incelenmesi ise 2577 numaralı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi hükmünce idare Mahkemesine aittir. Davacı bu dava ile davalı kamu kurumunun tesis ettiği bir kayda dayanarak almayı amaçladığı üye aidatının alınmamasını sağlamak istemektedir. Oysa genel mahkemelerin bir kamu kurumunu belli yolda ve doğrultuda işlem yapmaya zorlayıcı karar vermesi mümkün değildir. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulaması bu yoldadır. Her ne kadar dosyada örneği bulunan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin esas 1977/11678, karar 1978/10267 sayılı ve 22.9.1977 günlü kararında aynı nitelikteki bir uyuşmazlıkta göreve dokunulmayarak mahkemece verilen hüküm onanmış ise de kararın düzeltilmesi istemi üzerine onama kararı kaldırılarak 2.7.1979 gün ve 7438-8817 sayılı ilamla davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması yoluna gidilmekle beraber mahkemenin önceki kararında direnmesi üzerine Hukuk Genel Kurulu'nca yukarıda belirtilen esas kabul edilerek temyiz olunan karar, esas 1981/4-270, karar 1983/1221 sayılı ve 25.11.1983 günlü ilamla bozulmuştur. O halde dava dilekçesinin yargı yeri bakımından reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek davanın kabulü yoluna gidilmesi bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA bozma nedenine göre öteki yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 30.11.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.