 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1987/4123
K: 1987/7124
T: 05.10.1987
DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı Orman Genel Müdürlüğü avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Dava haksız eylemden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir. Davalının depo memurluğu görevini yapmakta iken Devlete ait satılmamış olan istiften yükleme yaptırmak suretiyle davacı idareyi zarara soktuğu ileri sürülmektedir. Mahkemece kamu davasına ait dosya getirtildikten sonra iş bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişiler tarafından verilen raporda davacı idarenin gerçek zararından söz edilemeyeceğine dair düşünceye dayanılıp davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, ortada davalının görevini kötüye kullandığından ötürü mahkumiyetine dair kesinleşmiş bir ceza kararı vardır. Ceza dosyası münderecatına göre depoya getirtilen tomruklar, cins ve kalitelerine göre ayrı ayrı istiflere alınır. Bu istifler arasında kalite ve fiyat farkı vardır. Genellikle yeni kesimler, eskilere oranla daha fazla tercih edildiğinden yeni kesim lehine fiyat farkı oluşmaktadır. Yani yeni kesim eskisine oranla daha pahalıdır. Olay günü depoya gelen kamyonlara yüklenecek tomrukları davalı işaretlemekte ve hangi istiften kamyonlara yükleme yapılacağını yine o göstermektedir. ..... Kereste Şirketi'ne satış 5 numaralı istiften yapılmıştır. Yükleme 43 ...716 plakalı kamyona 5 numaralı istiften yapıldığı halde 43 373 plakalı diğer kamyona yeni kesim istiften yapılmıştır.Bu istif henüz tesbit edilmemiştir. Belirtilen durum karşısında bizzat yüklemeyi yaptıran olarak davalının davranışı görevini kötüye kullanma suçunu oluşturmuş ve mahkumiyet kararıda bu maddi olaylara dayanmıştır.
Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmüne göre; hukuk hakimi, ceza hakimi mahkumiyet kararına götüren olaylarla bağlıdır. O halde hukuk hakimi, artık olayların başka şekilde gerçekleştiğini benimseyemez ve zararın var olmadığını kabul edemez. Nitekim kamu davasına müdahale eden davacı idare, uğramış olduğu zararın da ödetilmesini istemiş ancak ceza hakimi zararın miktarının tesbiti zamana bağlı olduğundan bu konudaki isteği saklı tutmayı uygun görmüştür. Artık hukuk hakimince yapılacak iş zararın gerçek miktarını tesbit etmekten ibarettir. Zararın gerçek miktarı ise bilirkişi eliyle tesbit ettirilebilir. Şayet böyle bir tesbitin yapılması mümkün değilse, hukuk hakimi, Borçlar Kanunun 42. maddesinin vermiş bulunduğu yetkiye kullanarak halin mutad cereyanını gözetip zararın hakiki miktarını adalete tevfikan tayin eder.
O halde belirtilen yönler gözetilmeksizin idarenin gerçek zararının tesbit edilmediği yolundaki bilirkişi düşüncesine dayanarak davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 5.10.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.