 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1987/3386
K: 1987/5597
T: 07.07.1987
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 250.000 lira manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla isteğin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Dava; davalı hakimin, davacı olan kaymakam için İçişleri Bakanlığı ile Kayseri Valiliği'ne yazdığı yazılarda küçük düşürüldüğünden, kişilik haklarına saldırıda bulunduğundan bahisle manevi zararın tazminine ilişkindir.
Mahkemece, dava kabul edilmiş 250.000 lira manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmiştir.
Davacı Kaymakamın, başkanı bulunduğu Köylere Hizmet Götürme Birliği'nin sattığı odunlar için 9 10 fire düşülerek teslimat yapıldığı halde, firesiz teslimat yapılmışcasına bedel alındığı ve faturanın da buna göre kesildiği hususunda uyuşmazlık yoktur.
Davalı hakim, bu konuda açılmış olan bir davada durumu 8.10.1984 gün 1984/105 sayılı yazıyla İçişleri Bakanlığı'na ve Kayseri Valiliği'ne bildirmiş bulunmaktadır.
Anayasamızın 36. maddesi "herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davalı veya davacı olarak iddia ve savunma haklarına sahiptir. Hiç bir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz" hükmüyle hak arama hürriyetini anayasal bir hak olarak düzenlemiştir. Ayrıca Türk Ceza Kanunun 235. maddesiyle "memurlardan biri görevini yaptığı sırada görevine ilişkin olarak kamu adına koğuşturmayı gerektiren bir suç işlendiğini öğrenip de ilgili daireye bildirmede ihmal ve gecikme gösterirse" ceza koğuşturmasına uğrayacağı ve ayrıca memuriyetten men edileceği yaptırımını getirmiştir. Görülüyor ki ihbar ve şikayet hakkının kullanılması Anayasanın 26. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğünün doğal bir sonucudur ve Anayasal bir hak olarak bunun kullanılnması daima hukuka uygun bulunmuştur. Olayımızda durumun bildirilmesi Türk Ceza Kanununun 235. maddesi gereğince ayrıca görev teşkil etmektedir. Hukuka Uygun olan bu kullanma ancak amacından saptırıldığı, karşı tarafı kasten ve ağır kusur ile zarara sokmak amacıyla kullanıldığı takdirde dir ki, hukuka aykırı olacak bir sorumluluğu gerektirecektir. Görüldüğü gibi sorumluluk, kusura dayanmayan objektif bir sorumluluk olmayıp ancak kastın veya ağır kusurun bulunması halinde söz konusu olmaktadır. O halde çatışan değerlerin tartılmasına dayanan bu hukuka uygunluk nedeni tesbit edilirken çok özenli davranmak, hak arama ve görev yapma özgürlüğünü yok edecek şekilde sınırlamamak, çok hassas bir denge kurmak, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluk haline getirmemek gerekir.
Olayda gerek dosyadaki tüm delillerin objektif değerlendirilmelerinden, gerek İçişleri Bakanlığı ve Kayseri Valiliği'ne yazılan yazıların içeriği itibariyle de bu koşulların gerçekleşmediği gözönünde tutulmadan manevi tazminata hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarda gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine, 7.7.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.