 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1987/2896
K: 1987/3382
T: 30.04.1987
DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 400.000 liranın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı (A.B.)'ya ödenmesine, fazlaya dair talebin ve davacı (R.)'ın davasının reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacılardan (R.B.) tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu :
KARAR : Dava T.C.K.'nun 38 inci maddesi ile Medeni Kanunun 24 ve Borçlar Kanununun 49 uncu maddeleri hükümlerine dayanan manevi tazminat isteklerine ilişkindir. Dul olan 51 yaşındaki davacı (A.) ile 1952 doğumlu bulunan diğer davacı (R.)'ın kasaba dışında bulunduğu bir sırada 24.11.1981 tarihinde sabah ezanından sonra henüz güneş doğmadan önce müşterek eve izinsiz girmiş ve evlenme önerisini ötedenberi kabul etmeyen davacı (A.)'nin şalvarına el atmak ve üzerine çullanmak suretiyle ırzına geçmeye teşebbüste bulunmuş, hakkında açılan kamu davası sonunda da hem mesken masumiyetini ihlal, hem de ırza geçmeğe teşebbüs suçlarından hüküm giymiştir. Dava dilekçesinden her iki davacı, her iki eylemden ötürü ayrı ayrı manevi tazminat istemektedirler. Mahkemece, davacılardan (A.)'nin isteği kabul edilmiş ve diğer davacı (R.)'a karşı cismani bir zarar ika edilmemiş olduğundan ve ölen bir kişinin de yakını olma durumu bulunmadığından Borçlar kanununun 47 nci maddesi hükmüne dayanılarak onun isteğinin reddine karar verilmiştir. Karar yalnız davacı (R.) tarafından temyiz edilmiştir.
Her ne kadar Türk Ceza Kanununun 38 inci maddesinde yazılı şeref ve haysiyeti ihlal edici suçlardan olmaması karşısında konut dokunulmazlığını bozma suçunu işleyenlerin manevi tazminatla sorumlu tutulmayacağı düşünülebilirse de bu dokunulmazlığı bozma kastı dışında ayrıca şeref ve haysiyeti ihlal edici bir amaç güdülmüş olması halinde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği Dairenin yerleşmiş içtihatlarındandır. Anası ile birlikte oturan davacı (R.)'ın aile reisi olduğu kabul edilmelidir. Nitekim kamu davasına katılma isteği de ceza mahkemesince kabul edilmiştir. Ortada ona karşı işlenmiş şeref ve haysiyeti de ihlal edici bir konut dokunulmazlığını bozma suçu yani bir haksız eylem vardır. Öte yandan davacı anaya karşı işlenmiş bulunan ırza geçmeye teşebbüs eyleminden birlikte oturan onun oğlnunun da şahsi menfaatlerinin halledar olmuş bulunduğunun binemsenmesi uygun düşer. O halde davacı (R.) yararına da manevi tazminat olarak davalının bir miktar para tediyesine karar verilmesi gerekirken olayda uygulanması söz konusu olmayan Borçlar Kanunun 47 nci maddesi hükmünden sözedilerek adı geçenin manevi tazminat isteğinin reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, 30.4.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.