Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Dördüncü Hukuk Dairesi
E: 1987/1394
K: 1987/3688
T: 11.05.1987
DAVA : Taraflar arasındaki istirdat (haksız fiilden doğma tazminat) davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı yönünden reddine ilişkin hükmün davacı Uğur avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Ham pertrol taşımacılığı yaptığını ve armatör olduğunu bildiren davacı, 7.4.1986 tarihli dava dilekçesiyle eski Devlet Bakanı davalının gemilerine taşıtılan yükün tonu başına kendisinden belli bir oranda meblağ
talep ettiğini ve bunun üzerine davalıya yirmibeş milyon lira ödediğini, davalının bu eyleminin Yüce Divan'ın 14.2.1986 gün, Esas 1985/1, Karar 1986/1 sayılı ilamıyla sabit görülerek Türk Ceza Kanununun 240. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verildiğini bildirerek, bu miktarın olay tarihi olan 26.12.1984 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, zamanaşımı def'inde bulunmuş ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, olayı sebebsiz iktisap olarak nitelemiş ve paranın veriliş tarihi olan 26.12.1984 gününden itibaren davanın bir yıllık süre içinde açılmadığından bahisle davanın zamanaşımından reddine karar vermiştir.
Haksız fiilin öğeleri; zarar verici eylem, hukuka aykırılık, kusur, zarar
ve illiyet bağı; sebepsiz iktisabın ögeleri ise, tarafların birinin mal varlığında bir çoğalma, bu eksilme ve çoğalma arasında bir illiyet bağının bulunmaması, eksilme ile çoğalmanın haklı bir sebebe dayanmamasıdır. Çoğalmanın, istihkak davası, sözleşmenin ifası veya sözleşmeden dönme sebebiyle iade davası, vekaletsiz iş görmeye dayanan iade davası, haksız inşaat sebebiyle tazminat davası... gibi özel bir hukuk kuralına dayanarak iadesinin mümkün olması durumunda, sebepsiz iktisaba dayanan davanın açılmasına olanak yoktur. Haksız fiil, bir hukuki fiil; sebepsiz iktisap ise, dar manada hukuki hadise niteliğini taşır. Sebepsiz iktisap bir insan fiiline dayanabilir; fakat bu fiilin şuurlu bir irade mahsulü olup olmadığına bakılmaz. Mümeyyiz olmayanlar da haksız mal iktisabında bulunabilirler. Sebepsiz iktisapta çoğalma, zenginleşenin fiilinden neşet edebileceği gibi, fakirleşenin veya üçüncü bir şahsın, bir hayvanın fiilinden de neş'et edebilir, hatta tabii kuvvetler neticesinde de ortaya çıkabilir. İktisabı haksız yapan, kazancın iktisap edende kalması keyfiyetidir. Haksız fiil ile sebepsiz iktisabın hukuki neticeleri de birbirinden farklıdır. Haksız fiil, tazminat; haksız iktisap ise, iade borcu doğurur. Tazminat borcunun şumulünün tayininde kural olarak mağdurun mamelekinde eksilme, iade borcunun şumulünün tayininde ise kural olarak iktisapta bulunanın mamelekindeki çoğalma nazara alınır. Sebepsiz iktisapta kötü niyetle elden çıkarma hariç, borçlunun şeyi kusurlu veya kusursuz tahrip etmesi iade sorumluluğunun kalkmasına etkili olmamaktadır.
O halde öncelikle dava konusu eylemin yukarda kısaca belirtilen haksız fiilin ögelerini mi (unsurlarını mı), yoksa sebepsiz iktisabın ögelerini mi (unsurlarını mı), yoksa sebepsiz iktisabın ögelerini mi (unsurlarını mı), taşıdığını tesbitte zorunluk vardır.
Davalının eylemi, yukarda tarih ve numarası bildirilen Yüce Divan Kararıyla yirmibeş milyon Türk lirası haksız menfaat sağladığı sabit olduğundan bahisle TCK.nun 240. maddesinin kapsamında bulunmuş ve bu madde ile tecziyesine karar verilmiştir. Bu eylem sadece Devlete karşı işlenmiş, davacıyı etkilemeyen bir suç olarak nitelenemez. Kuşkusuz her suçun, haksız eylemin öğelerini taşıdığı söylenemez. Haksız eylemin öğelerini taşımayan suçlar, suç niteliğini taşımayan haksız eylemler vardır. Olayımızda eski Devlet Bakanı işgal ettiği makamın yetkilerinden istifade ederek yirmibeş milyon Türk liralık menfaat sağlamıştır. Davacının bu eyleminin hukuk düzeniyle bağdaştığı, hukuk düzeninin koyduğu yasak ya da buyurmaları çiğnemediği iddia edilemeyeceği için hukuka aykırılık, davacının bu eyleminin hukuk düzenince beğenilmeyen bir zihin ve ruh hali sonucu gerçekleştiği içinde kusur ve davacının bu eylemiyle sonuç arasında neden sonuç bağı bulunduğu için uygun illiyet bağı ve davalı zarara uğradığı için de zarar unsurları gerçekleşmiş bulunmaktadır. Olayda davacının rızasının olduğu ve hukaka aykırılığı kaldırdığını söylemek de mümkün değildir. Çünkü davacı önceden yetkili makam ve kişilere davalının talebini duyurmuş ve gerekli önlemlerin alınmasını istemiştir. Bu durumda gerçek bir rızadan söz edilemeyeceği açıktır. İster Yüce Divan kararındaki gibi görevi suistimal, ister rüşvet olarak nitelendirilsin davalının eylemi suç ve haksız fiil kapsamında bulunmaktadır. Bir an için böyle bir rızanın varlığı kabul edilse dahi bu eylemleri hukaka aykırılıktan kurtaramaz. Bir kimsenin üzerinde serbestçe tasarruf etmesi hukuken ve ahlaken caiz olmayan konulardaki rızası veya bu nitelikteki varlıklara yapılacak bir tecavüze önceden muvafakat göstermesi,-böyle bir rıza Borçlar Kanunun 20. maddesine göre hükümsüz olacağından-, haksız fiildeki hukuka aykırılık niteliğini kaldıracak bir etken olarak düşünülemez. Ayrıca, Türk Ceza Kanununun iadeye ilişkin 224. maddesinin 2. cümlesinin de gözönünde tutulması da doğru bulunmamaktadır. Varlığı kabul edildiğinde böyle bir rıza ancak Borçlar Kanununun 44. maddesinin uygulanmasını haklı gösteren bir sebep olarak düşünülebilir.
Bütün bu unsurlarıyla olay, tipik bir haksız fiil niteliğindedir. Oser-Schönenberger'in belirttikleri gibi Borçlar Kanunun 66. maddesine 60. maddenin 2. fıkrasındakine benzer bir hüküm konulmamasının nedeni "cezayı gerekli kılan bir eylem bulununca, tazminat davası yerine sebepsiz mal edinmeye dayanan bir dava açmanın hiç bir manası olmayacağından "kaynaklanmıştır (bkz. Oser-Schönenberger, Borçlar Hukuku, Seçkin Çevirisi, Ankara 1947, S: 400).
Mahkemece, kabul şekli bakımından da, bu yönün karar yerinde münakaşa edilmemiş olması da bozmayı gerektirmiştir.
Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulduğunda olayda Borçlar Kanununun 60. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen zamanaşımı süresi geçmediği gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarda gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve davacı yararına takdir edilen 11.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 11.5.1987 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1- Gerçekten davacıdan rüşvet almak suçundan hakkında açılan dava üzerine Anayasa Mahkemesi'nde yargılanan davalının; davacıdan 25 milyon lira alarak haksız menfaat sağladığı sabit görülmekle beraber, eyleminde rüşvet suçunun yasal öğeleri oluşmadığından görevini kötüye kulanmak suçundan Türk Ceza Kanununun 240. maddesi hükmünce mahkum olduğu davada dayanılan 14.2.1986 gün ve 1/1 sayılı Yüce Divan Kararı ile anlaşılmaktadır. Yüce Diövan Kararında bu sonucu benimseme nedenleri özetle (Sh. 126-127) şöyle açıklanmaktadır: "... Davalının, davacıdan 25 milyon lira alarak haksız menfaat sağladığı sabit olmuştur. Ancak, paranın ... rüşvet anlaşmasına dayalı olarak alındığı konusunda yeterli delil elde edilememiş ve böylece rüşvet suçunun yasal öğeleri oluşmamıştır... Davalının, davacıyı para vermeye icbar ya da ikna ettiği yolunda ortada bir delil bulunmadığı gibi davacı tarafından da böyle bir iddia ileri sürülmemiştir... Keza paranın hangi nedenlerle ve iş karşılığı alındığı da saptanamamıştır..." Görüldüğü üzere Yüce Divan Kararı içeriğine göre davalı, davaya konu edilen miktardaki parayı (meşru ve makbul bir sebeb dayanmaksızın) davacıdan almak suretiyle (davacının malvarlığında meydana gelen eksilmeye karşılık) haksız olarak zenginleşmiştir. Başka bir anlatımla, davalının davacıdan para almış olması; davacıya karşı bir haksız eylem değil bir haksız iktisap teşkil etmektedir (Borçlar Kanunu md. 61). Davacıdan haksız olarak para almak suretiyle görevini kötüye kullanmak suçundan (ki Devlete karşı işlenmiştir) davalının mahkumiyeti ise; paranın davalı tarafından alındığının subutu yönünden kesin hüküm oluşturur ve ancak Yüce Divan Kararının içeriği karşısında eylemin haksız fiil olarak nitelendirilmesini gerektirmez. Söz konusu para davalıya verilmeden önce davacının ilgili makamı haberdar etmiş bulunması da eylemin nitelendirilmesi bakımından sonuca etkili olamaz.
2- Haksız iktisapların tabi bulunduğu zamanaşımı süreleri Borçlar Kanununun 66. maddesinde düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 60. maddesinin ikinci fıkrasında haksız eylemler için öngörülen ceza zamanaşımı süresinin davaya konu olayda uygulanması mümkün değildir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslara, mahkeme kararının dayandığı yasaya uygun gerektirici nedenlere göre usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan bozma nedenlerine katılmıyoruz.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini