 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1987/10607
K: 1988/3416
T: 05.04.1988
DAVA : Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı idari kararın kasten yerine getirilmediği hususunda elverişli kanıt olmadığından ve mahkemece kanaat getirilemediğinden açılan davanın sırf bu sebeple reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı Kaya tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Davacı, Erzincan Merkez ..... İlkokulu Müdürlüğü görevinden alınarak, ilkokul öğretmenliğine atanmasına ilişkin idari kararın, Sivas İdare Mahkemesi'nin 23.6.1986 günlü kararıyla iptal edildiği halde; ilk önce Danıştay'a başvurulduğu, kararın kesinleşmesinden sonra ise Erzincan merkezinde boş müdürlük kadrosunun bulunmadığı gerekçesiyle yargı kararını yerine getirmeyen Erzincan Valisi davalıdan maddi ve manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davacının görevden alındığı ve iptal davasına konu olay eski görev yerinin boş olmadığını, bu nedenle yargı kararının kasten uygulanmamasının söz konusu olmadığını kabul ederek isteğin reddine karar vermiştir.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 28/4. maddesinde, yargı kararını 60 gün içinde yerine getirmeyen kammu görevlisi aleyhine tazminat davası açılabileceği kabul edilmiştir.
Olayımızda, davacının Erzincan Merkez ..... İlkokulu Müdürlüğü görevinden alınmasına ilişkin idari işlemin Sivas İdare Mahkemesi'nin 23.6.1986 gün ve 508/364 sayılı kararıyla iptal edildiği ve davacının iki ayrı dönemde başvurmasına rağmen iptal kararının davalı vali tarafından yerine getirilmediği tartışmasızdır. Burada üzerinde durulması gereken sorun "kast" unsurunun bulunup bulunmadığıdır.
Kast, hukuka aykırı eylemin sonuçlarıyla birlikte bilerek, istenerek işlenmesidir; hukuka aykırı sonuç, hukuka aykırılık bilinerek istenildiği zaman kastın varlığı kabul edilecektir. Yasama, yürütme ve idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiç bir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez (Anayasa mad. 138). Çok açık anayasa emri karşısında; kamu görevlisinden yargı kararının yerine getirilmesi istenildiğinde bundan kaçınılması halinde kural olarak kastın varlığı kabul edilmelidir. Çünkü yargı kararını yerine getirmeme hukuka aykırı bir eylemdir; bu hukuka aykırılık bilinerek ve yerine getirilmesi istendiği halde hukuka uygun bir gerekçesi gösterilmeden bundan kaçınılması yurttaşların "hak arama özgürlüğünün" bilerek kısıtlandığını ortaya koyar.
Davaya konu olayımızda davacı, Sivas İdare Mahkemesi'nin iptal kararının uygulanmasını 11.7.1986 günü Erzincan Valiliği'nden talep etmiştir; davacıya davalı valinin imzasıyla verilen cevapta kararın temyiz edilmesi nedeniyle uygulanmayacağı bildirilmiştir. İdare Yargılama Usulü Kanununun 52/1. maddesinde temyiz yoluna başvurulmuş olmasının mahkeme kararının yürütülmesini durdurmayacağı kabul edilmiştir. O halde davalının, mahkeme kararını temyiz edildiği gerekçesiyle yerine getirmemesinin hiç bir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle kast umnsurunun bu olgular içinde gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Diğer taraftan davacı, iptal kararının kesinleşmesinden sonra da eski görevine iade edilmesi suretiyle uygulanmasını istemiştir. Ne var ki, kendisine davalı valinin imzasıyla verilen cevapta merkez ilkokul müdürlüklerinde boş kadro bulunmadığı, ancak isterse ilçelerde boş bulunan kadrolara atanmasının yapılacağı bildirilmiştir. Kural olarak iptal kararı, sakat idari işlemi geri yürür bir biçimde ortadan kaldırır. Sakat işlem ortadan kalkınca hukuka aykırı olmayan yani sakat işlemin yapılmasından önceki duruma dönülmüş olunur ya da dönülmelidir (Y. Uluer, İdari Yargıda İptal Kararlarının Sonuçları, Sh. 25). Burada sakat bir işlemle görevinden uzaklaştırılan kamu görevlisinin olayımızda olduğu gibi kadrosunun doldurulmuş olduğu hallerde, geri dönmenin gerçekleşmesi idari bir işlemin yapılmasını gerektirir. Bu durumda iptal kararının yerine getirilmesi için; kamu görevlisinin statü içinde kazandığı durumları zedelemeyecek, sınıf, derece ve maaş bakımından eşiti bir göreve atama yapılmış olması gerekir (Uluer, age., sh. 28 ve orada anılan Danıştay kararları). O halde idare hukuku sahasında yerleşmiş bu ilke ve kurallara rağmen davalının iptal kararını kasten yerine getirmediği kabul edilmelidir. Çünkü davalı, iptal kararının yerine getirilmesi için hiç bir işlem yapmamıştır; davacıya statü içinde kazandığı durumdan daha aşağı olan bir görev teklif etmek kastın varlığını ortaya koyan bir olgudur.
Mahkemenin gerek kast ve gerekse idari işlemlerin iptaliyle ilgili kural ve ilkeleri hatalı değerlendirmesi ve sonuçta red kararı vermesi usul ve yasaya aykırıdır; hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
2 - Davalı Budak, Erzincan İli İlköğretim Müdürüdür; davaya konu olayda idari işlem yapma yetkisi ona değil, diğer davalı valiye aittir. Bu nedenle onun yargı kararını yerine getirme eylemine kasten iştirak ettiği kabul edilemez. O halde, davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesi bu nedenle ve sonuçta doğrudur; hüküm gerekçe değiştirilerek onanmalıdır (HUMK. m. 438/9).
SONUÇ : Temyiz olunan kararın birinci bentte gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA, davacının diğer davalı Budak'a yönelik temyiz itirazlarının ikinci bentte gösterilen nedenle reddine ve hükmün değişik gerekçeyle ONANMASINA ve onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 5.4.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.