 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 1987/9798
K: 1987/12354
T: 14.12.1987
DAVA : Taraflar arasında görülen müdahalenin men'i davası sonucunda yerel mahkemece verilen karar yasal süre içerisinde duruşmalı olarak davacı tarafından temyiz edilmekle; duruşma isteği değer yönünden reddilerek dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı, 26.5.1983 tarih, 6 numaralı tapu kaydı ile paydaşı bulunduğu "çayır niteliğindeki taşınmaza davalıların elattıklarını ileri sürmüş, elatmalarının önlenmesini istemiştir. Daha sonra verdiği 20.11.1986 tarihli dilekçesinde ise bu taşınmazda kayden hak sahibi gözüken diğer paydaşların paylarını 1931 yılında yapılan taksim sözleşmesiyle kendi miras bırakanına (Sabri'ye) terkettiklerini bildirmiştir. Davalılar çekişmeli taşınmazda kendilerinin de paydaş bulunduklarını savunmuşlardır.
Mahkemece, yanların çekişmeli taşınmazın mirasçı sıfatıyle irsen ve intikal suretiyle de kayden paydaşı olduklarının anlaşıldığından sözedilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, MK.nun 625. maddesi, müşterek mülkiyete konu teşkil eden taşınmazdan yararlanması engellenen paydaşın, diğer paydaşa yada paydaşlar aleyhine paya elatmanın önlenmesi veya pay üzerinde yaratılan muarazanın giderilmesi için dava açmasına olanak tanımaktadır. Öte yandan, paydaşlar arasında önceden yapılmış bir taksim sözleşmesinin ve buna bağlı zilyedlik durumunun uyuşmazlığın çözümünde etkili olabileceği de kuşkusuzdur.
O halde, davacıya 20.11.1986 günlü dilekçesinde bildirdiği taksim sözleşmesini ibraz etmesi için önel verilmesinden sonra çevreyi iyibilen yaşlı ve yansız kişilerden seçilecek yerel bilirkişiler aracılığıyla yerinde yeniden keşif yapılmalı, ibraz edildiğinde taksim sözleşmesi çekişmeli taşınmaza uygulanmalı, ayrıca zilyedlik durumu ve süresi de saptanmak suretiyle olayda, harici bir taksim yada pay teklikinden ötürü hükümden önce yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama Yasasının 34 ve 32/c maddeleri ile sonradan yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasasının 15/1 ve 13/B-b maddelerin de öngörülen koşulların davacı yararına gerçekleşip, gerçekleşmediği açıkça belli edilmelidir. Anılan yasal koşulların davacı yararına gerçekleşmediğinin anlaşılması halinde ise, yukarıda değinilen genel kural gözetilerek davacının taşınmazdaki payından yararlanmasının engellenip, engellenmediği saptanmalı, engellendiği saptandığı takdirde paya etalmanın önlenmesine yada pay üzerinde yaratılan muarazanın giderilmesine karar verilmelidir.
Yerel mahkemenin açıklanan ilke ve olgular yönünden hükme yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapmadan, noksan soruşturmaya ve yanılgılı değerlendirmeye dayanarak davayı reddetmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Davacı temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.12.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.