 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 1987/6593
K: 1987/9335
T: 22.10.1987
DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edildiğinden; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, ileri derecede yaşlı (80 yaşında) ve hasta olan müvekkilini, üvey evlâdı bulunan davalılardan Mustafa'nın "maaşınla ilgili evrak düzenlemesi gerekiyor" diyerek notere götürdüğünü ve ondan (müvekkili davacıdan) hile ile hataya düşürüp, diğer davalı Mehmet'i vekil tayin eden 6.4.1983 günlü vekaletnameyi aldığını, daha sonra maaş ile ilgili evrak düzenleniyor zannedilerek imzalanan vekaletnamenin kullanılması suretiyle müvekkiline ait çekişmeli payın mülkiyetinin iş ve elbirliği içerisinde Mustafa'ya geçirildiğini ileri sürmüş, tapunun iptali isteğinde bulunmuştur.
Tapuda çekişmeli paya ilişkin olarak yapılan temliki işlemin (tasarrufun) iptali için açılan bu davaya bakılmakta iken, temlikte kullanılan vekaletnamenin noterlikte müvekkiline okunmadığını bildiren davacı vekili, sahtelik iddiasına dayanarak, bunun (vekaletnamenin) iptalini ayrı bir davaya konu yapmış, Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi'nin (..Davacı, davaya konu vekaletnamenin iptaline karar verilmesini isterken, bunu taraflar arasında mevcut tapu iptali davasında delil olarak kullanmayı amaçlamıştır. Davacı aynı iddiayı ve gerekse kendi adına yapılan hukuki işlemin gerçekleştirilmiş biçimini tapu iptal davasında da ileri sürmüştür. Tüm iddiaların birlikte ve asıl uyuşmazlık içinde incelenmesinde yarar bulunmaktadır. O halde, mahkemenin hukuki yarar ve dava ekonomisi açısından dava dilekçesinin reddine karar verecek yerde işin esasını incelemesi yasaya aykırıdır) şeklindeki bozma kararına uyan yerel mahkeme, o davayı hukuki yarar ve dava ekonomisi noktasından (usuli yönden) reddetmiştir. Hemen belirtmek gerekirki, davacı temliki sağlayan vekaletnamenin kendisine okunmadığını veya değişik şekilde okunduğunu ileri sürerek sahteliğini iddia etmedikçe hata ve hileye düşürüldüğünden sözederek tanık dinletemez. Nitekim, anılan ilke, Hukuk Genel Kurulu'nun 5.7.1960 gün ve 1/61-47 sayılı kararında açıklanmış bulunmaktadır. Somut olayda davacı vekili, temliki sağlayan vekaletnamenin müvekkiline okunmadığını, başka amaçla (maaş almak amacıyla) evrak düzenleniyormuşcasına imza alındığını bildirmiş, sahtelik iddiasına açıkca dayanmıştır. Öte yandan, dava dilekçesinde açıklanan maddi olay (vakıa); vekaletnamenin alınışındaki sahtelik iddiası yanında vekaletnamenin kullanılışında da "vekalet görevini kötüye kullanılması" iddiasını içermektedir. Gerçekten BK.nun gerek temsile, gerekse vekalet aktine ilişkin hükümlerinden anlaşılacağı üzere, vekaleten temsil yetkisi kural olarak vekalet verenin yararına kullanılmalıdır. Eğer vekil, vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasten vekalet verenin zararına, kendi yada iş ve elbirliği yaptığı anlaşılan başka birinin yararına kullandığı takdirde yapılan işlem temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalmış olsa bile vekalet vereni (temsil olunanı) bağlamaz. Böyle bir davranışıyla vekil, vekalet görevini kötüye kullanmakta, yetkisini kötüye kullandığını bilerek vekil ile sözleşme yapanda hakkını kötüye kullanan kişi durumuna düşmektedir. Bu itibarla, yerel mahkemece yapılacak iş yanların gösterecekleri tüm delillerin toplanılarak davada ileri sürülen iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir hüküm kurulmasından ibarettir. Değinildiği biçimde inceleme ve değerlendirilme yapılmadan noksan soruşturmayla yetinilip, yanılgı gerekçeyle yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.10.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.