Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 1987/3717
K: 1987/4315
T: 06.05.1987
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Altındağ üçüncü Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 7.10.1986 gün ve 916,681 sayılı hükmün onanmasına dair daireden verilen 3.2.1987 gün ve 14840-639 sayılı kararın süresi içinde tashihen davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı, dava konusu apartman dairesinin satışını; kayıt maliki sıfatıyla 1.100.000 lira bedel üzerinden davalıya vaad ettiğini, satış bedelinin 800.000 lirasının 3.8.1982 tarihli noter satış vaadi sözleşmesine, 300.000 lirasının da 15.1.1983 vade tarihini taşıyan bonoya bağlandığını, davalının sözleşmede ve bonoda gösterilen satış bedelini vadesinde ödemediğini, ihtarname keşide edilerek belirlenen süre içerisinde de ödeme yapmadığını ve böylece mütemerrit duruma düştüğünü ileri sürmüş sözleşmenin feshi, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur. Yargılama sırasında ecrimisil isteğinden vazgeçilmiştir.
Davalı, satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesinden 4-5 gün sonra davacının yurt dışına çıktığını, adresini bulamadıklarını, sözleşmede kararlaştırılan 15.1.1983 takrir günü satış bedelini yanına alarak Tapu Sicil Müdürlüğüne gittiğini; ancak davacının yada vekilinin gelmemesi nedeniyle ferağ işleminin yapılamadığını, sonradan keşide edilen ihtarnamede yazılı süre içerisinde de tapuda ferağ verilmediğini, asıl temerrüde düşenin davacı olduğunu ve onun bu davranışları ile sözleşmeden dönme çabasına girdiğini savunmuştur.
İddia ve savunmanın yukarıda özetlenen niteliği ve içeriği itibariyle yanlar arasındaki uyuşmazlık; olayda "temerrüt" durumunun gerçekleşmediğinden, gerçekleşmiş ise hangi taraf için gerçekleştiğinin saptanmasından kaynaklanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; taşınmaz mal satış vaadinde, vaadedilen için olduğu gibi vaadeden için de temerrüt söz konusudur. Hukuk Genel Kurulu'nun 7.10.1964 tarih 1178/616 sayılı kararında değinildiği üzere (...ferağ vermekten kaçınmak veya ferağ almaktan kaçınmak durumları arasında herhangi bir ayrım yapılamaz). Kuşkusuz, vaadeden (satıcı) satış sözleşmesini yerine getirmeyi önerdiği halde, vaadedilen (alıcı) haklı bir sebep olmaksızın bu öneriyi reddetmiş ise, vaad edilen temerrüde düşmüş ve vaad eden (satıcı) sözleşmeyi feshe hak kazanmış olur.
Bilindiği gibi; satış vaadi sözleşmesinden vade günü belli edilmiş ve alıcı da satış bedelini ödememek suretiyle mütemerrit duruma düşmüşse, Borçlar Kanununun 107. maddesine göre, ayrıca ihtara gerek yoktur. Öğretide ve yargısal uygulamada deyimini bulan diğer bir hukuk kuralı da "verdiği bedel kendisine iade edilmeyen tarafın mütemerrit sayılamayacağına" ilişkindir. Nitekim 10.7.1940 tarih 2/77 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararında anılan kural açıkca belirtilmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, çekişmeli apartman dairesinin satışı davacı tarafından 3.8.1982 tarihli noter satış vaadi sözleşmesi ile davalıya vaadedilmiş ve sözleşmeye "tapuda ferağın verileceği 15.1.1983 tarihinin vade tarihi olacağı, satış bedelinin o tarihte nakten ve defaten ödenmesi halinde ferağ takririnin verileceği" yazılmıştır. Her ne kadar sözleşmede, satış bedelinin 800.000 lira olduğu belirtilmiş ise de; çekişmeli dairenin 800.000 liranın üzerinde bir değer ile satıldığı yanlar arasında tartışmasızdır. Ne varki; davacı (satıcı) vekili, satışın 1.100.000 liradan yapıldığını, bunun 800.000 lirasının satış vaadi sözleşmesinde gösterildiğini, 300.000 lirasının da bonoya bağlandığını, ileri sürmüş, davalı (alıcı) vekili ise satışın 1.700.000 lira bedelle gerçekleştirildiğini ve 600.000 lirasının davacıya peşin olarak ödendiğini savunmuştur. Verdiği kendisine iade edilen kişi mütemerrit sayılamayacağı cihetle, gerçek satış bedelinin ne olduğunun ve 600.000 lirasının davalı tarafından davacıya peşin olarak ödenip ödenmediğinin ortaya çıkarılmasında zorunluluk vardır.
Yerel Mahkeme, peşin ödeme def'ini, savunmanın genişletilmesi olarak değerlendirmiş ve soruşturma dışı bırakmıştır. Gerçekten, davalı vekili 600.000 liranın önceden ödendiğini yargılama sırasında bildirmiş ve buna davacı vekili karşı koymuştur. Ancak, davalı vekili başlangıçta satış değeri "şu kadardır" diyerek bağlayıcı bir beyanda bulunmamıştır. Aksine 2.2.1984 tarihli davaya cevap dilekçesinde (...müvekkilem daireyi miktarını gerektiğinde bilahare açıklayacağımız büyük bir meblağı davacıya ödeyerek satın almış ve kendisine teslim edilen eve taşınmıştır) ifadesini kullanmıştır. Bu itibarla, sonradan savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir.
O halde; davalı vekilinden davacıya peşin ödeme yapıldığına, müvekkilesinin mütemerrit duruma düşmesini engelleyen haklı sebeplerin bulunduğuna ve gerçek anlamda temerrütün davacı yönünden gerçekleştiğine ilişkin delillerinin neler olduğu sorularak, göstereceği delillerin incelenip değerlendirilmeli, tanıkları dinlenilmeli ve davacının davalı tarafından gösterilen delillere karşı beyanı alınarak, onun da bildireceği delilleri tartışılmalı ve davalının açtığı tevdi yeri tayini isteğini de içeren ferağa icbar davasının varlığı ve halen görülmekte (derdest) olduğu gözetilmek suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, açıklanan hususları kapsayacak şekilde hükme yeterli bir soruşturma ve değerlendirme yapılmadan yargılamanın sonuçlandırılması ve yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Anılan yönler, davalı vekilinin karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme sonunda anlaşılmış olmakla:
HUMK.nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairenin yanılgı değerlendirmeye dayanan 3.2.1987 tarih 14840/636 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına.
SONUÇ : Altındağ üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 7.10.1986 tarih 916/681 sayılı kararının yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 6.5.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini