 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E:1987/14325
K:1987/6660
T:02.07.1987
* VAKIF TüZEL KİŞİLİĞİ
* MAHLüLİYET KARARI
ÖZET: İki kiralı [icareteynli] veya belli ücret karşılığında kiraya verilen [mukataalı] vakfın asıl maliki tasarruf edeni [mutasarrıf ] değil, vakıf tüzel kişiliğidir. Tasarruf eden [mutasarrıf] adına yapılan kayıt mülkiyeti değil, tasarrufu belirtir. Malüliyetle taşınmaz vakfına döner, tescil karan ise yenilik doğurucu değil açıklayıcı niteliktedir.
(2762 s. VAK. m. 27, 28,29)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Şişli Dördüncü Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 27.6.1986 gün ve 58-479 sayılı hükmün bozulmasına dair daireden verilen 16.10.1986 gün ve 10670-10668 sayılı kararın süresi içinde tashihen tetkiki davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla; dosya incelendi ,gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava konusu 1467 ada 6 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmaz 1949 yılında kadastroca neviyeti .Gazi Piyale Paşa Vakfı'ndan olduğun belirtilmek suretiyle 5 Şubat 1286 tarihli deruhteden bahisle mutasarrıfları Hüseyin, Mehmet ve Faika adlarına kaydedilmiştir. Davacı İdare bu yerle ilgili olarak aldığı mahlül ilmuhaberi ve buna davalı mahlül kararı ile çekişmeli taşınmazın mahlülen vakfına dönmesi gerektiğini ileri sürerek mutasarrıflar üzerinde bulunan kaydın iptali ile vakfı adına tescilini istemiştir. Hemen belirtmek gerekir ki mahlül kararları idari nitelikte olup, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. Ancak yine idari nitelikte bulunan vaziyet kararlarının aksine mahlül kararlarına yönelik itirazların incelenme ve bundan doğan uyuşmazlıkların çözüm yeri genel kuraldan ayrık olarak adli yargıdır. Yine açıklık getirilmesi gereken bir hususta icareteynli yada mukataalı vakfın asıl maliki mutasarrıfı değil, vakıf tüzel kişiliğidir. Mutasarrıf adına yapılan kayıt mülkiyete değil, ancak tasarrufa delalet eder. Malılüliyetle taşınmaz vakfına döner, tescil kararı ise yenilik doğurucu değil açıklayıcı niteliktedir.
Bu itibarla, olayda davacı idare temelde mevcut mülkiyet hakkına dayanmıştır. Kaldı ki 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 27, 28 ve 29. maddeleri bu tür vakıf taşınmaz mallarının tasfiyesini sağlamaya ilişkindir. Anılan 29. maddesinde mülkiyetin mutasarrıfına geçmesi için öngörülen ve 4755 sayılı Yasa ile on yıl daha uzatılan taviz bedeli ödenmesi yada on yıllık tasarruf etme koşullarının gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca da 2888 sayılı Yasa ile 2762 sayılı Yasanın 29. maddesine getirilen ek fıkrada (... mülkiyeti mutasarrıfına geçmiş olan gayrimenkullerde müliklerin Hazineden başka mirasçı bırakmadan ölümleri halinde mülkiyet mahlülen vakfına rücu eder. Bu Kanunun yayım tarihine kadar maliklerinin ölümleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına işlenmemiş bulunan gayrimenkullerde yukarıdaki fıkra hükmüne tabidir) denilmiştir.
Bu durumda davanın mülkiyet hakkından kaynaklandığı, çekişmeli taşınmazın vakıf malı olup mutasarrıfları adına kayıtlı bulunduğu, vakıf mevzuatı çerçevesinde mülkiyetinin mutasarrıflarına geçtiğinin belirlenememesi bir yana geçmiş olduğu varsayılsa dahi Hazine adıra oluşan sicil bulunmadığı mahlül ilmuhaberi ve kararının bu yere ait olduğu Hazine dahil, bu yerde hak iddiasında bulunabilecek ilgilerin dava haklarının varlığı da kuşkusuz bulunduğu cihetle davanın kabul edilmesi gerekir. Hal böyle olunca, redde ilişkin yerel mahkeme kararının davanın kabul edilmesi gerektiğine işaretle bozulması icap ederken, uyuşmazlığın niteliğine göre 6.12.1985 gün 644/997 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında da açıkça vurgulandığı üzere davada Hazineye husumet düşmeyeceği gözetilmeksizin davacı idareye, Hazineyi hasım göstermek suretiyle veraset belgesi getirmesi gereğine işaretle bozulmasının yanılgıdan kaynaklandığı bu kez yapılan incelemeden anlaşılmakla davacı idarenin bu yöne değinen karar düzeltme isteği yerindedir. Kabulüyle, Dairenin 16.10.1986 gün 10670/10668 sayılı kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.7.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.