 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 1987/1024
K: 1987/2663
T: 30.03.1987
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; davacı, taşınmazına sınır teşkil eden yola döken, yağmur sularının tahliye olduğu arkı beton ile kapatan davalıların, taşınmazının ve içindeki seraların su altında kalmasına neden olduklarını ileri sürmüş, toprak yığının kaldırılmasını, su tahliye kanallarnın açılmasına kanallar üzerindeki beton ve taşların kal'ine bu yöndeki muaraza ve müdahalenin giderilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalılar, kendi yerlerinin zarar görmemesi için tedbir aldıklarını bildirerek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir.
Karar, süresinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Taraflar arasında mülkiyet uyuşmazlığı yoktur. Sorun komşuluk hukukundan kaynaklanmaktadır.
Davacı, taşınmazının sınırına davalıların toprak döktüklerini, yağmur sularını boşaltan arkı beton ile kapattılarını, bu yüzden kendisine ait seranın su altında kaldığını ileri sürerek toprak yığının kaldırılmasını, su arkının beton ve taşlardan arındırılmasını, böylece muaraza ve müdahalenin giderilmesini istemiştir.
Davalılar, kendi taşınmazlarının zarar görmemesi için önlem aldıklarını savunmuşlardır
Mahkemece MK.nun 666. maddesine dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Oysa anılan Yasa maddesi, kendi kendine akan, zaptedilemeyen sularla ilgilidir. Olayda ise bir kanal yada ark içinde zaptedilen ve akışı kontrol altında tutulan suyun, davalıların kanalı kapatmak suretiyle vaki eylemlerinden doğan taşınmazları söz konusudur. O halde 666. maddenin bu davada uygulama yeri yoktur.
Zararın varlığı ve hangi önlemlerle giderileceği uzman bilirkişinin doyurucu, inandırıcı nitelikteki gerekçeli raporu ile saptanmıştır. Mahkemece, yapılacak iş; arkların nerelerden hangi boyutlarda açılacağının uzman bilirkişi krokisinde belirtilmesi alınan önlemlerin infazı kabil olacak biçimde hüküm haline getirilmesi ve böylece taraflar arasında suyun dağılımı, arkların inşaasından doğacak parasal külfetlerin paylaşılması yönünden hak dengesini kurmaktan ibarettir. Davalılar "kendi taşınmazlarının zarargörmemesi için önlem alırlarken" davacıya zarar vermeleri nasıl onaylanmazsa, davacının da davalılara ait taşınmazı zarar uğratması kabul edilemez. Medeni Kanunun olaya uygun 661. maddesinde bu hakkaniyet esprisi çözüm yolunu gösterip aydınlatmıştır.
SONUÇ : Bu yönler gözetilmeden, uzman bilirkişi raporunda gerekçesiz reddedilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet yoktur. Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddes gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz eden geri verilmesine, 30.3.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.