Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 1987/10026
K: 1987/12868
T: 24.12.1987
DAVA : Taraflar arakında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece verieln karar yasal süre içerisinde davacı tarafından temyiz edildiğinden dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tüm dosya içeriğine, toplanan delillere, göre; davacı baba, davalı olan oğul (K)'nin Almanya'da işçilik yaptığı dönemde üç katlı, altı daireli bir bina inşa etmiş, birer daireye karşılık 1/4 payını davalıya, 1/4 payını da dava dışı diğer oğluna koşulsuz (kayıtsız , şartsız) bağışlamıştır. (16.10.1980 akit tablosu)
Almanya'dan kesin dönüş yapan davalı (K), babasının hazırlayıp üstelik hibe ettiği dava konusu bu daireye karısı ve lise çağındaki iki çoçuğu ileyerleşmiştir.
Kısa bir süre sonra, bu evini karısı ve çocuklarını terkederek Karabük'te "ismi dosyada yazılı" bir kadınla (müşterek) yaşamaya başlamış, karasının ve çocuklarını her türlü bakım ve gözetimini davacı olan babasına bırakmıştır.
Yapılan uyarıların, öğütlerin sonuçsuz kalması bir yana, davalı (K), babasına yolladığı dosyaya eklenen mektubundan çekişmeli daireyi satacağını bildirmiş, çirkin sözlerle babasını ve tüm ailesini tehdit etmiştir. Bu bayandan karısı Hatice'ye gelen mektupta ise, (K)'nin bir başka kadınla daha ilişkisi olduğunu açıklamıştır.
Türk Ceza Yasasına göre "tehdit" suçunu oluşturacak nitelikteki bu mektuplara, davalı tarafından karşı çıkılmamış, yukarıda belirlenen olgular çok sayıdaki davacı tanıklarınca duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde, ittifakla ve kesinlikle doğrulanmıştır.
Davalı 26.3.1989 günlü oturumda, tanık dinletmeyeceğini söyleyip tutunağı imzalamış, davaya verdiği yazılı cevapta, da, salt karısına geçinmesi için banka hesabı açtığını, ona para verdiğini savunmuş bunun dışındaki tüm iddialara karşı, davanın başından sonuna kadar suskunluğunu sürdürmüştür.
Anılan tedbir kararı ile dairenin üçüncü kişilere satışı önlenmiştir.
Davanın Hukuksal Nedeni:
Davacı vekili, dava dilekçesinde ve layihalarında Borçlar Yasasının 244/2. maddesine dayanmış, davalının babasına ve ailesine karşı yasal yükümlülüklerini yerine getirmediği ve yasa dışı ilişkilerle üzüntü yarattığı ileri sürerek, "hibeden rücu" nedeniyle davalı üzerindeki 1/4 pay kaydının iptalini ve müvekkili adına tescilini istemiştir.
Hüküm:
Mahkemece: 1 - Davalının babasına karşı ötürü bir davranışı bulunmadığı, 2- Davalı karısına ve çocuklarına bakmıyorsa, haklarını yasal yollardan alabilecekleri gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hukuksal Tartışma:
Bu davada saptanan olguların BK. nun 244/2. maddesinde yazılı "bağıştan dönüş" koşulunu oluşturup oluşturmadığını belirlemek suretiyle uyuşmazlığını çözüleceği kuşkusuzdur.
Anılan yasa maddesinde "yararına bağış yapılan kişi:
a) Bağışlayana veya
b) Ailesi için yasaya göre yükümlü olduğu ödevlere karşı, önemli bir suretle aykırı davranmış ise" bağışa konu şeyin geri alınabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Davalının eylemleri bu hükmün perspektifi altında incelendiğinde;
1 - Davalının özel yaşantısının öncelikle "Zina suçunu oluşturması bakımından yasaya aykırı olduğu, toplumun dini, ahlaki inançlarına, örf ve adetlerine ters düştüğü, bu halin çevrede çeşitli yorumlara, dedikodulara yol açtığı, davalı dışında ailenin tüm bireylerini üzüntüye sürükleyip utanç içinde bıraktığı hususu yadsınamaz bir gerçektir.
2 - Karısını ve çocuklarını babasına terkedip, ayrı bir şehirde metres hayatı sürdüren aylarca yıllarca babasını, anasını, karısını, çocuklarını arayıp sormayan, ziyaret etmeyen, adres dahi bırakmayan, izini kaybettirmeye çalışan, üstelik babasının, kendisine bağışladığı evi satıp metresine para yedirmeye yeltenen ve mektubunda bunu açıkca ifade etmekten çekinmeyen, tüm bunlar yetmiyormuş gibi, büyüye saygı ilkelerini çiğneyerek, babasını "mektupla tehdit" suçunu işleyen bir oğul, babasına ve ailesine karşı yükümlü olduğu görevlerini yerine getirmiş, mi sayılır?
Türk toplumunun yer yüzünde takdirle anılan "aileye bağlılık" kuralı ahlak anlayışı manevi değerleri biran için unutulsa bile, davalının suç oluşturan eylemlerini yasal ve doğal kabul etmeye, onu görevlerini yapan bir kişi saymaya olanak var mıdır?
Babasını derin üzüntülere, büyük bir mahcubiyete, maddi ve manevi sıkıntılara düşüren, çoluğu ve çocuğuna baktırmak zorunluğunda bırakan davalının bağışlayana karşı kanunen mükellef olduğu vazifelere ehemmiyetli surette riayet etmediği tüm açıklığı ile ortadadır.
3 - Davanın dayanağı olan yasa hükmündeki veya ailesi için öğesinin incelenmesine gelince;
Bu konuda hukuk otoritelerinin düşüncelerini aktarmakta yarar vardır.
a) Prof. Dr. Haluk Tandoğan - Borçlar Hukuku Cilt: 1/1, 1985 Baskı, Sahife 376:
"BK. md. 244/2'deki yakın deyimi aile deyiminden daha geniştir. Bağışlayanın hısımlarından başka sosyal bağlarla ve sevgi ile bağlı olduğu kimseler örneğin, samimi bir arkadaşı da yakınlarından sayılır."
b) Prof. Dr. H. Veldet Velidedeoğlu - Refet Özdemir - Türk Borçlar Kanunu Şerhi 1987 Sahife: 455 ve 244:
"Aile, yakın kişileri içerir. Bağışlanan açısından saygısız bir eylem veya bağışlayanın onaylamadığı bir evlenme veya düşüncesiz bir davranış, göreve riayetsizlik olarak anlaşılmalıdır."
"Yakınlarından biri veya yakından bağlı bulunduğu şahıs teriminden neyin anlaşılacağı konusu önemlidir. Kaide olarak ve fakat istisnasız olmayarak ferdler, ana baba kardeşler, karı koca bu meyanda sayılabilir. Daha uzak arkrabalarla olan mevcut şahsi münasebetler kıstas olurlar, Dostlar gibi akraba olmayan üçüncü şahıslar da bağışlayana yakından bağlı olabilirler."
c) Senai Olgaç - T. Borçlar Kanunu, Cilt: 2, Sahife 340:
"Aile deyiminin yorumlanmasında hısımlığın kanuni derecesi önem taşımaz. Asıl önem taşıyan husus gerçek aile bağları aile sevgileridir. Şair Goethe'nin sözünü ettiği, sevgi ve samimiyetin kuvvetlendirdiği hısımlık çok defa kanunun belli ettiği yakınlıktan daha sıkıdır. Senelerden beri birlikte yaşıyan biri erkek diğeri kız iki kardeşten birinin ölümü, diğerine o kadar derin bir acı verirki, birbirinden ayrı yaşayan baba oğuldan birinin ölümü halinde bu kadar büyük acı duymadıkları görülür."
Bu eserlerin dipnotlarında, yabancı hukuk profesörlerinin dahi yakınlık saygısızlık konularında aynı görüşleri paylaştıkları yazılıdır. Ayrıca bu kitaplarda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun ve Özel Dairelerin çok sayıda içtihatlarına yer verilmiş, hem doktrinde hem de yargısal uygulamalarda görüşlerin birleştiği vurgulanmıştır.
O halde, bağışlayanın ailesi deyimi ve anlamı içerisine torunların ve gelinin de gireceğini kesinlikle kabul etmek gerekir.
Mahkemenin Eğer davalı, karısına ve çocuklarına karşı görevini yapmıyorsa yasal yoldan haklarını alabilirler biçimindeki, ikinci gerekçesinin olayın hukuki yönü ile ilgisi yoktur. Kaldı ki, geri alma davası da yasal yoldur. Bu itibarla anılan gerekçe tartışılmaya değer görülmemiştir.
Örnek Karar:
Bilimsel kitaplara aktarılan, basında ve kamu oyunda yankılanan şu kararın dahi çözüme giden yolu aydınlattığı şüphesizdir.
"Türk toplumunun sosyal yapısı gereği geleneksel aile anlayışında anne ve babanın saygın bir yeri ve yadsınamayacak bir değeri vardır. Her halükarda anne ve baba çocuklarınca el kaldırılmayacak, üzerlerine toz kondurulmayacak kutsal kişilerdir. O halde, hangi koşullar içerisinde olursa olsun, oğulun babayı döğmesi, babanın oğula söğmesinden daha ayıp ve daha kınanacak bir davranıştır."
Birinci Hukuk Dairesi 2.7.1981 tarih 8566-8841, YKD, Cilt:8 (1982).
SONUÇ : İddia kanıtlanmış, BK.nun 244/2. maddesindeki koşullar oluşup gerçekleşmiştir. Bu durumda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, tutarsız, subjektif gerekçelere ve yanılgılı değerlendirmelere dayanılarak reddedilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü Hukuk Usulü Muhakemeleri K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini