 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1987/4540
K: 1988/3073
T: 03.10.1988
DAVA : Taraflar arasındaki davanın (Altındağ 3. Asliye Hukuk Hakimliği)nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 30.6.1987 tarih ve 242-563 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalılar vekilleri tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : 1 - Davacı alacaklı vekili, borçlu Sabit'in hakkında yapılan takipten önce karısı diğer davalıya, malik olduğu taşınmazlarını sattığını ileri sürerek, İİK.nun 278. madde hükmüne göre iptalini dava etmiştir. Gerçekten sözü edilen maddede mutat hediyeler müstesna olmak üzere yapılan bağışların ve ivazsız tasarrufların geçersiz sayılabilmesi için öngörülen iki yıllık sürenin başlangıç tarihi, haciz veya aciz yahut iflasın açıldığı tarih olup geriye doğru olan müddet içinde hesaplanması gerektiği, ancak iki yıl sınırının her halde alacaklardan en eskisinin doğduğu tarihe kadar uzatabileceği öngörülmüştür. Çünkü alacaklı, borçlu ile akdi ilişkiye girerken, o tarihteki mal varlığını ve ödeme kabiliyetini incelemiş ve gözününde tutmuş olmalıdır. Diğer bir deyimle, alacağın doğduğu tarihte borçlunun iktisadi durumu ve ödeme gücü, kredi işleminde yeterli sayılmış olmalıdır ki, borçlanma istemi olumlu karşılanmıştır. O halde, alacaklının bu tarihten daha önceye giderek borçlunun mevcudunu eksilttiği iddiasında bulunması açık bir çelişkiye yol açacağı gibi ticari hayatın olağan akışına da ters düşer.
Demek oluyor ki, haczin veya aciz belgesi verilmesinin kaynağını teşkil eden alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan iki yıllık süre içinde yapılan bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar geçersiz olmakla beraber, iki yıllık süre koşulu yanında alacaklardan en eskisinin tesis edildiği tarihin sınır kabul edilmesi koşulunun da aranması gerekmektedir. Daha açık bir ifade ile, iki yıllık süre hiçbir zaman alacaklardan en eskisinin gerçekleştiği tarihten öteye geçmiyecek şekilde hesap edilmelidir.
Olayda davalıların karı koca oldukları ihtilafsızdır. Yukarda belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde ivazlı dahi olsa davalılar arasındaki satışın bağış sayılacağı kuşkusuzdur (İİK.nun 278/3. maddesi). Ne varki iptali istenen taşınmazların satışı dosyada mevcut Keçiören 2. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü'nün 4.5.1987 tarih ve 325 sayılı yazısından anlaşıldığı üzere 27.12.1984 tarihli olup Ankara 12. İcra Memurluğu'nun 1985/2078 sayılı dosyasında davacının yaptığı takip konusu 15.1.1985 tanzim ve 25.9.1985 vade tarihli bonoya göre alacağın doğduğu tarihin bu satıştan sonraya ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde davanıne kabulü yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2 - Dava niteliği itibariyle bir iptal davası olup, bundan amaç, İİK.nun 277 ve bunu izleyen maddeleri gereğince yapılan tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Özellikle dava taşınmaz mülkiyetine ilişkin bulunduğu takdirde, davalı 3. şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan bu taşınmazın haciz ve satışı istenebilir (İİK.nun 283. maddesi).
Olayda tasarrufun iptaliyle yetinilmesi gerekirken, tapunun iptaline karar verilmesi kabul biçimi bakımından yukarıda açıklanan yasa hükmüne aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda birinci ve ikinci bendde yazılı nedenlerle kararın davalılar yararına BOZULMASINA, 6500 lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalı Nigar'a verilmesine,vekili duruşmaya gelmeyen davalı sabit yararına duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına,ödediği temyiz peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 3.10.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.