 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1987/4358
K: 1988/1070
T: 17.03.1988
DAVA : Taraflar arasındaki davanın (Kayseri İcra Tetkik Mercii Hakimliği)nce görülerek kararda belirtilen gerekçelere binaen verilen 28.10.1987 tarih ve 707-965 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı 3. kişi vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu,ve gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, borçlu Mehmet adındaki kişiden 33 parseldeki apartmanın 8. kat 30 nolu dairesinin hariicen satın aldıktan sonra adına tescili için Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1985/568 E. sayılı dava dosyasında tescil davası açmış ve tescil kararının 23.3.1987 tarihinde kesinleşmesi üzerine, 8.4.1987 tarihinde adına tapuya tescil ettirmiştir. Davalı alacaklının bu işlemlerin devamı sırasında, müteahhitten olan alacağı nedeniyle tapu kaydına koydurduğu haczin kaldırılması dava edilmektedir. Merciice, davanın 7 günlük sürede açılmadığından ve davacının tapuya verdiği 8.4.1987 tarihli talepnamede haczi kabul ettiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
1 - Gerçekten İİK.nun 96. maddesi hükmü gereğince malın haczedildiğini öğrenen borçlu veya 3. şahıs öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder.
Olayda davacı, taşınmazın üzerine tescili için tapu dairesine müracaat ettiği tarihte haciz öğrendiği 8.4.1987 tarihli talepnameden anlaşılmaktadır. Bunun üzerine davacı 1 gün sonra verdiği 9.4.1987 tarihli dilekçesiyle istihkak iddiasında bulunmuştur. Görülüyorki istihkak iddiası yukarıda anılan madde hükmünde belirtilen 7 günlük yasal sürede yapılmıştır. Bu aşamadan sonra İcra Memurun istihkak iddiasının incelenmesi için İİK.nun 97. madde hükmünde öngörülen prosedürü çalıştırmamış ve böyle bir işlemin sonucu ayrıca davacıya tebliğ edilmemiş olmasına göre istihkak davasının süresi içinde açıldığının kabulü gerekir.
2 - Davacının tescili yapacak olan tapu memuruna verdiği 8.4.1987 tarihli talepnamede tapuda yazılı bulunan hacizleri bütün hukuk ve vecibeleriyle birlikte kabul ettiğini bildirmiş ise de, bildirim tapu muamelesinin yürütülebilmesi için gerekli olduğu gibi bildirmeden ve hacizlerden önce 21.10.1985 tarihinde taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir koydurmuş olması, buna bağlı haklarından vazgeçmediğini açıkca gösterir. Diğer bir deyimli, davalı alacaklı taşınmaz üzerine haciz koydurduğu tarihte ihtiyati tedbirin varlığını görmüş ve bunun sonuçlarını bilmesine rağmen taşınmazı haczettirmiştir. Oysa sözü edilen ihtiyati tedbir davacının devam etmekte olan tescil davasıyla doğrudan bağlantılıdır ve bu davaya ilişkindir. Taşınmaz üzerinde konulan bu şekildeki ihtiyati tedbir aynı hakka benzeyen bir nitelik taşır.
Öte yandan davacı yararına taşınmazın tapuya tescil kararı 4.3.1986 tarihinde verilmiş ve tedbirin devamına da hükmolunmuştur. İİK.nun 28. maddesinde taşınmaz mala ait davalarda davacı yaarına ilişkin hüküm verildiği takdirde, mahkeme davacının talebine hacet kalmaksızın hükmün tefhimiyle beraber hüküm özetini tapu dairesine bildirmek zorundadır. Mahkemece eğer bu bildirim zamanında yerine getirilseydi haczin uygulanmasından önce hüküm özeti tapu siciline yazılmış olacaktı. Bu açıdan davacıyı kusurlu saymak mümkün değildir.
Tüm bu yönler birlikte incelendiğinde davalı alacaklının taşınmaza koydurduğu haczin onun yararına sonuçlar doğurması kabul edilemeyeceği gibi alacaklıyı tutum ve davranışında iyiniyetli saymakda yanlış bir olgudur.
SONUÇ : Yukarıda 1. ve 2. bendlerde açıklanan nedenlerle davanın kabulü yolunda hüküm kurulması gerekirken reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan BOZULMASINA,24.800 TL. duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine,17.3.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.