 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1987/2367
K: 1987/3387
T: 02.10.1987
DAVA : (...) A.Ş. ile 1 - (Z.M.İ.) 2 - (A.H.I.) arasında çıkan davadan dolayı Sarıyer Asliye Hukuk Hakimliğince verilen ve hükmü bozan Dairemizin 16.4.1987 gün ve 1987/678-1674 sayılı ilamı aleyhinde davalılar vekilleri tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş olmakla gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı alacaklı vekili, borçlu (Z.M.I.)'ın hakkında yapılan takipten önce kardeşi diğer davalıya malik olduğu taşınmazın 1/2 hissesini sattığını ileri sürerek İ.İ.K.'nun 278 inci madde hükmüne göre iptalini dava etmiştir. Gerçekten sözü edilen maddede mutat hediyeler müstesna olmak üzere yapılan bağışların ve ivazsız tasarrufların geçersiz sayılabilmesi için öngörülen iki yıllık sürenin başlangıç tarihi haciz veya aciz yahut iflasın açıldığı tarih olup, geriye doğru olan müddet içinde hesaplanması gerektiği, ancak iki yıl sınırının her halde alacaklardan en eskisinin doğduğu tarihe kadar uzatılabileceği öngörülmüştür. Çünkü alacaklı borçlu ile akdi ilişkiye girerken, o tarihteki mal varlığını ve ödeme kabiliyetini iktisadi durumu ve ödeme gücü, kredi işleminde yeterli sayılmış olmalıdır ki, kredi talebi olumlu karşılanmıştır. O halde alacaklının bu tarihten daha önceye giderek borçlunun mevcudunu eksilttiği iddiasında bulunması açık bir ilişkiye yol açacağı gibi, ticari hayatın olağan akışına da ters düşer.
Demek oluyor ki, haczin veya aciz belgesi verilmesinin kaynağını teşkil eden alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan iki yıllık süre içinde yapılan bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar geçersiz olmakla beraber, iki yıllık süre koşulu yanında alacaklardan en eskisinin tesis edildiği tarihin sınır kabul edilmesi koşulunun da aranması gerekmektedir. Daha açık bir ifade ile, iki yıllık süre hiç bir zaman alacaklardan en eskisinin doğum tarihinden öteye geçmeyecek şekilde hesap edilmelidir.
Olayda davalıların kardeş oldukları ihtilafsızdır. Yukarıda belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde ivazlı dahi olsa davalılar arasındaki satışın bağış sayılacağı kuşkusuzdur (İİK. m. 278/3). Ne var ki iptali istenen taşınmazın satışı 11.6.1982 tarihi olup, davacının yaptırdığı tespite ilişkin 2.3.1983 tarihli bilirkişi raporuna göre esas alacakların doğduğu tarihler bu satıştan sonraya ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya uygun olduğundan, yanılgıya dayanan Dairemizin 16.4.1987 gün ve 678/1674 sayılı bozma kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 16.4.1987 tarih ve 678/1674 sayılı bozma kararının kaldırılarak usul ve yasaya uygun bulunan mahkeme kararının ONANMASINA, 2.10.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.