 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1987/7491
K: 1987/9191
T: 22.12.1987
DAVA : Davacılar Muhteşem ve arkadaşları vekili tarafından, davalı Fevzi aleyhine 1.4.1986 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil; davalı Fevzi vekili tarafından, davacılar aleyhine 14.4.1986 gününde verilen dilekçe ile tapulu taşınmaza elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda, tescil davasının reddine ve davacıların 48 parsel sayılı taşınmaza elatmanın önlenmesine dair verilen 28.4.1987 günlü hükmün Yargıtay'ca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar Muhteşem, Cemşit ve Kubilay ile vekilleri tarafından istenilmekle; dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinin satış vaadi sözleşmesine dayanarak 48 parsel sayılı taşınmazda satın aldıkları yerlere ev yaptırdıklarını 1970 yılından beri bu evlerde oturduklarını, binaların değerlerinin zemin değerlerinden açıkça ziyade olduklarını; 48 parsel sayılı taşınmazın 4753 sayılı Yasa ile takyidli olduğundan o zaman için devir işleminin yapılamadığını, davacıların takyidin kalkması üzerine ferağ takririnin verilmesi için tapu maliki Fahrettin'e başvurduklarını ve adı geçenin onları oyaladığını, sonra mezkur taşınmazı davalı Fezi'ye devrettiğini, Fahretin ve Fevzi arasındaki temlik işleminin davacıları zararlandırmak ve menfaat sağlamak amacına yönelik olduğunu bildirerek 48 parsel sayılı çekişmeli taşınmazın davacılar adlarına tescilini istemiştir. Temliken tescil isteği, ayni değil kişisel hak sağlar ve mahkemeden temlik kararı alınmadan taşınmaz üçüncü kişiye geçerse yeni malike karşı ilyeri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, davacılar vekili, Fahrettin ile Fevzi'nin kötüniyetli olduklarını ve muvazaalı olarak temlik işlemi yaptıklarını bildirdiğine göre, temliken tescile ilişkin kişisel hakkın yeni malik Fevzi'ye karşı ileri sürülmesi mümkündür. Tapu kaydında, satış vaadi sözleşmesi ile ilgili şerh bulunmaması, davayı etkilemez. Açıklanan durum karşısında, davacılar iddialarını her türlü delille ispat edebilirler ve bu arada tanık dinletebilirler.
Öte yandan, davacılar üç ayrı sözleşme ile 48 parsel sayılı taşınmazda ayrı ayrı yerleri satınalmışlar ve bu yerlere ev yapmışlardır. Davanın niteliği itibariyle bu yerlerin tefrik edilmesi, Bayındırlık Müdürlüğü'nün birim fiyatı esas alınarak binaların değerlerinin hesaplanması, herbir davalının satın aldığı ve kullandığı yerlerin ayrı ayrı dava günündeki değerlerinin saptanması, imar bakımında tescili istenen yerlerin 48 parsel sayılı taşınmazdan ifrazlarının mümkün olup olmadıklarının merciinden sorulması gerekir ve davada bu hususlar yerine getirilmemiştir.
Kaldı ki, davacıların, Medeni Yasanın 650. maddesi hükmü ile bağlı oldukları da düşünülemez. Kendileri satış vaadi sözleşmelerine dayanarak yer aldıklarını bildirdiklerine göre, bu yönden de inceleme yapılarak hüküm kurulabilir.
Bu itibarla, açıklanan hususlar nazara alınmadan eksik inceleme ve soruşturmaya, yetersiz keşfe ve bilirkişi raporuna istinaden kurulan hüküm, isabetli bulunmamış ve bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 11.000 lira duruşma vekalet ücretinin davalı Fevzi'den alınarak davacılara ödenmesine, 22.12.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.