 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1987/4830
K: 1987/5513
T: 12.11.1987
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen, hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü :
KARAR : Davacı, davalıların murisi (F.A.)'un Karşıyaka Aksoy Mah. 9281 ada, 2 numaralı parselde kayıtlı arsadaki hissesini 20.3.1979 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile 60.000 TL.'ya satın aldığını ve bedelini ödediğini, ancak gerek kendisi gerek mirasçıları tarafından ferağın verilmediğini ileri sürerek, akdin yerine getirilmemesi nedeniyle uğramış olduğu zarar miktarı 1.481.250 TL.'nun davalılardan müteselsilen alınmasını istemiştir.
Davalılar; sözleşmeye konu olan taşınmaz payının yasal imkansızlık sebebiyle davacı adına tescil edilemediğini, bu nedenle olayda kusurlu olmadıklarını, alınan paranın geri verilmesi gerektiğini, davacının tazminat istemeye hakkı olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, sözleşmede tescilin olmaması halinde cezai şart kararlaştırılmamış olduğu ve satış vaadi sözleşmesinin davacıya aynı bir hak sağlamadığı gerekçesiyle tazminat isteminin reddine, satış parası olarak davacının ödediği 60.000 TL.'nın davalılardan alınmasına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davada dayanılan 29.3.1979 günlü gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davalıların murisi, murislerinden diğer vereseler meyanında kendisine de intikal eden arsa vasfındaki 2 sayılı parseldeki hak ve şayi hissesinin tümünü davacıya satmayı vaad etmiştir.Taraflar arasındaki 20.3.1979 tarihli sözleşme gerek şekil, gerek esas yönünden geçerlidir ve tarafları bağlar. Taşınmazın iştirak halinde bulunması sözleşmenin geçerliliğine etkili değildir. Çünkü satış vaadi sözleşmesi temliki tasarruf değil, borçlandırıcı işlemlerdendir. Böyle bir sözleşme iştirakın çözülerek ortaklık payının alıcıya ferağat takriri vermeyi taahhüt etmiştir. Satış vaadinde bulunan murisin veya davalıların öbür mirasçıların rızası alınarak veya taksim davası açarak iştirak halindeki mülkiyeti çözmesi ve pay devri borcunu yerine getirmesi mümkündür. Bu yönden gerek satıcının, gerek davalı varislerin satış vaadi sözleşmesinden doğan borçlarını yerine getirmedikleri anlaşıldığından davalılar, davacıya Borçlar Kanunu'nun 96 ncı maddesi gereğince kusurlu imkansızlık nedeniyle tazminat ödemekle yükümlüdürler. Burada söz konusu olan zarar müsbet zarardır; başka ifade ile davacının, borcun ifasından sağlayacak olduğu menfaati elde edememiş olmasından doğan zarardır. Zorunlu tescil davası açılmadan önce davacı İzmir 14. Noterliği aracılığıyla davalılara gönderdiği 14.11.1985 günlü ihtarname ile 10 gün içinde tapuda intikal işlemlerinin gerçekleştirilmesini istemiştir. Davalılar verilen sürenin sonunda iştirak halinden ileri gelen ve tescili imkansız kılan durumu ortadan kaldırmadıklarına göre, zararın bu tarihe göre hesap edilmesi gerekir. O halde mahkemece 14.11.1985 günlü ihtarnamede belirlenen sürenin sona erdiği tarihte satış vaadine konu taşınmazdaki ortaklık payının değerinin bilirkişi aracılığıyla tesbit edilerek, bu değerin tazminat olarak davalılardan alınmasına karar verilmesi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya uygun değildir ve bozma nedenidir.
SONUÇ : Kararın açıklanan nedenle davacı yararına BOZULMASINA, 12.11.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.