 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1987/2054
K: 1987/2376
T: 20.04.1987
DAVA : Taraflar arasındaki iptal davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, domates üreticisi olduğunu, 1985 yılı mahsulünü, kilosunu 15.000 liradan davalıya sattığını, 20.10.1985 tarihinde davalının, aldığı domates miktarını, satış bedelinden kesilecek borçlar düşüldükten sonra kendisine net alacağın bildiren imzalı, müstahsil makbuzu ve hesap pusulası başlıklı belgeyi verdiğini, bu suretle alacağının muaccel hale geldiğini, 26.6.1986 tarihinde icra takibinde bulunduğunu, davalının icra takibine borcun muaccel hale gelmediği ve Manyas İcra Memurluğu'nun yetkili olmadığı nedeniyle itiraz ettiğini, ancak davalının Manyas'ta şubesi olduğunu, alım-satım sözleşmesinin Manyas'-Kızıksa Köyü'nde yapılıp, aynı yerde teslim edildiğini, sözleşmede davalının imzasının bulunmadığını, yetki sözleşmesinden söz edilemeyeceğini, yetki sözleşmesi olsa bile, yasal yetkili mahkemelerin yetkilerinin bertaraf edilemeyeceğini, davalının tanzim ettiği ve imzaladığı belge ile alacağın sabit ve muaccel hale gelmiş olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile 501.914,-liranın 20.10.1985 tarihinde itibaren yasal faizi ve % 15 inkar tazminatı ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, davacının imzasını taşıyan sözleşmenin hukuken geçerli olduğunu, işbu sözleşmenin 6. madddesine göre, satış bedellerinden gerekli düşme işlemleri yapıldıktan sonra kat'i ödeme tarihlerinin tek taraflı olarak kendileri tarafından tayin ve tesbit olunacağını, davacının da bu hususu bilerek ve peşinen kabul ederek teslimat yaptığını, buna rağmen davacının vadesi belli olmayan borç için icra takibinde bulunamayacağı gibi, vadesi ihtilaflı bir borç içinde faiz isteyemeyeceğini, alacağın likit olmadığından inkar tazminatı isteminin de haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, alacağın 20.10.1985 tarihinde muaccel hale geldiği, alacağın likit olduğu belirtilerek 501.914.- lira alacağın dava tarihinden itibaren % 30 faiziyle ve % 15 hesabı ile 75.287,- lira icra inkar tazminatı ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmiştir. Hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dava dosyasına davalı tarafından ibraz edilmiş olan sözleşmede davacının ve vekilinin imzası bulunmaktadır. Sözleşmede davalının imzası yok ise de, sözleşmeyi mahkemeye davalı ibraz ettiğinden, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ve bunun iki tarafı bağladığı kabul edilmelidir. Sözleşmede tarih yoktur. Ancak iddia ve savunmadan ve dosya münderecatından, sözleşme uyarınca domateslerin davalıya tesliminden sonra, sözleşmenin 6. maddesinde öngörüldüğü üzere davacının teslim ettiği mal miktarı, kendisine yapılan nakti ve ayni ödemeler tutarı gözetilerek sonuçta, davacıya ödenmesi gereken meblağın hesabına ilişkin bordronun davalı tarafından çıkarılarak davacıya verildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 6. maddesinde ödemelerin bu bordroyla yapılacağı yazılıdır. Ne varki davalı tarafından düzenlenen bu bordroda ödeme vadeleri ve yeri hakkında bir kayıt mevcut değildir. Bu suretle davalı şirket ödenecek hesap bakiyesini belirlemiş fakat bunu bir vadeye bağlamamıştır. Bu takdirde sözleşme gereği mal teslim edildiği ve hesabın çıkartıldığı gözönünde tutulursa davacının tüm alacağının bordro düzenlemesi ile muacceliyet kazandığının kabulü gerekir. Alacak muacceliyet kazandığından, davacı icra takibi yapabilir ve dava açabilir. Bu gerekçelerle davanın kabulü doğrudur. Diğer yönden dava konusu alacak likit yani derhal ödenebilir nitelikte olup, icra inkar tazminatına hükmedilmesi de yerindedir. Davalının tüm temyiz itirazlarının HUMK.nun 438. maddesinin son fıkrası uyarınca reddi gerekmektedir.
2 - Dava açılmadan önce davacı, dava konusu alacak hakkında davalı aleyhinde 26.6.1986 tarihinde icra takibi yapmıştır. Davalı bu tarihde ödemede temerrüde düşmüştür. Olayda semere veren bir malın satışı söz konusu olmadığı ve bu yolda adet bulunduğu da ileri sürülmediğinden BK.nun 210. maddesinin uygulama yeri yoktur. Ancak mahkemece takip tarihi yerine, dava tarihinden faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır ve bozmayı gerektirir. Ne varki bu konuda karar verilmesi yeniden yargılamaya ihtiyaç göstermediğinden karar HUMK.nun 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır. Bu amaçla hüküm fıkrasının 2. satırındaki "dava tarihinde" sözlerinin karardan çıkarılması, onun yerine "icra takibi tarihi olan 26.6.1986 gününden" sözlerinin yazılması ve kararın bu şekilde düzeltilerek onanması gerekir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın ikinci bentte gösterildiği şekilde davacı yararına düzeltilerek (ONANMASINA), peşin harcın onama harcından çıkartılmasıyla arta kalan...liranın temyiz eden davalıdan alınmasına ve davacının peşin harcından artan...liranın istek halinde iadesine, 20.4.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.