 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1987/1962
K: 1987/3398
T: 08.06.1987
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, mülkiyeti kendisine ait olan kereste ve parke fabrikasının işletilmesi için davalı ile 30.6.1984 tarihinde yazılı bir adi ortaklık kurduklarını, kendisinin ortaklığa sermaye olarak fabrikanın işletme menfaatini ve 3.000.000 lira koyduğunu, davalının da sermaye olarak hizmetini ve günde en az 100 m2. parke işleyecek parayı veya ham maddesini koymayı taahhüt ettiğini, ancak davalının ihtara rağmen hesap vermediğini ve ortaklığı inkar ettiğini ileri sürerek davalının muarazasının men'ine, ortaklığın fesih ve tasfiyesine, ortaklığa konulan malların ve sermayenin taraflara iadesine, fazla hakkı saklı kalmak üzere kardan hissesine düşen 10.000.000 liranın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı ile dava dışı Cevat ve Hüseyin'in bu fabrikayı çalıştırmak için aralarında daha önce 7.12.1983 tarihinde adi ortaklık kurduklarını, daha sonra bunların fabrikada bulunan mallara karşılık 13.6.1984 tarihli protokolde belirtilen paraları alarak işletmeyi kendisine devrettiklerini, bu protokolde fabrikanın davacı tarafından kendisine kiralanacağının yazılı bulunduğunu, ancak bundan sonra davacı ile ortak olarak fabrikayı çalıştırmak istedikleri için 30.6.1984 tarihinde ortaklık sözleşmesi yaptıklarını, ne var ki davacının sözleşmede yazılı 3.200.000 sermayeyi koymadığı için ortaklıktan vazgeçilerek kira sözleşmesi yaptıklarını, işletmenin SSK.'da ve vergide kendisi üzerine kayıtlı olduğunu, ortaklık protokolü kabul edilse bile ortaklığın bir yıl için yapılmış olduğunu, 30.6.1985 tarihinde sona erdiğini, istenen kar payının fahiş olduğunu, sene sonu bilançosu çıktığında safi karın belirlenebileceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin kira aktine dayandığı, adi ortaklık ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı avukatınca temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında 30.6.1984 tarihli ve bir yıl süreli adi ortaklık sözleşmesi yanında aynı tarihli ve bir yıl sürekli kira sözleşmesi de bulunmaktadır. Davacı, davalı ile aralarındaki gerçek ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğunu ancak, harici ve resmi kuruluşlara karşı davalının muhatap olması, için davalının kiracı gibi gösterildiğini, gerçekte ise kendi aralarında kira ilişkisi bulunmadığını, hatta bunun için ortaklık sözleşmesine, kira alınmayacağına dair hüküm konulduğunu, milyonlarca kira değerindeki bir fabrikanın yıllık 200.000 lira gibi çok düşük bir bedelle kiraya verilmesinin düşünülemeyeceğini, bankada davalı ile müşterek hesapları bulunduğunu, bu durumun da ortaklık ilişkisinin varlığını gösterdiğini bildirmiştir. Davalı ise, davacı ile aralarında 30.6.1984 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi aktettiklerini fakat sonradan davacının sözleşmede öngörülen 3.200.000 lira sermaye koyma borcunu yerine getirmediğinden ortaklıktan vazgeçerek kira sözleşmesi yaptıklarını bildirmiştir. Her iki sözleşme de aynı tarihi taşımaktadır. Kira sözleşmesinde, ortaklık sözleşmesine son verildiği ve iptal edildiği yazılı değildir. Davalının savunduğu gibi sonraki bir tarihi de taşımamaktadır. Aynı tarihi taşıyan adi ortaklık sözleşmesinde davalıdan kira alınmayacağı yazılmak suretiyle kira sözleşmesinin taraflar arasında geçersiz olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. Davalı da davacıya kira bedeli ödediğini iddia ve isbat edememiştir. Öte yandan kereste ve parke fabrikası gibi büyük bir işletmenin yıllık 200.000 lira gibi düşük bir bedelle gerçekten davalıya kiraya verilmiş olmasının nedenlerini de davalı inandırıcı bir şekilde açıklamış değildir. Ayrıca tarafların aynı tarihlerde bankada müşterek hesaplarının bulunduğu da celp edilen banka kayıtlarından anlaşılmaktadır. Dinlenen tarafların tanıkları da gerçek ilişkinin kira olduğunu bildirmemişlerdir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davacı ile davalı arasında gizli bir adi ortaklık ilişkisi bulunduğu, ancak dışa karşı davacının kiralayan ve davalının da kiracı gibi gösterildiği anlaşıldığından, davanın adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile ilgili BK.nun 535 ve izleyen maddeleri hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Mahkemece, delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenle davacı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 11.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 8.6.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.