 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E: 1987/7752
K: 1988/5986
T: 04.05.1988
DAVA : Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 12.6.1987 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 3012 sayılı Kanunun ek madde 3. fıkrasına göre, tespit ilamının kesinleşme tarihi olan 7.10.1986 tarihinden itibaren bir ay içinde sözleşme yapmak için idareye müracaatın vaki olduğunun ileri sürülmemesine ve belgelendirilmemesine, mücerret tespit olunan kiranın ödenmiş oluşu veya mahsubunun akit yapılması olarak kabul edilemeyeceğine, kiralayanın kiracının müracaatı halinde akti yapmak zorunluluğu olduğu halde, kiracı akit yapıp ilişkiyi devam ettirme zorunda değildir. Bu nedenle kiralayanın aktin yapılması için kiracıya çağrıda bulunması gerektiğinin düşünülemeyeceğine, aktin behemahal yapılması gerekip aksi halde maddenin 1. ve 3. fıkralarının anlamı kalmayacağına ve tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun merci kararının İİK. nun 366. ve HUMK.nun 438. maddeleri uyarınca ONANMASINA, peşin alınan 1500 lira harcın mahsubuna, bakiye 1000 lira onama harcının temyiz edenden alınmasına, 4.5.1988 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Tahliye takibinde alacaklı Vakıflar Genel Müdürlüğü, borçlu Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.dir. Olayda uygulanacak hükümler, 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna 2912 ve 3012 sayılı Kanunla eklenen geçici, maddelerdeki kurallarıdır. 3012 sayılı Kanunla eklenen geçici maddenin 3. fıkrasına göre, "icra dairesinden tahliye isteyebilme", hakkı iki unsurun birlikte bulunmasıyla oluşur. Bu unsurlardan birincisi tesbite ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesinden başlayarak otuz gün içinde sözleşme yapmamak, ikincisi ise, yine aynı süre içinde biriken kira farklarını ödemektir, somut olayda, borçlunun birikmiş kira farkları borcu olmadığı, hatta ileriki aylık kiralara mahsup edebileceği alacakları bulunduğu açıktır. Böyle olunca, alacaklının icradan tahliye isteme hakkı oluşmamıştır. Çoğunluğun, tek başına yeterli gördüğü "sözleşme yapmama" olgusunda irdelenmesi gereken bir husustur. İki yanı bulunan kira sözleşmelerinin, sadece kiracı ya da kiralayan tarafından tek başına gerçekleştirilemeyeceği açıktır. O halde, kiracının "sözleşme yapmama" biçiminde ki eylemsizliğini, yazılı sözleşme yapılması için kiralayanın yaptığı çağrıya uymama, kendisine düşen katılımı gerçekleştirmeme şeklinde anlamak ve değerlendirmek gerekir. Zira kira sözleşmeleri temelde şekle bağlı değildir. Sözlü olarak da yapılabilir. Bu ve benzeri olaylarda yazılı olarak yapılma gerekliliği, kiralaşanların hukuki statüsünden kaynaklanmaktadır.
Bu nedelerle, merci kararının bozulması gerektiği görüşündeyiz.