 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1987/8854
K: 1988/3861
T: 10.06.1988
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin E. ve R. markalarını tescil ettirip bu marka ile ütü imal edip satışını yaptığını, davalının müvekkilinin ürettiği ütü tipinde ve aynen taklit ederek imal ettiği ütülerin satışını yapmak suretiyle TTk 57/5. maddesini açıkça ihlal ederek haksız rekabette bulunduğunu ve iltibas yarattığını öne sürerek, haksız rekabetin ref ve men'i ile tecavüzün önlenmesine, hüküm özetinin ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 1966 yılından beri müvekkilinin önce adi ortaklık, 1982 yılından beri de ltd. şirkete dönüşerek ütü imal edip piyasada aranan ve tanınan bir hale geldiklerini ve müvekkilinin Lider markasını da 10.10.1983'de tescil ettirip bu marka altında ütü imal ve satışına devam ettiklerini, davacıdan önce piyasada ütülerinin satıldığını ve taklitten bahsedilemeyeceğini, taklitte etmediğini, ortada aldatıcı bir hareket bulunmadığını, müvekkilinin suiniyetli olmadığını, davacının bu tip ütüyü ilk defa kendisinin yaptığının ispatı gerektiğini, piyasada bir çok firmanın aynı şekilde imal edilmiş ütülerini satıldığını, Paris Anlaşmasının Londra metnine iştirak ettiğimizi ve davacının sınai maddelerini Türkiye'de tescil ettirebileceğini nitekim bu konuda Danıştay kararları bulunduğunu, davacının bu yola gitmeyerek başka yollarla himaye sağlayarak piyasada tek isim haline gelmek istediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere, birbirini teyit eden 30.9.1985 ve 5.5.1986 tarihli bilirkişi raporlarına dayanılıp son defa alınan 21.8.1987 tarihli ek rapora itibar edilmeyip, R. firmasının davalıdan önce dava konusu ütülerin şeklini patent olarak Türkiye'de tesbit ettirmiş ve korumaya almış ve yabancı ülkelerdeki tescilinin de daha eski olduğu, davalının imal ettiği ütülerine aynı şekli görünüşü ve büyüklüğü vermekle haksız rekabette bulunduğu ve bu şekil benzerliği yüzünden orta halli normal zekalı alıcıların marka ve teknik kaliteyi incelemeden birini diğerinin yerine alabileceği ve böylece aldanabileceği ve iltibasa yol açıldığı sonucuna varılıp, dava kabul edilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 10.6.1988 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı E.A.Ş.'ti taşınabilir elektrik aletleri yapımı ile iştigal eden Alman R.Werka GmbH firmasının ürettiği tüm mamülleri ve markasını 31.8.1977, 17.2.1978 ve 6.12.1978 tarihlerinde ferdi marka tescil belgeleriyle T.C.Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sinai Mülkiyet Dairesi nezdinde tescil ettirdiğini, 19.10.1983 tarihinde adı geçen Alman firması ile akdolunan lisans anlaşmasıyla R.markasının ve eşya üzerinde kullanma ve tasarruf hakkının kendisine bırakıldığını, elektrikli ev aletleri konusuyla iştigal eden davalı şirketin, davacının "R.E.DA-07 ve DA-08" tip no.lu buharlı ütülerini ütünün biçimi, genel görünüşü ve dizaynı aynen taklit ederek "L.-2, S.Buharlı Ütü adı altında imal edip satışını yapmak suretiyle kalite ve marka yönünden müşterinin aldatıldığını" ileri sürerek, haksız rekabetin tesbiti ile men'ine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket, 1966 yılından beri ütü imalatı ile uğraştığını, piyasada iyi bir isim yaptığını, eskiden beri kullandığı Lider markasını 10.10.1983 tarihinde tescil ettirdiğini, TSE markası kullanma iznini aldığını, ortada aldatıcı bir hareket ve markaya tecavüzün bulunmadığını, davacının bu tip ütüleri ilk defa kendisinin yaptığını kanıtlayamadığını, piyasada aynı şekilde imal edilmiş başka firmalara ait pek çok ütünün bulunduğunu, taraflara ait ütülerin markaları, ambalajları değişik olduğu gibi şekillerinin de farklı olduğunu orta halli bir alıcıyı yanılatbilecek benzerlikler ve dolayısıyla olayda haksız rekabetin unsurlarının mevcut olmadığını savunmuştur.
Davacı hem kalite ve marka ve hem de dizayn yönünden müşterilerin aldatıldığını ileri sürmekte ise de, bilirkişi kurulları raporlarında da ittifakla belirtildiğ igibi markalar birbirinden tamamen farklı olup, bunlar arasında bir iltibas sözkonusu değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, tarafların imal ve satışa sundukları ütüler bakımından, sinai modeller arasında benzerlik ve kopyecilik olup olmadığı, diğer bir anlatımla dizayn kopyeciliği bulunup bulunmadığı ve bunun haksız rekabet teşkil edip etmediği konusunda toplanmaktadır.
1-) Mahkemece, taraf ütülerinde ufak tefek farklılıkların bulunduğuna ve markaların değişik olduğuna ve asıl konunun dizayn benzerliğinin haksız rekabete konu olup olmayacağı keyfiyetine işaret edildikten sonra "R. firması, davalıdan önce dava konusu ütülerin şeklini patent olarak Türkiye'de tesbit ettirmiş ve korumaya almıştır. Yabancı ülkelerdeki tescili de daha eskidir.." gerekçesiyle davalının imal ettiği ütülerine aynı şekli görünüşü ve büyüklüğü vermekle haksız rekabette bulunduğunu ve şekil benzerliği yüzünden orta halli normal zekalı alıcılar, marka ve teknik kaliteyi incelemeden birinin yerine diğerini alabilecek ve aldanabilecek durumda oldukları kabul edilerek, haksız rekabetin tesbitine ve men'ine karar verilmiştir.
Herşeyden evvel mahkemenin bu gerekçesi yanlıştır. Sınai model ve resimlerin Türkiye'de "patent" olarak tescili mümkün olmadığı gibi böyle bir tescilin yapıldığı ve davacıya ait ütü dizaynının korumaya alındığı da varit değildir. Gerçi Türkiye, 6894 sayılı Kanun ve 14.8.1975 tarih ve 7/10540 sayılı kararname ile Sınai Mülkiyetin Korunmasına dair Paris Sözleşmesine katılmıştır. Sınai mülkiyetin koruma alanları, ihtira beratları,faydalı modeller, sınai resim ve modeller, fabrika ticaret markaları, hizmet markaları, ticaret ünvanı ve mahreç işaretleri veya menşe adları olup, amacı bu sahalardaki kanunsuz rekabetin men'i ve cezalandırılmasıdır. Ancak Türkiye'de sınai resim ve modeller hakkında henüz yasal bir düzenleme yoktur. Ne davacının ve ne de davalının modedleri tevdi ve tescil edilmemiştir.Bu yüzden davacının 6894 sayılı kanunla tasdik edilen Sınai Mülkiyetin himayesine mahsus 20 Mart 1883 Paris İttihadı Mukavelenamesinden yararlanması mümkün değildir. Sözü edilen sözleşmenin 2 Haziran 1934 tarihinde Londra'da değiştirilen 2. maddesinin metnine göre "ittihat memleketlerinde birinin tebaası, diğer bütün ittihat memleketlerinde sınai mülkiyetin himayesi hususunda alakadar kanunların tebaaya bahşettikleri ve ilerde edecekleri müsaaddattan işbu Mukavelename ile derpi eedilmiş hususi haklara halel gelmemek şartıyla istifade ederler...
2-) Bu konuda yasal bir düzenleme bulunmaması sınai resim ve modellerin Türkiye'de korunmayacağı anlamına gelmeyeceği açıktır.
Sınai ve bedii modellerin korunması da fikir hukukunun bir dalını oluşturur. Sınai modeller üzerindeki haklar da teknik haklardır. Modeller bedii nitelik taşıyorlarsa Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre himaye edilirler. Bedii modeller sanayide seri halinde yapıma elverişli yüzey ve cisimler olup, insanın renk ve şekil duygusuna hitap ederler, yani sırf kullanma ile amaçları yerine gelmeyip, estetik bir ihtiyacı da tatmin ederler. Bu bakımdan sınai haklarla, fikir ve san'at eserleri arasında yer alırlar. (Dr.Nüşin Ayıter, Hukukta Fikir ve San'at Ürünleri, sh. 11)
Fikiş ve San'at Eserleri, İhtira Beratları ve Markalara ilişkin kanunlar kısmen genel haksız fiil (rekabet) hükümlerinin uygulanması niteliğinde olan, kısmen de bu prensiplerden ayrılan özel düzenlemeler içermektedir. Özel düzenleme olmadığından "sınai resim ve modeller" ancak genel hükümler çerçevesinde korunurlar. Uygulanacak hükümler haksız rekabete ilişkin TTK'nun 56 ve devamı maddeleridir.
Dava konusu olayda, sanayi dizaynın (industrial designs) kopye edilmesi suretiyle haksız rekabet sözkonusu edilmektedir. Burada "dizayn" deyiminin ne anlama geldiği sorusu hatıra gelmektedir. Paris Sözleşmesine dahi memleketlerden İsveç'te "İsveç Dizayn koruma Yasası 1. maddesinde "Bu yasadaki dizayn deyimi, bir malın görünümünü temsil eden ilk örneği (prototipi) veya tezyinatın ilk örneğini ifade eder" şeklinde tarif ettikten sonra, "... bir dizaynın yaratıcısı veya onun devrettiği kimse, bu yasa uyarınca dizayn kullanma hakkına tescil ile sahip olacağını....." kabul etmiştir. (Ulf Bernitz, Swedish İntellectual Property And Market Legislation, 1984, The Design Protection Act. sh. 85)
İsviçre Federal Mahkemesi ise "resim ve model bir şekildir ki, dikkatleri üzerine çeker ve estetik duyguya hitap eder. Bunun, yaratıcı faaliyetin sonucu olması zorunlu değildir. Estetik bir etki yaratan ve belli bir orjinalitesi bulunan, kendine özgü bir niteliği bulunan, asgari bir yaratış fikri gözlemlenen şekiller (resim ve model) olarak kabul edilirler. Bu model ve resmin sanayide imalat için tip vazifesi de görmesi gerekir" şeklinde bir tanımı benimsemiştir. (Doç.Dr. H.Yasaman Sınai Resim ve Modeller, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Haziran 1984, sh. 94).
Bu tanımlarda da belirtildiği gibi, bir sınai resim ve modelin hukuken korunabilmesi için iki esaslı unsurun bulunması gerekir. Bu unsurlar yenilik ve orjinalitedir. Nitekim sözü edilen İsveç Dizayn Yasası ikinci maddesinde "bir dizayn ancak başvuru (dosyalama, düzenleme tarihi önceki (bilinen) şeyden önemli biçimde farklı olursa tescil edilecektir. Bilinan kavramının -yeniden üretim, sergileme, satış veya başka biçimde halka- sunulan herhangi şeyi kapsadığı kabul edilecektir..." hükmü ile yenilik ve orjinalitesi olmayan bir dizaynın tescil edilmeyeceğini kabul etmiştir.
Sınai resim ve modelin daha önce mevcut bulunan şekil ve resimlerden farklı olması ve yenilik unsuru taşıması gerekir. Sınai resim ve modellere ilişkin İsviçre Federal Kanununun 12. maddesine göre "... bir resmin veya modelin, uzun zamandan beri ne halk ve ne sanayi ve ne de ilgili ticari çevre tarafından bilinmemesi halinde, bu kanun anlamında yenidir." "bir modelin daha önce mevcut bir modelden basit bir farklılığı bulunması halinde orjinaliteden bahsedilemez. Bunun için yaratıcı faaliyetin yaratılan mamülde açıkca görülmesi gerekir. İsviçre Hukukunda, orjinalite resim ve modeli yapanın kendine has basit faaliyetinden fazla bir katkıyı şart kılar. Model en azından iptidai bile olsa yaratıcı bir faaliyeti izlemek zorundadır." Modelin "kendine özgü bir karakteri bulunmalı ve akla derhal gelmemelidir. (Batıder, adı geçen yazı, sh. 97)
Bu açıklamalar ışığında dava konusu yapılan olaya baktığımızda:
a- Ayrı üç bilirkişi kurulundan alınan raporlarda, taraflara ait ütülerde iltibas olup olmadığına değinilmiş, aynen kopyeden bahsedilmemekle beraber, bu ütülere ait teknik çizimler üzerinde durulmamış çizimlerin önemli bir kısmının kopye edilip edilmediği hususu tartışılmıştır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun uygulanması yönünden sanayi projede ve çizimlerde aynen kopye olup olmadığı veya önemli bir kısmının kopye edilip edilmediği, iki mamül arasında yeterli derecede benzerlik ve illiyet rabıtası bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Herne kadar dava dilekçesinde açıkca Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa dayanılmamışsa da, olayların tavsifi taraflara uygulanacak normu bulmak hakime aittir.
b- Davacının lisans anlaşması yaptığı R.firmasının 1.2.1973 tarihinde Edebi Mülkiyet Hakları Dünya Kurulu'na (OMPİ) tevdi ettiği emanetin (ütünün) Türkiye'de tevdi ve tescili suretiyle korumaya alınması mümkün olmadıığna göre, dava tarihinde, dava konusu edilen sınai dizayn korunmaya değer nitelikte midir? Diğer bir anlatımla sözü edilen buharlı ütü dizaynı "yenilik ve orjinalite" unsurları nazara alındığında korunması gerekir mi?
Dizayn hakkının ihlalini, maddi şekilde (doğrudan doğruya) kopye ve bir de modelin belirgin kısımlarının kullanılması, kopye edilmesi şeklinde iki ana bölümde incelemek mümkündür.
Bilirkişi raporlarında maddi anlamda bir kopyeden söz edilmemiştir.
Davalı vekili, 19.11.1985 tarihli layihasında, benzerliklerin, dayanıklı tüketim mallarında görülen, sanayi tasarımının gerektirdiği zaruretleri aşmadığını ileri sürerek, bunu kanıtlamak için delil listesinde belirttiği "H." ve "P." marka ütüleri mahkemeye tevdi etmiştir. Gerçekten 30.9.1985 tarihli (Elek.Müh.Mehmet Fetvacı, Doç.Dr. Aygun Tugay, Av.Fikret Alpsü'den oluşan) bilirkişi kurulu raporunda, "... davacının imal ettiği ütülerle,davalının mamülleri ilk bakışta büyük benzerlikler gösterdiği....", 5.5.1986 tarihli (Prof.Dr. Selahattin Anık, Doç.Dr. Ömer Teoman, Doç.Dr.Hamdi Yasaman'dan oluşan) ikinci bilirkişi raporunda "... her iki ütünün bıraktıkları genel izlenim aynıdır ve modeller arasında iltibas mevcuttur. R.markası dünyada tanınmış bir markadır ve imalatın da kullandığı ütü modeli orjinaldir. Söz konusu modeli, klasik ütü modellerine benzememekte ve diğer ütülerden model olarak önemli farklılık ve orjinali de taşıdığı, R. ütüsünün orjinal bir dizaynı olduğu..." belirtildiği halde, daha sonra alınan 15.12.1986 ve 21.8.1987 tarihli (Prof.Dr.Ünal Tekinalp, Prof.Dr.Hüseyin Ülgen, Prof.Sümer Saldıray'dan oluşan) bilirkişi kurulu raporunda ise "Endüstri ürünlerinin tasarımlanmalarında işlev (fonksiyon) biçimi doğrudan etkiler. Özgün bir biçim yaratmada işlevin doğru tarifi ön koşuldur. Bu nedenle, kullanım amaca, malzeme, ergonomik uygunluk gibi zorunluklar oranları ve biçimi belirler. Tasarımcı da, bu sınırlar içinde kendine özgü ve özgün biçim önermesine yönelir. Bu durumda örneğin, bir ütünün sapının yerini değiştiremez, oranını zorlayamaz, genel formu da dörtgen tabana oturtamaz. İşte bu gibi nedenler bütün marka ütüleri hemen hemen aynı oranlara ve ilk anda, benzer oldukları veya olabileceklerini düşündüren formalara götürür. Çoraplar, kravatlar, kalemler, gözlükler, bisikletler ya da buzdolapları gibi sisteme dayalı, doğal kabullenilir normlarıyla hızlı değişen moda, model veya üretim teknolojilerinden kaynaklanan, ancak görsel nitelikleri olabildiğince çeşitlendirilebilen tasarım ürünleri gibi, o halde ilk ve kesinlikle zorunlu benzerliklere rağmen uyandırılmak istenen ayrı imajların rolünü ve önemini karıştırmamak veya gözardı etmemek gerekir... Bu koşullarda benzerlik ya da benzemezlik daha çok algılamada ilk etki, uyanan imaj gibi görsel uyarı şartları içindeki bir olgu olarak değer almaktadır... Çeşitli marka buzdolaplarında olduğu gibi, konumuzun teşkil eden (R.) ve (L.) marka el ütülerinin birbiriyle karşılaştırılmalarında genel görünümleri, aynı işleve yönelik nedenlere uygun, yaklaşık oran beraberliği, silüet benzerliği taşımaktadırlar. gövdelerinin hacimli olması, buharlı kullanım için üretilmelerinin bir gereğidir. Görsel itibarla strüktürel benzerliklerinin ise çok farklar taşıyan bloklar, bölgeler, simgeler ve biçimlendirmelerle ayrı uyarılar yaptıkları görülmektedir.... " şeklinde aksi görüş açıklanarak, markaları ve amblemleri dışında iltibasa neden olacak hususa rastlanmadığı bildirilmiştir. Görüldüğü gibi, sonuncu bilirkişi raporları ayrık tutulursa, diğer bilirkişi kurulu raporlarında, davacıya ait buharlı ütü modelinin, dava tarihinde Türkiye'de korunmaya değer yeni ve orjinal bir dizayn bulunduğunu tatminkar bir gerekçe göstererek açıklamamışlar. Türkiye ve Türkiye dışında mevcut ütü piyasası bakımından davacının mamülünün yeni ve orjinal olduğu tartışılmamış, sırf modeller arasında iltibasa söz konusu ise haksız rekabet hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna varmışlar, özellikle her üç bilirkişi raporunda davalının mahkemeye sunduğu H. ve P. marka ütülerin dizaynı ile mukayesesi yapılıp görüş bildirilmemiştir.
Günümüz dünyasında artık buluşlar ve eserler bireysellik dünyasından kurtulup toplu eser olma sürecindedir. Meydana gelen yeni bir eser, model, insanlığın tarihi tekamülünün bir sonucu olan eski eserlerden, teknolojiden, bilgiden faydalanmak durumundadır. Bu faydalanma sınırını ki bizde bu konuda özel hükümler taşıyan bir kanun olmadığına göre bu şekilde değişik belirkişi raporlarına dayanarak önemli ölçüde daraltır veya genişletirse, insanlığın yeni eser, sınai resim ve model üretimine zarar verilmiş olur. Günümüzde yenilik az çok eski eserler, teknoloji ve sınai modeller üzerine inşa edilmekle olduğu gerçeğinden hareket edilirse, sanayide geri kalmış memleketlerin bu sahadaki girişimleri dar kalıplara sıkıştırılmış ve ilerlemeleri önlenmiş olur. Nitekim Sınai Mülkiyetin Korunmasına Dair Paris Sözleşmesinin Revizyonu Diplomatik Konferansının 27 Şubat - 24 Mart 1984 tarihleri arasında Cenevre'de yapılan 4. Dönem Toplantısı Hakkında Rapor'da gelişmekte olan Ülkeler tarafından patent hakları bakımından aynı endişeler izhar edilmiştir. (TOBB aynı ismi taşıyan dökümantasyon, sh. 13) Gene İsveç Dizayn Koruma Yasası 4/e maddesinde "Bir dizayn, eğer İsveç'te başka bir şahıs için tescil edilmiş bulunan dizayndan esaslı suretle farklı değilse tescil edilemeyeceğini öngörmektedir.
O halde dava konusu buharlı ütü modellerinin neden ütü piyasasında yenilik ve orjinallik vasfı bulunduğu yeterli gerekçe gösterilerek irdelenmemiş, piyasada mevcut buharlı ütülerle ve özellikle davalı tarafından tevdi edlen H.ve P. firmalarına ait ütülerin dizaynı ile mukayesesi yapılmamış, sözü edilen noksanlıklar ikmal ettirilip raporlar arasındaki çelişki giderilmemiştir. Heyetimiz de ambalaj kutuları üzerindeki ütü resimlerini incelemekle yetinmiş, başkaca bilirkişi raporlarını kontrol etme imkanını bulamamıştır.
3-) Bilirkişilerin dava konusu haksız rekabet kurallarına ilişkin genel hükümler çerçevesinde incelemeleri sonucu bildirdikleri görüşe dayanarak, mahkemece şekil benzerliği görünüşünden hareketle, olayda mamüller arasında iltibas (karşılık) yaratıldığından dolayı ikinci bir gerekçe yapılarak, haksız rekabetin tesbitine ve men'ine karar verilmiştir.
Bu hususta bilirkişiler arasında da görüş birliği yoktur. 30.9.1985 ve 5.5.1986 tarihli bilirkişi raporlarında, her ne kadar ütü, normal günlük bir tüketim maddesi olmamasına ve fiyatının yüksek ve her an alınması mutat olmayan bir nesne olmasına ve bunu alan kişilerin daha dikkatli davranacakları düşünülebilirse de, R. ütüsünün yenilik taşıması ve orjinal olması, davalı ütülerinde bazı detaylarda fark olmasına rağmen, genel olarak bıraktığı intiba nazara alındığında her iki model arasında iltibas olduğu..." "... her iki tarafın ütülerinde, genellikle birbirine benzemekte ve alıcıyı cezbedecek tiptedir. Orta halli, normal zekalı bir alıcı, her iki tarafın ütülerini gördüğünde, her iki tarafın ütülerini aynı değerde kabul edeceği..." görüşünden hareketle iltibasın mevcut olduğu sonucuna varmıştır.
15.12.1986 ve 21.8.1987 tarihli bilirkişi raporlarında ise tarafların mamülleri, amblemleri dışında da, gerek ürünleri genel özellikleri ve gerekse ambalajları arasında bir iltibasa neden olacak hususa raslanmadığı, bir ürünün diğerini çağrıştıracak imaj uyandırmadıkları gibi, büyük çoğunluğu kullanımda değişik işlevleri harekete geçirici mekanizmaların biçim farklılıklarına bağlı bir düzineyi aşkın ve farklı uyarılar yaratan görüntülere sahip ayrıcalıklar tesbit edildiğini, dolayısıyla haksız rekabetin doğmadığı..." "... vasat bir alcının dahi iki ütüyü birbirinden ayıracağı ve karıştırmasının mümkün olmadığı.." görüşü bildirilmiştir.
Mahkeme kararında, bilirkişi kurullarının açıklanan bu ayrı görüşleri tartışılmamış, birinin diğerine terchi edilmesinin sebepleri açıklanmamıştır. Hakim ancak çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirir hallerde bilirkişi görüşüne göre karar vermelidir. (HUMK.md. 275) Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve özel hukuki bilgilerle meseleye çözüm getirmek mümkün olduğu takdirde böyle bir incelemeye gidilmemelidir. Davacıya ait ütülerin dizaynının yeni ve orjinal olduğu hususu yukarıda açıklandığı gibi tartışılması ve incelemesi gereken bir konudur. Bu nedenle dizayn benzerliğinden hareketle iltibasın mevcut olduğu sonucu çıkarılamaz.
İki ayrı marka ile üretilen, ancak şekil (görünüş) benzerliği bulunan ütülerin iltibasa ve haksız rekabete meydan verip vermeyeceğinin saptanmasında, - değişik bilirkişi müşahedeleri de gözönünde tutularak- genel görünüm (dizayn) benzerliği nedeniyle birisinin yerine diğerini alıp almayacakları (aldanıp aldanmayacakları), yoksa alıcıların benzerliğe rağmen, marka, teknik kalite, renk, güzellik, her iki mamulün satış fiyatları gibi hususları araştırarak mı seçenekleri ve netice olarak olayda ekonomik rekabetin mi, yoksa iyiniyet kurallarına aykırı "haksız bir rekabetin mi" mevcut olduunun tesbiti gerekir. Dairemiz yerleşmiş içhitalarına göre, iltibasın objektif olarak mevcudiyeti gerekli olup, iltibasın varlığından bahsedebilmek için normal ve orta seviyede bir alcının, taklit edilmiş marka veya şekil benzerliği nedenyile yanılma ve aldanmaya düşük düşmeyeceği başlıca ölçü olarak kabul edilmektedir. (Y.11.HD. 22.2.1985 T. ve 616/987 sayılı kararı) Ütü, günlük bir tüketim mamulü olmadığından, diğer dayanıklı tüketim eşyasında olduğu gibi, alıcılar, eşyayı imal eden firmanın adı veya markasını, eşyanın kalitesi, fiyatı, nihayet genel görünümü, renk, şekil vs. gbi vasıflarını inceledikten, bir ön etüt yaptıktan sonra tercihini kullanır. Bu bakımdan normal ve orta seviyede, hatta daha alt düzeyde bir insanın, genel görünüm benzerliği dışında, eşyanın yukarda sayılan vasıflarını kolaylıkla ve öncelikle ayırdedebileceği ve herhangi bir yanılgıya düymeyeceği bir gerçektir.
Sonuç olarak, (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle mahkeme kararının evvela gerekçe yönünden, (2) ve %3) numaralı bentlerde açıklanan hususlardan dolayı inceleme noksanlığı bakımından bozulması gerektiği ve olayda açıkca bir iltibasın sözkonusu olmadığı sorunun, iltibas olup olmadığı yolunda birbirine çelişik bilirkişi mütalaalarına istinaden çözümlenemeyeceği kanısıyla çoğunluk görüşüne karşıyım.