 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1987/5873
K: 1987/6577
T: 24.11.1987
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Alanya Asliye Hukuk Hakimliği)nce verilen 15.3.1987 tarih ve 755-225 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili müvekkillerinin davalı anonim şirketin toplam % 22 payına sahip ortakları olduklarını, yönetim kurulu başkan ve üyelerinin ise % 78 nispetinde payları bulunduğunu, kendisinin davacılardan %10 pay sahibi Müfide'nin vekili sıfatiyle katılmak istediği 25.4.1986 tarihli genel kurul toplantısına yönetim kurulu üyelerince sokulmadığını şirket işlerinin görülmesine katılanların yönetim kurulu üyelerinin ibrası hususunda oy kullanmaları yasak olduğu halde yönetim kurulu başkan ve üyelerinin kendi ibraları lehinde oy kullanmak suretiyle davacıların muhalefetine rağmen ibra kararı istihsal ettiklerini, yine aynı toplantıda şirket merkezinin Ankara'ya naklinin de kararlaştırıldığını, oysa gayrimenkulleri Alanya'da olan şirketin merkezinin Alanya'dan Ankara'ya naklinin şirket menfaatlerine aykırı olduğunu ve sırf Antalya'da ikamet eden davacılara ızrara matuf bulunduğunu, toplantı tutanaklarının davacı Müfide dışında kalan ve toplantıya katılan müvekkilleri imzalatılmadığını ileri sürerek, mezkur genel kurul toplantısında alınan kararların tümüyle iptalini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında amasözleşmeye göre ortakların genel kurul toplantısında ortak sıfatını taşımayan kimselerce temsilinin caiz bulunmadığını, az ortaklı bir şirket olan davalının yönetim kurulunda eskiden davacıların da üye sıfatıyla görev yaptıklarını ve ibra kararlarına katıldıklarını, yıllar süren bu uygulamadan sonra yeni yöneticilerin ibra kararlarına oy vermelerinin TTK.nun 374/f-ll. maddesine aykırılığını ileri sürmenin iyiniyetle bağdaşmadığını, şirket merkezinin Ankara'ya naklinin şirketin gelişmesi ve finans kurumlarıyla yakın ilişki kurabilmesi amacına yönelik olduğunu, alınan kararların yeterli nisaplara uyularak ve iyiniyet esasları dahilinde istihsal edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece şirket anasözleşmesinin ortakların genel kurulda ortak sıfatını taşımayan vekiller marifetiyle temsiline imkan vermemesi muvacehesinde davacılar vekili avukatın Genel Kurula alınmamasında bir usulsüzlük bulunmadığı; toplantı tutanağının ortaklar adına Başkanlık Divanınca imzalanması kararlalaştırıldığına göre, tutanağın ayrıca muhalif kalan ortaklara imzalatılmasının gerekmediği; şirket merkezinin Ankara'ya nakline ilişkin kararda objektif iyiniyet kurallarına aykırı bir nitelik görülmediği, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin karara muhalif kalıp muhalefetlerini tutanağa yazdırmayan davacıların bu kararın iptalini isteyemeyecekleri gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1 - TTK.nun 360/f-ll. maddesinde anonim şirket genel kurulunda pay sahiplerinin oy haklarını diğer bir pay sahibi veya anasözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça pay sahibi olmayan bir şahıs vasıtasiyle de kullanabileceği öngörülmüştür. Davalı anonim şirketin anasözleşmesinin 20/f-l. maddesinde ise, bir ortağı temsilen genel kurala katılacak ve oy kullanacak kimselerin şirketin ortağı olması şart koşulmuştur. Şu halde davacı Müfide'nin pay sahibi sıfatı bulunmayan vekilin genel kurul toplantısına alınmamasında Yasaya veya Anasözleşmeye aykırı bir cihet yoktur. 2 - TTK.nun 378. maddesinin yollamada bulunduğu TTK.nun 297. maddesine göre anonim şirket genel kurul kararlarının muteber olması için toplantı tutanağının pay sahipleri ve Bakanlık Komiseri tarafından imzalanması şarttır. Ancak toplantıya katılan ortakların hepsinin tutanağı imzalamasındaki güçlük ve sırf bazı ortakların tutanağı imzalamaması yüzünden kararların geçersiz kalması tehlikesi gibi nedenlerle, uygulamada toplantı tutanağının katılan tüm ortakları temsilen imzalanması hususunda Genel Kurul Başkanlık Divanına yetki verilmesi yerleşmiş bir içtihat haline gelmiştir. Dava konusu Genel Kurul toplantısında Genel Kurulun verdiği yetkiye dayanan Başkanlık Divanın toplantı tutanağını ortaklar adına imzalamış olmasında iptal gerektiren bir durum mevcut değildir.
3 - Davalı şirketin inşa edeceği turizm işletmesinin Alanya'da bulunması, şirket merkezinin de mutlaka aynı yerde olmasını gerektirmez. Anasözleşme değişikliği için yeterli nisaplarla toplanıp karar veren 25.4.1986 tarihli Genel Kurulda alınan şirket merkezinin Alanya'dan Ankara'ya nakli hususundaki sözleşme değişikliği kararının sırf azınlıkta kalan ortakları denetim imkanlarını kasıtlamak gibi iyiniyet esaslarına aykırı bir amaca yönelik bulunduğu da ispat edilememiştir.
4 - Dava konusu Genel Kurul toplantısında şirketn önceki faaliyet dönemine ait bilançonun tasdikine de karar verildiği, bu kararın TTK.nun 380. maddesi hükmü uyarınca yönetim kurulu üyelerinin ibrası anlamını da taşıdığı, anılan karara yönetim kurulu üyelerinin de katıldıkları ve karar nisabının bu katılma ile sağlandığı hususları ihtilafsızdır. TTK.nun 374/f-ll. maddesi hükmüne göre, şirket işlerinin görülmesine herhangi bir suretle iştirak etmiş olanlar yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ait kararlarda oy hakkına sahip değildirler. Yönetim kurulu üyelerinin sözü geçen oy kullanma yasağına tabi oldukları muhakkaktır. Daha önceki yıllarda da yöneticilerin kendi ibraları yönünde oy kullanmış olmaları dava konusu Genel Kurul toplantısında oy kullanma yasağına aykırı davranılmış olmasını haklı göstermez. Ancak bu yasağa riayetsizliğin yaptırımının kararın geçersiz sayılması (butlanı) olmayıp, TTK.nun 381. maddesi anlamında iptal edilebilirlik olduğu hususunda öğretide görüş birliği mevcuttur (Prof. Oğuz İmregün, Anonim Ortaklıklar; 3. baskı, 1974, sh. 110;Prof. Tuğrul Ansa, Anonim Şirketler hukuku; 6. baskı, 1982, sh. 249: Prof. Hayri Domaniç, Anonim Şirketler, 1978, sh. 643; Doç. Zühtü Aytaç, Anonim Ortaklıklarda İbra, 1982, sh. 200)
Davacıların anılan bilançonun tasdiki ve zımni ibra kararına karşı olumsuz oy kullanmakla beraber açıkca muhalefetlerini toplantı tutanağına yazdırmamış olmaları karşısında iptal davası açma haklarının bulunup bulunmadığı çözümü gereken başlıca sorunu oluşturmaktadır.
Zira anonim şirket genel kuruluna katılan bir ortağın alınan kararlara karşı iptal davası açabilmesi için TTK.nun 381/f-l, b.1.maddesi hükmüne göre karara muhalif kalıp keyfiyeti toplantı tutanağına geçirtmesi şarttır. Buna mukabil, TTK.nun 361/f-lll. maddesi genel kurul toplantısına katılmaya yetkili olmayan kimselerin bir karara iştirak etmeleri halinde pay sahiplerine önceden itiraz etmemiş olsalar bile, bu kararın iptali için dava açma hakkını tanımaktadır. Nitekim Dairemizin 5.5.1981 gün 1981/1267-2213 sayılı kararında da yönetim kurulu üyelerinin iştirakiyle alınan bir ibra kararına karşı muhalefetini tutanağa geçirtmemiş pay sahiplerinin de iptal davası açabilecekleri benimsenmiştir.
Oysa TTK.nun 361/f-lll. maddesi genel kurula iştirake yetkisi olmayan kimselerin karara katılmaları haline ilişkin bir düzenleme olup, yönetim kurulu üyelerinin genel kurul toplantılarına katılma yetkileri hatta görevleri olduğu muhakkaktır. (Prof. Oğuz İmregün, age, sh. 109; Prof. Reha Ropoy-Prof. Ünal Tekinalp-Prof. Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatifler hukuku, Ders Kitabı, 3. baskı, 1984, sh. 457; Doç. Ömer Teoman, Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, 1983, sh. 204). Bu nedenledir ki, yönetim kurulu üyelerinin kendi lehlerine oy kullanmalariyle anılan ibra kararına karşı toplantıya katıldığı halde muhalif kalmayan ve muhalefetlerini zapta geçirteyen pay sahiplerine iptal davası açma hakkı tanıyan ve Dairemizin anılan içtihadında da benimsenen görüşe katılmak olanağı yoktur. Nitekim bu şekilde alınan bir ibra kararına karşı genel kurula katılan bir ortağın iptal davası açabilmesi için TTK.nun 381/f-l, b.1. maddesi uyarınca karara muhalif kalmasının ve muhalefetini toplantı zaptına geçirtmesinin zorunlu olduğu öğretide bu konu üzerinde yazılmış monografilerde açıkca ifade edilmiş bulunmaktadır. (Doç. Zühtü Aytaç age, sh. 201; Doç, Ömer Teoman, age, sh. 210).
Bu durum karşısında anılan toplantıda alınan zımni ibra kararının iptali isteminin davacıların muhalefetlerini zapta geçirtmemeleri nedeniyle dava haklarının bulunmaması gerekçesiyle reddedilmiş olması yasaya uygun olup bu hususa ilişkin temyiz itirazlarının da keza reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin haklı görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, (24.800 TL.) duruşma vekillik ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 1500 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 24.11.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.