 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1987/2924
K: 1987/2991
T: 18.05.1987
DAVA : Davacı, trafik kazasında ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi Ali Göcen tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Davacının temyiz itirazları yönünden; Rücu tazminatı belirlenirken çocukların 18 yaşına kadar destek görecekleri kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Dairemizin yerleşmiş görüşlerine göre, şehirlerde oturanların erkek çocuklarına 18, kız çocuklarına 22 yaşlarına kadar destek hesabı yapılmalı ve çocukların yüksek öğrenim yapmaları halinde 25 yaşına kadar destek görecekleri kabul edilmek gerekirken ölen sigortalının 2 erkek çocuğunun yüksek öğrenim yapıp yapmadıkları ve yapma olanakları araştırılmadan karar verilmesi isabetsizdir.
3 - Davalıların temyizine gelince; Tazminatın irat olarak değil de, sermaye şeklinde ödenmesine hükmedilmesi halinde sigorta olayına maruz kalan sigortalının ve sigortalı ölmüşse hak sahiplerinin sebepsiz zenginleşmesine yol açmamak için, faal ömür ve kazanma döneminde, gelecekte sağlanacak kazançların önceden ödenmesi nedeniyle bir miktar indirilmesi zorunludur. Bu indirime iskonto ve indirilmiş iskonto edilmiş meblağa da peşin sermaye değeri denilmektedir.
Şu halde, hükmün konusunu oluşturan peşin sermaye değeri sigortalının çalışabileceği ve kazanabileceği zaman içersinde, ceste ceste gerçekleşecek iratlarının, peşin olarak ödenmesi dolayısıyla iskonto faizinin indirilmesi suretiyle bulunan miktardır.
Gerçekten, ileri tarihlerde gerçekleşecek irat taksitlerinin önceden ve topluca elde edilmesinin, tazminat alacaklıları yönünden, gerçek zararlarının dışında, ek bir mali güç oluşturacağı ve tazminatın belirlenmesinde, bu unsurun gözönünde tutulmasının onların haksız iktisapta bulunmalarına yol açacağı kuşkusuzdur. Buradaki sorun haksızlığın ne yolda önleneceği konusunda Adalet ve nesafete uygun ilke ve yöntemlerin belirlenmesinden ibarettir.
Bu güne kadar, Yargıtay uygulamalarında, peşin sermaye değeri kazançlar toplamından iskonto faizinin düşülmesi suretiyle bulunarak, bu konuda, faiz indirme sistemi benimsenmiştir. Aslında sermaye olarak önceden alınan meblağın, sigortalı veya hak sahipleri tarafından, mütesevver çalışma ve kazanma süresince değerlendirilmesinden sağlanacak yararın, iskonto fizine eşdeğer sayılması, pratik ve kolay bir yöntemdi. Ve anayasanın benimsediği, davaların yürütülmesindeki çabukluk, ucuzluk ve kolaylık ilkelerine de uygundur. Gerçekten bu yararın salt sermayeden kaynaklanması, sigortalı, ya da hak sahiplerinin kişisel emek, tecrübe, uzmanlık ve sair niteliklerinin katkısı ayıklanarak belirlenmesi zorunludur. Salt sermayeden kaynaklanan yararın, sermaye piyasasının, yasal banka faizinden gayri unsurlarıyla belirlenmesi dahi, öteki etkenleri, işin içine katacağından dolayı söz konusu çabukluk, kolaylık ve ucuzluk ilkelerine ters düşebilir. Şu halde, indirime konu yararın belirlenmesinde, salt mevduat faizinin gözönünde tutulması ve iskonto oranının buna göre saptanması yukardan beri açıklanan ilkelere uygun olacaktır.
Ne var ki, çalışma ve kazanma dönemi içersinde, iskonto faizlerinin de tekdüze seytermeyerek, değişik oranlarda gerçekleşeceği, ülkenin ekonomik ve tarihi koşullarının gereğidir.
Bu gerçek kazanç artışlarının tahsisinde olduğu gibi, iskonto faizi oranlarındaki dalgalanmaların dahi saptanmasını zorunlu kılar, söz konusu dönemde, iskonto faiz oranları ekonomik durum, enflasyon, sermaye piyasası ve bunlara etkili sosyal, siyasal ve tarihi unsurlar sağlam, bilimsel, güvenilir kaynaklara dayanılarak uzman bilirkişilerce belirlenmeli ve kontrol ve değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bu faiz oranlarına göre bulunacak iskonto emsalleri yardımıyla peşin sermaye değerleri saptanmalıdır. Böylece çalışma ve kazanma döneminde her yıl değişen kazançlar ve iskonto faizleri söz konusu olduğundan, bunların aritmetik ortalamasını alıp, kazanç ve iskonto faizlerinin sabitleştirildiğini farz ederek, sabit rant formülünün uygulanması suretiyle, iskonto işlemi gerçekleştirilerek peşin sermaye değerinin hesaplanmasını, ortalama sayıların büyüyen rakamların fazlasıyla etkisinde kalması nedeniyle, sağlam ve doğru bir sonuca ulaşılmasını engellemesi olasılığı üzerinde durulup, her yıla ait kazanç kaybının başlangıç yılına göre peşin sermaye değeri bulunarak bunların toplanması suretiyle, sonuca ulaşılması yöntemi benimsenmeli, çalışma ve kazanma dönemi boyunca saptanacak iskonto faiz oranlarına göre başlangıç yılı esas alınarak her faiz oranı için ayrı ayrı saptanmış peşin değer emsalleri gözönünde tutulmalıdır. Şu var ki kazanç artışları, enflasyon payı, terfi ve tüfeyyüz unsurlarına dayanır. Mevduat faizi ise enflasyon payı reel faizden oluşur. Bir toplumda, emeğin sağladığı artış ve gelirlerin sadece banka faiziyle değerlendirilen sermayenin sağladığı gelirden fazla olması gerekir. Bu insan yaşamına ve alın terine verilmesi gereken önem ve saygının doğal bir sonucu olmak icap eder. Bu ilke çevresinde düşünülerek iskonto değerlerinin de arttırılması gereği açıktır.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA Üye Cahit Kadılar'ın muhalefetine karşı Başkan Şervet Çolakoğlu, Üye Teoman Ozanoğlu, Resul Aslanköylü, Yılmaz Darendelioğlu'nun oylarıyla ve 18.5.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.