 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1986/644
K: 1987/330
T: 15.04.1987
DAVA : Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 2. İş Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 4.4.1986 gün ve 546-191 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargatay 10. Hukuk Dairesi'nin 29.5.1986 gün ve 3223-3378 sayılı ilamıyla; (... Zararlandırıcı sigorta olayının, davacı, sigortalı tarafından kullanılan davalı şirkete ait 35 ... 930 plakalı kamyonun şoför mahallinde yolda yemek için mola verildiği sırada meydana geldiği, Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesi'nin 20.3.1984 tarih, 93/27 sayılı kararı içeriğinden anlaşılmaktadır. Olay tarihinde davacının, davalı şirketin şoförü olduğu, aralarında hizmet akti ilişkisi bulunduğu, mandalin yüklü kamyonu İzmir'den Bursa'ya götürmekle görevli olduğu konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, zararlarındırcı sigorta olayının ağır ceza mahkemesinin kabul ettiği biçimde meydana geldiği takdirde, iş kazası sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Kanun'un 5. maddesi Hükümlerine göre, "...2. maddede belirtilen sigortalıların işlerini yaptıkları yerler işyeridir. Eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır". Zararlandırıcı sigorta olayı kamyonun şoför mahallinde meydana geldiğine göre, anılan maddenin açık hükmü karşısında işyerinde meyadana gelmiş olduğunun kabulü gerekir. Diğer taraftan aynı Kanun'un 11/A-a maddesi, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen ve sigortalıyı bedence veya ruhça arızaya uğratan olayları iş kazası saydığı gözetilmeden davanın reddine karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurul'nca incelenerek, direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.:
KARAR : Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesi'nin kesinleşen beraat kararında saptanan maddi olaya göre; davacı şoförün, davalı şirkete ait kamyonla satsuma götürürken Havran yakınlarında aracı park edip, şoför mahallinde içki alemi yaptığı sırada, aynı araçta muavinlik yapan çocuğa sarkıntılıkta bulunması sonucu çocuğun tepki göstererek, başına sert bir cismile vurması üzerine yaralandığı ve yapılan tedaviye rağmen %89 oranında sürekli işgöremez hale geldiği anlaşılmıştır.
Yasa koyucunun amacı, olayın vuku bulduğu yer ve zaman ile davacının davranışı hep birlikte değerlendirildiğinde, davalıların sorumluluk koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez. Bu nedenlerle mahkemenin, bu olayı bir iş kazası olarak görmeyen direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenle ONANMASINA,gerekli ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 15.4.1987 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Olayın meydana geldiği kamyonun şoför mahallinin, 506 sayılı Kanun m. 5 uyarınca işyeri sayılacağı ortadadır. 506 sayılı Kanun m. 11/A-a gereğince sigortalı şoförün işyerinde bulunduğu sırada, şoför muavinin darbesile bedence arızaya uğradığı yönü de tartışmasızdır. Bu bentte, sigortalının sırf işyerinde bulunduğu sırada yararlanması olayı iş kazası sayılmıştır. Sigortalıyı arızaya uğratan olayın işle ilgili olup olmaması bakımından bir bağlantı öngörülmemiştir. "İş dolayısıyla" iş kazasına uğramak hali, başka bir pozisyon olarak Yasa'da ayrıca öngörülmüştür. Bu nedenle sigortalının olaya maruz kaldığı anda işverenin işini görmemekte bulunması, durumu etkilemez. Olayın iş kazası sayılmamasını gerektirmez.
Öte yandan, sigortalı şoförün olay anında mola vermiş olması, içki içmesi ve şoför muavinine sataşması sırasında muavinin kendisini yararlanması, yani diğer bir deyimle, sigortalı şoförün kusurlu olması da, olayın iş kazası sayılmamasını icap ettirmez.
Sigorta olayında sigortalının kusuru yönü, 506 sayılı Kanun'da iş kazasının unsuru veya nedensellik bağını kuran bir neden olarak kabul edilmiş olmayıp, sadece, sigortalıya geçici işgöremezlik ödeneği veya sürekli işgöremezlik geliri verilip verilmeyeceği, verilecekse oranın saptanması ve sağlık yardımı verilmesi konusunda etkili bir sebep sayılmıştır. Bu yön, 506 sayılı Kanun m.110 ve 111'in incelenmesinden açık ve seçik olarak anlaşılabilmektedir. Gerçekten, sigortalının kastı ve suç sayılır bir hareketi varsa, olayı geçici m.11'deki koşullar bulundukça iş kazası sayılacak, fakat iş kazasına uğrayan sigürtalıya, sadece sağlık yardımı verilmeyecektir. Yok eğer kusur, kast ve suç mertebesine varmamakla beraber, bağışlanmaz türden ise, hem sağlık yardımı yapılacak, hem de geçici işgöremezlik ödeneği ile sürekli işgöremezlik geliri ödenecek, ne varki, kusurun derecesine göre yarısına kadar eksiltilecektir. Şayet kusur, bağışlanmaz kusur mertebesine dahi varmamış ise, bu indirim de yapılamayacaktır. Kaldı ki bu davada, sigortalının kusurun mahiyet ve derecesi hakkında bir inceleme de yapılmamıştır.
İş fiili ve hukuki gerçekleri göz önünde tutmaksızın, salt olayın cereyan şekli ve sigortalının melhuz kusurunun etkisinde kalarak, sigorta olayını iş kazası niteliğinde saymayan sayın çoğunluğun kararına karşıyım.