Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1986/617
K: 1987/684
T: 30.09.1987
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; BANDIRMA Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.11.1984 gün ve 1983/236-1984/610 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.6.1985 gün ve 1985/2643 - 3380 sayılı ilamiyle; (..Birlikte kefalet, birden çok kimsenin aynı borca kefil olmasıdır. Kefillerin aynı anda yükümlülük altına girmeleri zorunlu değildir. Fakat en az birbirlerinin kefaletinden bilgileri olması ve bu yönü gözönüne alarak kefil olmaları gerekir. Kefillerin aynı anda yükümlülük altına girmeleri zorunlu değildir. Fakat en az birbirlerinin kefaletinden bilgileri olması ve bu yönü gözönüne alarak kefil olmaları gerekir. Kefilin aynı borca kendisiyle birlikte diğer kişilerin de kefalet edeceğini düşünerek kefil olduğunu, alacaklının bildiği veya bilmesi gerektiğini ispat etmesi halinde, bu kefalet şarta bağlanmış sayılır. Eğer bu şart gerçekleşmemiş ise, kefil sorumluluktan kurtulur. Bu yönün ispatı da usul hükümleri gözönünde tutularak ileri süren tarafından yapılır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, vekil edenin davacının alacağına birlikte kefil olduğunu ve bu kefaletin şartlarının oluşmadığını açıklamıştır. Bu savunmanın ispatı davalıya aittir. Davalının ibraz ettiği deliller biraz önce açıklanan savunmayı isbat edecek güçte değildir. Umumi taahhütnamede birlikte kefalete ilişkin hiçbir açıklama yoktur. Aksine müşterek borçluluk ve müteselsil kefalet öngörülmüştür. bu nedenle umumi taahhütmanede,. davalıdan başka kişilerin ad ve soyadlarının yazılması ve bu ad ve soyadların karşılarında imza bulunmaması hali, davalının savunmasını isbata yeterli değildir. Açıklanan bu duruma göre, davalının birlikte kefil değil müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, başka bir deyişle "akit firma" gibi borcun tamamından sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu yönlerin gözden uzak tutulması doğru görülmemiş ve hükmün belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davacı vekili (S.A.)
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararını süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Davacı Etibank Genel Müdürlüğü vekili müvekkili Bankaca Okisan Organik Kimya sanayii ve Ticaret Anonim Şirteni e20.1.1982 tarihli 8.000.000 TL. limitli taahhütname gereğince kredi açılarak tamamının kullandırıldığını, davalı (H.)'nin taahhütnameyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını çekilen ihtarnamelere rağmen borcun ödenmediğini iddia ile 12.504.810.30TL.'nın davalı (H.)'den tahsilini istemiştir. Mahkemece sözleşmeyi davalının birlikte kefil olarak imzaladığı; birden fazla kefilin adı yazılı olduğu halde sadece davalının imzalayıp diğerlerinin imzalamadığı, dolayısiyle kefilin sorumluluk koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle dava reddedilmiş, Özel Daire davalının birlikte kefil değil, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu ve bunun sonucu olarak akit firma gibi borcun tamamından sorumlu olduğu gerekçesiyle kararı bozmuş, mahkeme direnmiştir. Uyuşmazlığın çözümü öncelikle davalının asıl borçlu mu, kefil olarak mı kabulü gerekeceği hususunun tayinine bağlı bulunmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu'nda müteselsil kefalet konusu 487 nci maddede düzenlenmiş olup, 1 inci fıkra ile şu hükümler getirmiştir: "Kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmişse alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebilir." Kefalet ile müteselsil borçluluk birbirinden farklı müesseseler olup geçerlilik koşulları, tabi oldukları hükümler birbirinden keza farkılıdır. Türk Borçlar kanunu'nun 487 nci maddesinde uygulamada karşıklıklara yol açan bir çeviri yanlışlığı yapılmıştır. Mehaz metninin 496 ncı maddesinde ("Sila Caution Soblige evec le debiteur en prenant la qalification de caution solidaire ou toute autre equivalente..") "müteselsil borçlu" kavramına yer verilmemişken türkçe metinde "müteselsil borçlu" sözlerine de yer verilmiştir. Ancak Türk borçlar Kanunu'nun 487 nci maddesini yorumlarken 20.9.1950 gün ve 4/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında benimsendiği üzere mehaz İsviçre metnine uygun olarak "müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu" sözlerini müşterek müteselsil kefil olarak anlamak gerekir. 487 nci maddenin 2 nci fıkrası kefalete ilişkin hükümlerin müteselsil fefalete de uygulanacağını hükme bağlamakla, müteselsil borçluluğun öngörülmediğini benimsemek suretiyle yanlışlığı ayrıca meydana koymaktadır. O halde kural B.K.'nun 487 nci maddesi açısından (müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu) sözleriyle müteselsil borçluluk halinin öngörülmediği keyfiyetidir. Ancak bu hususta şu yön de özellikle belirtilmelidir ki uygulamada müteselsil borçluluk halinin öngörülüp öngörülmediği konusunda değişmez bir esas ve ölçü konulması mümkün değildir. Kullanılan sözlerden ziyade tarafların amacı ve olayların özelliklerine göre bir değerlendirme yapılmalıdır. Müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sözlerinin birlikte kullanıldığı her durumda Yasa metninin yorumunda olduğu gibi mutlaka (müteselsil kefalet) in söz konusu olduğunun kabulü tarafların amacı ve gerçek durumla çatışır sonuçların doğmasına yol açabilir. Olayda taahhütnameyi akit firma olarak Okisan-Organik Kimya sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi imza etmiş, davalı (H.) ise (müşterem borçlu ve müteselsil kefiller) sıfatı ile imzalamıştır.
Davalı (H.) diğer taraftan akit firmanın Yönetim Kurulu Üyesidir. Davalı (H.)'nin akit firmaya karşı taşıdığı sıfat dikkate alındığında her ne kadar akit firma bir Anonim Şirket ise de kredi taahhütnameyi imzalarken müşterek borçlu sıfatını da kullanmıştır. Kaldıki menfaat ilişkisinin mevcudiyeti karşısında sadece müteselsil kefil sıfatı kullanılmış olsa idi dahi durum değişmeyecek, gene müşterek borçluluk hali söz konusu olacaktı. Bu durum karşısında müşterek borçluluğun müteselsil kefaletten farkı dikkate alındığında davalının akit firma gibi borcun tamamından sorumlu olduğunun kabulü ile mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak icabederken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. N. Kalaycı, C. Sonbay, A. Solak, Y.İ. Dimici, İ.Çakıroğlu müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu safatlarının birlikte kulanıldığı her durumda zorunlu olarak müşterek müteselsil borçuluğu kabul etmek gerektiği görüşünü benimsemişlerdir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, ilk görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 30.9.1987 gününde 2 nci görüşmede yarıdan fazla çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, davalının "müşterek borçlu ve müteselsil kefil" yani müteselsil kefil olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile (12.504.810) liranın eklentileriyle beraber davalıdan tahsilini istemiş ve davalı da, birlikte kefil olmadığını savunmak suretiyle davanır reddini talep etmiştir. Mahkemece, davalının birlikte kefil olarak sözleşmeyi imzaladığı ve bu kefilliğin koşulları oluşmadığından dava red edilmiş ve karar Dairemizin 14.6.1985 gün ve 2643/3880 sayılı kararıyla bozulmuş ve yerel mahkeme önceki görüşünü vurgulayarak bozma kararına karşı direnmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu dosya için yaptığı ilk toplantı sonucunda, "müşterek borçlu ve müteselsil kefil" deyiminin "müteselsil kefil" olarak kabulünün gerektiği ve fakat davalının dava dışı ve asıl borçlu Okisan A.Ş.'nin yönetim kurulu üyesi bulunduğu ve davacı bankadan alınan krediden yararlandığı ve davanın bu özelliği nedeniyle davalının artık müteselsil kefil değil, asıl borçlu olması gerektiği görüşüyle yerel mahkeme kararını değişik gerekçelerle ve oyçokluğuyla bozmuştur.
Yargıtay İç Yönetmeliğine göre, karşı oy yazılarının yazılabilmesi için bir haftalık süre tanınmaktadır. Kanımızca, ilk önce genel kurul kararı yazılır ve ondan sonra da karşı oy yazısı yazılabilir. Fakat bu hususun aksi iç yönetmelikle öngörüldüğünden çoğunluk kararı ve gerekçesi görülmeden, sadece genel kuruldaki görüşmeler ve oylama sonucunda alınan karar gözönüne alınarak karşı oy yazısı yazılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta ilk önce davalının asıl borçlu mu, yoksa kefil mi olduğu sorununun çözümü gerekir. Ondan sonra davalının savunduğu birlikte kefaletin olup olmadığının saptanması uygun olur. Davalı kredi sözleşmesini "müşterek borçlu ve müteselsil kefil" olarak imza etmiştir. Kredi sözleşmesinin 26 ncı maddesinin başlığı "müteselsil kefalet"tir. Bu maddede aynen "Bu taahhütnameye müsteniden açılan bilumum hesaplar Bankanızca firmamız namına açılmakla beraber muhteviyatından ve ihtiva ettiği şart ve taahhütler icabatından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatiyle aynı zzamanda ve ayrı ayrı da mesulüz. Müşterek müteselsil kefaletimiz sekiz milyon TL.'ye kadardır." denmektedir. Genel Kurul çoğunluğu bu sözcükleri gözönüne alarak "müşterek borçlu ve müteselsil kefil" deyiminin müteselsil kefil olduğunu kabul etmiştir. Gerçekten bu deyimle sözleşmeyi imzalayan kişi veya kişiler borçlu değil, kefildir. Bu görüş öğretide de aynen benimsenmektedir. (Seza REİSOĞLU, Türk Kefalet Hukuku, Ankara 1964, s. 65; Haluk TANDOĞAN, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C.II. 3. Bası, Ankara 1987, s. 770; İsmet SUNGURBEY, Medeni Hukuk Sorunları, İstanbul 1980, C. 4. s. 572 vd.). Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin kararlarında da bu görüş kabul edilmiştir (YHGK. 1.7.1953 gün ve E. 3/258-88/K. 87; YHGK. 18.12.1971 gün ve E. 1969/1 - 893/K. 752; Y.11.HD. 6.6.1986 gün ve 1715/3508; Y.11.HD. 16.6.1986 gün ve 3173/3567 sayılı kararları). Biraz önce tam metni yazılan 26 ncı maddenin başlığı müteselsil kefildir. Ayrıca maddenin son satırında da "müşterek müteselsil kefiliz" denmesine göre yorum dahi gerekmeksizin davalının müteselsil kefil olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan davacı banka, gerek dava dilekçesinde ve gerekse yargılamanın tüm aşamalarında davalının asıl borçlu olduğunu iddia etmemiş ve Genel Kurul çoğunluğunun benimsediği gibi müşterek borçlu ve müteselsil kefil, yani müteselsil kefil olduğunu ileri sürmüştür. Hatta davacı banka 25.5.1983 günlü cevaba cevap ve delil listesine ilişkin dilekçesinde, davalının adi değil "müteselsil kefil" olduğu birçok kez iddia etmiştir. Davacı banka dahi davalının müteselsil kefil olduğunu öne sürmesine ve iddianın ve istemin dışına çıkılamayacağına göre (HUMK. 74), davalıyı müteselsil kefil kabul etmek zorunludur.
Dava dosyasının özelliğine gelince; Davacı banka, dava dışı Okisan A.Ş.'ne kredi vermiş ve davalının da müteselsil kefil olmasını istemiş ve bu sıfat altında imzasını almıştır. Banka bir deyişle, dava dışı Okisan asıl borçlu ve davalı da müteselsil kefil olarak kredi sözleşmesini imzalamıştır. Davacı banka da, davalının asıl borçlu veya asıl borçlu gibi sorumlu olması gerektiğini hiçbir yerde iddia etmemiştir. Davacı bankanın, davalı yönünden iddiası, davalının "müşterek borçlu ve müteselsil kefil" olduğudur. Bu iddia borçluluğu içermemektedir. Kaldı ki, Genel Kurul çoğunluğu bu deyimi müteselsil kefil olarak yorumlamıştır. Davacının, davalı için borçlu iddiası olmaması ve davalının imzaladığı sözleşmede dava dışı asıl borçlunun bulunmasına göre, davalının müteselsil kefil olduğu açık ve seçiktir. Davalı, dava dışı anonim şirketin yönetim kurulu üyesidir. Anonim şirket sermaye şirketi olmasına ve şirket tüzel kişiliği ile davalının gerçek kişiliğinin farklı bulunması ve davalının şirket karından pay alması hali, banka tarafından verilen krediden davalının da yararlandığı sonucu çıkarılarak, iddia dışına çıkılmak ve re'sen davalının asıl borçlu gibi sorumlu olduğunu kabul etmek olanaksızdır. Çünkü, her şeyden önce davacı bankanın böyle bir iddiası yoktur. Davalı, bankadan krediyi almamış ve krediyi dava dışı anonim şirket almıştır. Davacı bankadan borç almayan kişinin borçlu gibi sorumlu tutulması bu sözleşme kapsamı ile olanaklı görülemez. Davalı alınan krediden doğrudan doğruya yararlanmamıştır. Bundan başka, bir sözleşmeyi açıkça müteselsil kefil olarak imza eden kişinin, kredi sözleşmesinden dolaylı olarak yararlandığı kabul ile asıl borçlu gibi sorumlu olması hususu güç savunulacak bir yöndür. Ayrıca, davacı banka, davalının borçlu olduğuna ilikin hiçbir delil de ibraz ve ikame etmemiştir. Dava dosyasında, davalının borçluluğuna ilişkin en ufak bir delil de yoktur.
Davalı, tüm aşamalarda birlikte kefil olduğunu savunmuş ise de, mübrez kredi sözleşmesinden davalının birlikte kefil değil, müteselsil kefil olduğu anlaşılmış ve bu hususun aksini ispat edecek deliller de bulunmadığından davalının savunmasına itibar edilmemiştir.
Yukarıdan beri açıklanan hususlar karşısında, davalının borçlu değil müteselsil kefil olduğunun anlaşılmasına ve sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzalayan kişinin borçlu olarak kabulünün olanaksız olmasına göre yorum yoluyla davalıyı asıl borçlu kabul eden çoğunluğun gerekçesine katılmıyorum.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini