 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1986/4-98
K. 1987/77
T. 06.02.1987
DAVA : Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.12.1984 gün ve 1984/621-711 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2.7.1985 gün ve 1985/5132-6372 sayılı ilamı; ( ... Dava, Ankara 2 nolu idare mahkemesinin kararına rağmen yasal süre içinde göreve başlatılmaması nedeniyle davalılardan manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davalılar, şahısları hakkında adli yargıda dava açılamıyacağını bildirerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkeme, Anayasanın 129. maddesinin 5. fıkrası hükmü karşısında davanın idare aleyhine açılması gerektiğinden bahisle davanın reddine karar vermiştir.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin kişisel kusur teşkil eden eylemlerinin Anayasanın 129. maddesinin 5. fıkrası kapsamına dahil olmadığını öncelikle belirtmekte yarar vardır. Çünkü kişisel kusur teşkil eden eylemleri, anılan fıkradaki yetki hudutları içinde var saymak mümkün değildir.
Bu bakımdan dava konusu edilen eylemin, kişisel kusur teşkil edip etmediğinin tesbiti gerekmektedir. Kişisel kusur, 22.10.1979 gün 7/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi sadece kin, hınç, düşmanlık ve benzeri duyguların etkisi altında eylemler bakımından değil, mahkeme kararlarının uygulanmaması durumunda da söz konusu olur.
Davaya konu olayda, idare mahkemesinin kararın yerine getirilmediği iddia edilmektedir. Anayasanın 138. maddesinin son fıkrası gereğince "Yasama yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar idare mahkeme kararlarını hiç bir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
2577 sayılı Kanunun 52. maddesinin 1. fıkrasında, idare mahkemesi kararının temyiz edilmiş olmasının infazına engel teşkil etmediği açıkça belirtilmiştir. Kaldı ki, ilamın infazının tehiri hakkındaki talebinde reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak, iş gerekli araştırma ve inceleme yapılarak ve davalıların mahkeme kararının yerine getirilmemesindeki yetki ve görevleri belirlenerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 6.2.1987 gününde oyçokluğu ile karar verildi.