Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1986/455
K: 1987/413
T: 22.05.1987
DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 2. Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.12.1984 gün ve 200-841 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1.4.1985 gün ve 1841-1861 sayılı ilamı:
(...Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında uzun yıllırdan beri devam eden ticari münasebetler nedeniyle, müvekkilinin davalıya olan borçlarının 1980 yılı sonu itibariyle 1.500.000 TL. olarak dondurulduğunu, bu amaçla davalıya verilen her biri 75.000 TL.lık 20 adet bonodan 12'sinin ödendiğini, davalının bu anlaşmaya göre sadece 927.704.10 TL. alacağı kaldığı halde 5.120.927 TL. alacaklı olduğunu iddia etiğini ileri sürmekte ise de, bu iddialarını kanıtlayacak hiç bir geçerli delil ikame etmemiştir. Davacının dayandığı belge, tarih ve imza taşımayan, kime ve ne maksatla verildiği belli olmayan, ilişkin olduğu husus hakkında hiç bir açıklama ihtiva etmeyen bir matamatik işleminden ibaret olup, iddiayı doğrulayan yazılı bir delil niteliği mevcut değildir. Davalı taraf ise, davacıdan olan alacaklarının 1.500.000 TL.yı aşan kısmının anlaşmayla ortadan kaldırıldığı iddiasını inkar etmiş, halen davacıdan ne miktar alacaklı olduğu hakkında herhangi bir rakkam bildirmemiş, sadece elinde bulunan ve bir kısmı kesinleşmiş icra takiplerine konu edilmiş senetlerin sattığı mal bedeli karşılığı olduğunu savunmuştur. 12.4.1933 gün ve 30/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca mücerret bir borç ikkarı aleyhine bedelsizlik ileri süren borçlu evvela bu ikrarın muayyen bir sebebi olduğunu, sonra da bu sebebin gerçekleşmediğini yazılı delille ispat etmek durumundadır. Öte yandan davalı tarafından bonolara dayanan alacaklarını ayrıca ticari defterlerine kaydetmiş olup olmaması bu alacakların varlığına tesir etmez. Bu durumda davacıya mülzem olmadığını iddia ettiği bonoların hangileri olduğu sorulmak, varsa bunlara ait icra dosyaları, tahsil ihbarnameleri, protesto evrakı gibi belgeler celbedilerek davalıdan bunlara karşı diyeceği sorulmak, dava dosyasına ekli icra takip dosyaları da dahil olmak üzere davacının borçlu olmadığını ileri sürdüğü bonoların tutarı saptanarak davacıdan yazılı delilleri istenmek, yazılı delil ibraz edilmediği takdirde dava dilekçesinde (her türlü kanuni delil) den söz ederek yemine de dayanan davanan davacıya yemin teklifi hakkı hatırlatılarak hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın kabulü cihetine gidilmesi doğru görülmemişti..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Olayda davalı, davacı borçludan toplam 5.120.927 lira alacaklı olduğunu ileri sürmekte, davacı taraf ise, açtığı bu menfi tesbit davası ile davalıya borcunun 927.704.10 lira olduğunu belirterek bakiye alacak iddiasını kabul etmemektedir.
Davalı alacaklı vekili 12.11.1984 tarihli oturumda mahkemeye verdiği aynı tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesine ekli olarak ibraz ettiği alacağına esas teşkil eden senet ve fatura fotokopilerinden ve bu oturumu izleyen 26.11.1984 tarihli dilekçesine eklediği hesap özeti ile buna bağlı belgelerden, davalının davacıdan 2 adet toplam 1.800.000 liralık bonolar dışında 1981 yılında davacıya veresiye sattığı faturalı mal bedeli karşılığı 5.323.384 liralık bonoların ve 8.000 liralık çekin kendisine ciro edildiğini ve davacı tarafça yapılan ödemelerin mahsubu sonucu davacıdan bakiye 5.142.942 lira alacaklı olduğunu ileri sürmüş bulunmaktadır. Sözü edilen hesap özetinden anlaşıldığı gibi, davalının bir kısım alacağı kambiyo senedine bağlanmış, diğer bir kısım alacağı ise senetsiz olarak ileri sürülmüştür.
İmzası borçlu tarafından ikrar edilmiş kambiyo senedi niteliğindeki yazılı bir belge HUMK. nun 287 ve onu izleyen maddelerine göre, bir alacağın varlığını kanıtlayan kesin bir delil niteliğindedir. Meğer ki, böyle bir belgenin aksi HUMK.nun 288. ve 290. maddeleri uyarınca yazılı bir delille kanıtlanabilmiş olsun, Ayrıca, böyle bir belge ile alacaklı kimse şayet kendi ticari defterlerine bu tür senetlere dayanarak borçludan bir hak talebinde bulunamaz. Alacaklının defterlerinde borçlunun imzasını taşıyan senetlere ilişkin alacak miktarı bakımından ayrıca bir müstenidat bulunmamasının o senetleri hükümden düşüreceği düşünülemez. Davacı tarafça TTK.nun 83/2. maddesi uyarınca davalı defterlerine dayanılmadığına göre, davalı tarafın 1980 ve önceki yıllara ait ticari defterlerini ibraz etmemiş olması senede bağlı olacağı hükümnden düşüremez. Esasen hesap özetinden de dava konusu alacağın büyük bir bölümünün 1981 yılında davacıya satılan mal bedelinden teşekkül ettiği anlaşılmaktadır. 1981 ve sonraki yıllara ait defterler ise davalı alacaklı yanca ibraz edilmiştir. Kaldı ki incelenen davacı borçlu defterlerinde ise, taraflar arasındaki gerek senetli, gerekse senetsiz alacaklara ilikin hiç bir borç kaydı bulunmamaktadır. Oysa, davacı dava dilekçesinde de davalıya 927.704 lira borçlu olduğunu kabul ve ikrar etmekle kendi defterinin de usulüne uygun tutulmadığını açıklamış bulunmaktadır.
Böyle bir durum karşısında, gerçeğin ortaya çıkması bakımından özel daire bozma ilamında da kısmen değinildiği gibi, mahkemece yapılacak iş; öncelikle senetli alacaklar bakımından, taraflar HUMK.nun 230. ve onu izleyen maddeleri uyarınca isticvap edilerek ve davalı alacaklı tarafa dayandığı senet asılları ibraz ettirildikten sonra davacı borçlu tarafa bu senetlere karşı diyecekleri sorulmalı ve senetli alacaklar yönünden ispat külfeti davacı borçluya, senetsiz alacaklar bakımından ise ispat külfetinin alacaklı olduğunu ileri süren davacı tarafa yükletilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar vermekten ibarettir.
Bu hususlar dikkate alınmadan direnme kararı tesis edilmesi Usul ve Yasaya uygun görülmediğinden, direnme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.5.1987 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini