 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1986/336
K: 1987/486
T: 05.06.1987
DAVA : Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 21.1.1985 gün ve 61-4 sayılı kararın incelenmesi Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 22.4.1985 gün ve 4658-4433 sayılı ilamıyla; (Dava konusu taşınmazlar Defterdarlığın 12.12.1944 tarihli yazısı ile 22.12.1944 tarihinde 42 numra ile tapuya tescil edildikten sonra, 2510 sayılı iskan Kanunun 30. maddesi hükmü uyarınca davalı gerçek kişilerin miras bırakanı Alaattin adına tapuya tescil edilmiştir. Ne varki sonradan dava konusu taşınmaz orman olması sebebi ile devletleştirilmiştir. Yani, dava konusu taşınmaz orman kadastro haritasının kapsamında kalmıştır. Daha sonra ve 1964 yılında bu yerler malik Alaattin tarafından davacılara haricen satılmıştır. Miras bırakan Alaattin 1965 yılında ölmüş ve davalı gerçek kişileri mirascı olarak terk etmiştir. Dava konusu taşınmazları tapulama tesbiteliri yapılmış ancak orman sayılan yerlerden olmaları nedeni ile başlangıçta tapulama dışı bırakılmıştır. 1744 sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra, bu yerler orman tahdit haritası dışına çıkarılmıştır. Bundan sonra aynı yerlere tapulama girerek dava konusu taşınmazlar ayrı parsel numaraları verilerek davacılar adına tesbit edilmiştir. Hazine tarafından açılan dava sonunda ikinci kez bir yere tapulama giremeyeceğinden bahisle parsel numaraları iptal edilmiştir. Dava konusu taşınmazlar 1744 sayılı Kanunun 2. maddesine göre, ilmi ve fen bakımından orman niteliğini yitirmiş yerlerdir. Bunlar açıklanan nedenle tahdit dışına çıkarıldığına göre, bu maddenin (b) bendinin olaya uygulanması gerekir. (b) bendinde bu düzeltme sonucu orman sınırları dışına çıkarılacak yer, sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise, mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder denilmiştir. 6831 sayılı Kanunun 2896 sayılı Yasayla değişik 1. maddesinin F bendiyle de aynı şekilde bir hüküm getirilmiştir. Şu hale göre, bu taşınmazlara ait tapu kaydı geçerliliğini saklı tutmakta ise, bu durumda taşınmazın tapu sahiplerine intikal etmesi gerekmektedir. Oysa, dava konusu taşınmazlar orman tahdidi dışına çıkarıldıktan sonra aynı yer hakkında tapulama tutanakları düzenlenmiş ve birar parsel numarası verilmek sureti ile davacılar adına tesbit yapılmıştır. Bu durumda, tapu kaydı geçerli bir kayıt olmaktan ziyade bir isbat belgesi niteliğini taşır. O nedenle bundan böyle taşınmazların tapusuzu olduğunu kabul etmek gerekir. Dava, davalı gerçek kişiler tarafından davacılar lehine kabul edildiğine göre, bu husus bir sorun yaratmamaktadır. Uyuşmazlığın taşınmazların tapusuz olarak kabulü sureti ile çözümlenmesi gerekir. Tapusuz sayılan bir taşınmanın tescili şartları Medeni Kanunun 639. maddesinde gösterilmiştir. Bu madedeki koşulların araştırılması, yere ve gazete ilanlarının yapılması ayrıca zilyedlik olaylarının tanık ve benzeri delillerle isbatına olanak sağlanması, tarafların bu husustaki delillerinin toplanması, tanık gösterildiği takdirde bunların HUMK.nun 259. maddesi hükmüne göre taşınmaz başında dinlenmeleri ve bundan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Dahili davalı Hazine vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava konusu taşınmaz 1938 yılında 3116 sayılı Yasa uyarınca orman sınırlarının içine alınmış ve 1944 yılında da 2510 sayılı Yasa gereğince davalıların murisi adına ilk def'a tapuya bağlanmıştır.
Gerçek orman niteliğini haiz olan bir yerin dağıtım hukuken geçersiz olup, tesis olunan tapu kaydı da taşınmazı gerçek niteliğini değiştirmez. Bu nedenle, dava konusu yer tapusuz sayılacağından 1744 sayılı Yasa uygulaması ile orman sınırı dışına çıkarıldığında böyle bir yerin zilyedlikle kazanılabilmesi için gerekli olan 20 yıllık zilyedlik süresinin başlangıcı orman dışına çıkarılma tarihidir. Halbuki 1744 sayılı Yasanın uygulandığı tarih ile dava tarihi arasındaki açılan davanın reddine karar vermek gerekir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenle HUMK.nun 429. maddesi uyarınca
(BOZULMASINA), 5.6.1987 gününde oybirliği ile karar verildi.