 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1986/285
K: 1987/365
T: 13.05.1987
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 12.3.1985 gün ve 1984/168-1984/48 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 20.1.1986 gün ve 1986/11336-302 sayılı ilamı: (...Medeni Kanunun 151/son maddesi gereğince karı - koca birbirine sadakat ve müzaheretle (yardımla) mükelleftir. Buna göre eşlerin en başta gelen aile görevinin sadakat olduğuna kuşku yoktur. Bu görev Türk toplumu dışındaki, tek kadınla evliliği kabul eden diğer toplumların kanunlarında da yer alan bir kuraldır. Kaynağı ise değer yargısıdır. Devletin çekirdeğini oluşturan aile düzeni, asırlarca bireylerin genelde bu kurallara uymasıyla sağlanmıştır. Onun içindir ki çocukluğu sadakatsiz bireylerden oluşan ailelere dayanan uygar bir toplumda kamu düzeninin sağlıklı oluşundan söz edilemez. Bir başka anlatımla, eşin sadakatsiz tutum ve düzeninin sağlıklı oluşundan söz edilemez. Bir başka anlatımla, eşin sadakatsiz tutum ve davranışları olayda doğrudan etkilenen aile bireyleri kadar kamu düzenine aykırı olduğu için dolaylı olarak ve etkin bir biçimde toplumu da ilgilendirir. tüm ailelerde eşlerden birinin diğerine karşı inticiti sözde bulunması sadece bu söze muhatap olan eşi ilgilendirirken eşlerden birinin sadakatsiz tutumu aile boyutlarını aşarak toplumun tümüne karşı yapılmış olumsuz bir davranış niteliği kazanır.
Dosyada toplanan delillerden, davacının evli iken başkaları ile ilişki kurduğu ve bu arada ilişkide bulunduğu kızları iğfal ettiği, arkasından da cezai takipten kurtulmak için eşlerini boşadığı ve bunu adet haline getirdiği, son olarak da davalı ile evli iken yine başka birinin kızlığını bozarak tutuklandığı anlaşılmıştır. Ayrıca anlaşılmıştır ki, davacı iğfal ettiği kızlarla evlenmek istemekle bareber evvelce boşadığı karıları vedavalı ile karı-koca hayatına devam etmek istemiş, davalı ise kendisi için onursuz olan bu yaşam biçimini kabul etmeyerek davacının boşanma isteğine karşı koymuştur. Ekonomik bağımsızlığı olmayan davalının maruz kaldığı olaylar karşısında duyacağı acı ve endişeyi tahmin etmek zor değildir. Onun için böylesine haksız ve acımasız bir muameleye muhatap olan davalıdan her zaman sağlıklı bir davranış beklenmez. Bu nedenle de davacının kendisini ve ailesinin toplum içindeki saygınlığını yitirecek şekilde gazeteye resimleri ile birlikte manşet olması ve bu çeşit ilişkilerin değer yargılarının hiçe sayarak sürdürmek istemesi karşısında davalının incitici sözde bulunmuş olmasını hoşgörü ile karşılamak icap eder. Zira bazı davacı tanıklarının ifade ettikleri gibi davalı incitici sözlerde bulunmuş olsa bile, bunun meydana gelen olaylar karşısında duyulan acı ve gelecek endişesi ile söylenmiş tepki niteliğinden öteye geçmeyen sözler olarak kabulü gerekir. İçinde bulunduğu durum nedeni ile kusurlu duruma düşmemek ya da düşürülmemek için kocasını tanıdığı kimseleri bile eve yalnız almaktan çekinmek sureti ile davranışlarına olabildiğince dikkat eden davalının, bazı davacı tanıklarının ifade etitği gibi, çirkin sözlerde bulunması akıl ve mantıkla bağdaşmaz. Nitekim bu tanıklardan hemen sonra davacının eve gelmesi rastlantı olamaz. Onun içn bu tanıkların beyanları inandırıcı olmaktan uzak ve hatta davalının sarfettiğ sözler açısından da tutarsız olmakla hükmü esas alınamaz.
Mahkemece, davacının bu ağır ve affedilmez kusuru hiçe sayılarak üstelik davalının daha fazla kusurlu görülmüş olması delillerin takdirindeki yanılgıyı açıkça göstermektedir. Her dava iddia olunan zaman sınırları içindeki olaylara göre değerlendirilir. Oysa mahkemece önceki davadaki muhalefet şerhi benimsenerek karara gerekçe yapılmıştır. Eski karada ısrar edilmesi gerekirken, bozmaya uyulmuş olmasına rağmen sonradan açılan işbu davada önceki kararın muhalefet şerhine dayanılmasındaki hukuka aykırı değerlendirmenin kanuna uygunluğu kabul edilemez.
Medeni Kanun'un saymadığı hususlara dayanılması da kanuna aykırıdır. Şöyle ki; taraflar arasındaki eski davalar sebebiyle tarafların yüz-göz olma hali boşanma sebebi sayılmıştır. Keza, Medeni Kanun'da aile birliğinin toplum yararlı olup olmaması bir boşanma sebebi olarak kabul edilmediği halde boşanmaya gerekçe yapılması Usul ve Kanuna aykırıdır.
Diğer taraftan babanın, nikahli ve nikahsız olan kadınlarla birlikte yaşarken ve her gün eskisine, yenisini ekliyerek yaşamını sürdürürken bu hali ile çocuklarına ve annelerine ne kadar acı verdiği ve bu acının onlar üzerindeki olumsuz etkileri görmezlikten gelinerek baba tarafından yaratılan olayların hoşgörü ile karşılanması Türk Aile Hukuk ilkelerine ters düşer niteliktedir. Bu durumda, çocukların hayırsız birer evlat olarak yetişeceği sonucuna varılmasındaki mantığı da anlamak mümkün olmamıştır. Onun için gerçekleşen olaylar karşısında, kimin çocuklarına daha kötü örnek olduğu ve olacağı, başka bir anlatımla, çocuklar hayırsız evlat olacaklarsa anne ve babadan hangisini örnek alacağı hususu açık bir şekilde ortada iken bu yönün tersine yorumlanarak bir boşanma sebebi sayılması da Usul ve Kanuna aykırıdır. Bu itibarla davacının sabit olan ağır kusuru nedeni ile dava açmağa haklı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekir. Delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek olaya uymayan sebep ve düşüncelerle tarafların boşanmalarına karar verilmesi Usul ve Kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 13.5.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.