 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1986/211
K: 1987/120
T: 25.02.1987
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesinden verilen 12.11.1982 gün ve 1982/482-615 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 5.6.1985 gün ve 1983/11-218 Esas, 1984/561 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel kurulunca, dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
Olayda uyuşmazlık konusu olan husus anasözleşmesinde belirtilmiş olan süresi bitmiş ve TTK. nun 434/1, 1. maddesi gereğince münfesih hale gelmiş olması gereken bir anonim şirketin faaliyetine devam etmesi halinde, TTK. nun 138. maddesinin yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun adi şirketlere ilişkin 536/2. maddesinin son cümlesindeki hükmün uygulanmasıyla süresiz hale gelip gelemiyeceği ve anonim şirket genel kurulunun sürenin uzatılması yönünde bir karar alıp alamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
TTK. nun 434/1, 1. maddesi hükmü gereğince anasözleşmesinde gösterilen süre sona eren bir anonim şirket infisah eder ve TTK. nun 439/1. maddesine göre de tafiye haline girer. Tasfiye haline giren bir anonim şirketin tüzel kişiliği ise, ancak tasfiye sonuna kadar ve ehliyeti tasfiye gayesiyle sınırlı olarak, devam eder (TTK. 439/2); şirket organlarının görev ve yetkileri de tasfiyenin yapılabilmesi için gerekli olan ve tasfiye memurlarınca yapılmayan işlemlerle sınırlı hale gelir.
Yasa hükümleri böyle olmakla birlikte, TTK. nun 434. maddesi hükmünün emredici nitelikte bulunmadığı, 434/1, 3. maddedeki infisah sebebine karşı dra TTK. nun 342/2. maddesiyle, 434/1, 4. maddedeki infisah sebebine karşı da 434/1, 4. maddedeki infisah sebebine karşı da TTk. nun 435/1. maddesiyle infisah ve tasfiyeden dönüş ve şirketin işlerine devam imkanı tanındığı, bu nedenle şirket genel kurulunun da tasfiyenin sonuna kadar şirketin devamı imkanı tanındığı, bu nedenle şirket genel kurulunun da tasfiyenin sonuna kadar şirketin devamı hakkında karar alabileceği yolunda görüşler ileri sürülmektedir.
Ancak, dava konusu olayda, bu karşıt görüşlerin münakaşasına gerek bulunmamaktıdır. Çünkü, bu münakaşaya girmek için ilk önce şiketin infisah etmiş olması lazımdır. Oysa, olayda uyuşmazlık konusu olan husus, şirketin infisah etmiş olması lazımdır. Oysa, olayda uyuşmazılık konusu olan husus, şirketin infisah halinden çıkıp çıkamıyacağı değil, şirnketin infisah haline girip girmediğidir. Şirketin münfesih hale gelmediği kabul edilecek olursa gerek şirketin tasfiye ile sınırlı tüzel kişiliğinin devamı, gerekse organlarının görev ve yetkilerinin sınırlandırılması da söz konusu olmayacaktır.
Türk Ticaret Kanunun ticaret şirketleri hakkındaki ikinci kitabının birinci faslının 135 - 152. maddelerinde ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümler düzenlenmiştir. Ticaret şirketlerine ilişkin bu genel hükümler arasında, kanunkoyucu 138. madde ile "Her şirket nev'ine mahsus hükümler mahfuz kalmak şartıyla Medeni Kanun'nun 45, 47. 48, 49. maddeleri ve bu fasılda hüküm bulunmayan hususlar hakkında Borçlar Kanunu'nun 520 - 541. maddeleri her şirket nev'inin mahliyetine uygun olduğu nisbette, ticaret şirketleri hakkında da tatbik olunur" hükmünü de getirmiştir. Kanunkoyucunun TTK? nun 138. maddesindeki bu hükmü düzenlemedeki amacı kanun tasarısı gerekçesinde aşağıdaki şekilde açıklanmıştır :
"Bundan başka ticaret ortaklıklarına müteallik hukuk kaideleriyle Borçlar Kanununda tanzim edilen adi şirket ve Medeni kanunda düzenlenmiş olan tüzel kişiler arasında lüzumlu ahenk mevcut değildir. Diğer taraftan Borçlar Kanunu'nun 520. maddesinin ikinci fıkrasına göre bir şirket, Ticaret Kanunu'nda tarif edilen şirketlerin mübeyyin vasıflarını haiz değilse o bap ahkamına tabi adi şirket sayılır. Demek oluyor ki ticaret şirketleri, tabiri caizse, şirket ailesine mensup özel tiplerdir. Bunun neticesi olarak adi şirkete bu ailenin anası nazarıyla bakılacaktır. Fakat mantığın icap ettirdiği bu mülahaza gerçeğe uymamaktadır. Çünkü adi şirkete müteallik hükümlerle Ticaret şirketleri tabiri caizse, şirket ailesine mensup özel tiplerdir. Bunun neticesi olarak adi şirkete bu ailenin anası nazarıyla bakılacaktır. Fakat mantığın icap ettirdiği bu mülahaza gerçeğe uymamaktadır. Çünkü adi şirkete müteallik hükümlerle Ticaret Kanunun 120 - 526. maddeleri arasında mevcut olması lazım gelen rabıta ve münasebet tesis edilmiş değildir. Bu durum karşısında yapılan tadil işi ticaret şirketlerine dair olan hükümleri Medeni Kanun ile borçlar Kanununun kabul ettileri nazari temellere ve pratik hal çarelerine uydurmak ve son yirmi yıl içinde yapılan tecrübelere istinaden bazı hükümleri değiştirmek, yeniden kaleme almak veya ilave etmekten ibaret kalmıştır. Ticaret ortaklıkları : Yukarıda gösterilen surette Medeni Kanun'nun tüzel kişilere müteallik genel hükümlerine bağlandıktan sonra Borçlar Kanununun adi şirket hakkındaki hükümleriyle Ticaret Kanununun ticaret ortaklıklarına müteallik hükümleri arasında bir münasebetin kurulması elzem görülmüştür. Tasarının 138. maddesinin maksadı budur. Yürürlükte olanTicaret Kanunu'nun 123, 124, 131, 134, 137, 140, 141, 144, 145. maddeleri Borçlar Kanunun 520 - 541. maddelerinde kısmen aynen, kısmen değişik bir şekilde mevcut olduğu için sayılan hükümlerin kaldırılmasını ve onların yerine Borçlar Kanununun adi şirkete müteallik hükümlerinin, her ticaret ortaklığının mahiyetine uygun olduğu nisbette ticaret ortaklıkları hakkında da uygulanması en münasip hal şekli sayılmıştır".
Bu gerekçeye göre kanunkoyucunun görüşü kısaca özetlenebilir; adi şirket tüm şirket türlerinin temelidir; bu nedenle ticaret şirketleri ile adi şirket arasında uyumlu bir ilişki sağlamak gerekir; bunun için de, Borçlar Kanunun'un adi şirkete ilişkin hükümlerini tekrar eden Ticaret Kanunu'nun ticaret şirketlerine ait hükümlerini kaldırarak tek bir madde ile adi şirket hükümlerine gönderme yapmak gerekli ve yeterli görülmüştür.
TTK. nun 138. maddesi de, kanunkoyucunun bu amaç ve görüşünü yeterli şekilde açıklıkla ifade edecek bir biçimde düzenlemiştir. bu madde hüküm gereğince adi şirkete ait hükümler ticaret şirketlerine de uygulanabilecektir. Fakat Borçlar Kanunu'nun adi şirkete ait bir hükümün ticaret şirketlerine uygulanabilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi, ticaret şirketine mahsus hükümler arasında konuya ilişkin bir hükmün bulunmaması; ikincisi, Borçlar Kanunun adi şirkete ilişkin 520 - 542. maddelerinde konuya uygulanabilecek bir hüküm mevcut olması; üçüncü sü de, Borçlar Kanunu'nda mevcut olan bu hükmün ticaret şirketinin mahiyetine aykırı düşmemesidir.
Bu açıklamalardan sonra, infisah yönünden, Borçlar Kanunu'nun adi şirkete ait 535. maddesi ile TTK. nun anonim şirketlere ait 434. maddesi hükümleri karşılaştırıldığı takdirde, her ikisinde de şirket sözleşmesindeki sürenin bitmesi ile şirketin sona ereceği (infisah edeceği) hükmünün mevcut olduğu gözlenmektedir. (BK. m. 535/1.5; TTK. 434/1.1.). Fakat, TTK. nun anonim şirkete ilişkin hükümleri arasında, süresi bitmiş olmasına rağmen faaliyetine devam eden bir anonim şirketin akibeti hakkında bir hüküm yok iken, adi şirkete ait Borçlar Kanunu'nun 536/2. maddesinin son cümlesinde, "Mukaveledeki muayyen müddetin hitamından sonra zımmen devam etmekte olan şirket muayyen olmayan bir müddet için tecdit edilmiş sayılır" şeklinde bir hükümün mevcut olduğu görülmektedir. T. Ticaret Kanunundaki bu boşluğun BK. nun 536/2. son cümlesindeki hükmün uygulanması suretiyle doldurulması gerekecektir. Ancak, Borçlar Kanunundaki bu hükmün anonim şirketlere uygulanabilmesi için hükmün, anonim şirketin mahiyetine uygun düşmesi de lazımdır. Ticaret şirketleri, genelde, şahıs şirketleri (kollektif, komandit) ve sermaye şirketleri (anonim, limited gibi) olarak ikiye ayrılırlar. Adi şirket de bir şahıs şirketidir. Fakat her iki tür şirket de süreli veya süresiz kurulabilirler. Diğer bir deyimle, "süre unsuru" şirketlerin niteliğini etkilememektedir. O halde BK. nun 536/2. son cümlesindeki hükmün ananim şirketlerin mahiyetine aykırı düşmediği ve bu şirket türüne uygulanabileceğinin kabulü gerekmektedir. Bu kabul şeklinin destekleyen diğer bir husus da Eski Ticaret Kanunu'nun ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümleri arasında bulunan 145. maddesindeki, "müddeti muayyenini hitamından sonra fiilen devam etmiş olan bir şirket, gayrımuayyen bir müddet için temdit edilmiş ad ve itibar olunur" hükümünün bulunmasıdır. Eski TK. ndaki bu hüküm yürülükte olduğu sürece, türü ne olursa olsun tüm ticaret şirketlerine uygulanmıştır veya uygulanması gerekmiştir. Eski TK. ndaki bu hüküm Bk. 536/2. son cümlesindeki hükmün bir tekrarından ibaret olduğu için TTK. tasarı gerekçesinde de belirtildiği gibi tekrardan kaçınmak için diğer maddelerle birlikte kaldırılmış ve onların yerine TTK. 138. maddesiyle Borçlar Kanunu'nun adi şirket hükümlerine, bu arada 536/2. son cümlesi hükmüne de genel bir gönderme yapılmıştır.
Bütün bu açıklamalar göstermektedir ki, anasözleşmesinde belirtilen süre bitmiş olmasına rağmen faaliyetine devam eden bir anonim şirketin durumu hakkında T. Ticaret Kanununda bir hüküm bulunmadığı için ve anonim şirketin mahiyetine de aykırı düşmemesi nedeniyle TTK. nun 138. maddesinin yollanmasıyla, Borçlar Kanunu'nun adi şirkete ilişkin 536/2. son cümlesi hükmünün uygulanması mümkündür ve bunun sonucu olarak bu durumdaki bir anonim şirketin kendiliğinden süresiz bir ananim şirkete dönüştüğünün kabulü gerekir. Bu kabulün doğal sonucu olarak da şirketin süresi bitmesi nedeniyle infisah ederek tasfiyeye girdiği ve TTK. nun 439/2. maddesi gereğince şirket ehliyetinin ve TTK. nun 440. maddesi gereğince, de şirket organlarının görev ve yetkilerinin sınırlı hale geldiği söylenemez. Şirket organları anasözleşme değişikliği dahil, yasal yetkilerine giren tüm kararları alabilirler.
TTK. nun kollektif şirketlere ilişkin 189. maddesinde BK. nun 536/2. son cümlesindeki hükmün tekrar edilmesi, buna karşın anonim şirketlere ilişkin maddelerle böyle bir hüküm getirilmemiş bulunması hususuna gelince, bu durum kanunukoyucunun kanun tasarısı gerekçesindeki açıklamaları ve adi şirketin tüm şirket türlerinin esası olarak kabul edilmesi, süreli veya süresiz olabilme olanağının hem şahıs, hem de sermaye şirketlerine tanınmış bulunması, TTK? nun 138. maddesinin tüm ticaret şirketlerini kapsamına alan bir madde olması, anonim şirketlere ilişkin T. Ticaret Kanunu hükümleri arasında süresi bitmiş olmasına rağmen faaliyetine devam eden bir anonim şirkete uygulanacak bir hüküm mevcut bulunmamasına göre TTK. nun 138. maddesinin yollamasıyla BK. nun 536/2. son cümlesi hükmünün uygulanması olanağının meydana çıkması karşısında, sonucu etkiler nitelikte görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan şekilde, süresi bitmiş olmasına rağmen faaliyetine devam eden bir anonim şirket süresiz hale gelmiş olmakla birlikte, şirket genel kurulunun bu yönde ayrıca bir karar alması ve anasözleşmeyi değiştirmesi de gereklidir. Doğaldır ki, tam ehliyete sahip şirket ve organları, şirketin süresiz hale geldiğini tesbit edebilecekleri gibi şirket için değişik bir süre de kabul edebilirler.
Açıklanan tüm bu nedenlerle, anasözleşmesindeki süresi bitmiş olmasına rağmen faaliyetine devam etmiş, bu suretle süresiz bir anonim şirket haline dönüşmüş olan davacı şirket genel kurulunun şirket süresinin 30 yıl daha uzatılması yönünde aldığı kararda yasalara aykırı bir durum bulunmadığından, aynı görüşle hüküm tesis eden mahkme kararının onanması gerektiği sonucuna varıldığından davacı tarafın HUMK. nun 440 vd. maddelerine uygun bulunan karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulunun 1983/11 - 218 Esas, 1985/561 Karar sayılı ve 5.6.1985 günlü bozma karanının kaldırılmasına ve yukarıda gösterilen nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına 429 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin bendi gereğince harç alınmamasına, 25.2.1987 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.