 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1986/192
K: 1987/123
T: 27.02.1987
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Manise 1. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 26.12.1984 gün ve 356-591 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 4.6.1985 gün ve 5206-7255 sayılı ilamiyle; (..Davacının anne ve babasının boşanmaları ile ilgili dava sonunda verilen kararla küçük yaşta bulunan davacıya ait velayet babası 1958 yılında ölmüştür. Ölümle davacıya ait velayet kendiliğinden anneye geçmez. Bu halde küçüğün velayeti ancak mahkeme kararı ile anneye geçer. Babanın ölümünden sonra velayetin anneye tevdi edildiğine ilişkin bir mahkeme kararının varlığı söz konusu değildir.
Bu nedenle annenin küçüğün varisi sıfatıyla velayeten hukuki tasarruflarda bulunma ehliyetine sahip değildir. Ne varki, dava konusu 382 ada 3 sayılı parsel velayet tevdi edilen babanın ölümünden sonra davacının annesi Ayşe tarafından davacı adına velayeten satın alınmak suretiyle 8.4.1964 tarihinde tapuda temlik işlemi yapılmış ve 10.11.1966 tarihinde de davacıya velayeten annesi Ayşe tarafından ikinci eşi olan eş anlatımla davacının üvey babası davalı Ali Rıza'ya tapuda satış yolu ile devredilmiştir. Böylece davalıya yapılan temlikten 15 yıl 11 ay 4 gün reşit olduktan, 14 yıl 5 ay 14 gün sonra 14.12.1981 tarihinde işbu iptal davası açılmıştır. Temyize konu davada satışın yapıldığı 1966 yılında davacı reşit değildir. Satış işlemini gerçekleştiren davacının annesi Ayşe'nin davacının velisi veya kayyumu ya da vası sıfatını taşımamaktadır. Boşanma sonucu velayet tevdi edilen babanın ölmesi halinde velayetin ancak mahkeme hükmü ile anneye geçeceği devamlılık kazanan yargısal uygulamalar gereğidir. Böylece temsil kudreti olmayan anneninin mümessil sıfatıyla yaptığı tasarruf temsil edilmek istenen kimsenin yarar ve zararına hiçbir hüküm ve netice doğurmaz. Ancak, BK.nun 38. maddesi hükmüne göre temsil edilen kimse temsil kudreti olmaksızın yapılan bir akte açık veya kapalı bir şekilde icezet verdiği takdirde iş bu akit artık kendisini bağlar. Temsil edilen kimsenin icazetine kadar akit muallakta kalır. Çünkü icazet, yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olup, sonunda ortaya çıkan akdi ilişkiyi geçerli kılar. Tüm dosya içeriğine göre davacının küçük yaştan itibaren annesi ve davalı üvey babası ile birlikte kaldığı reşit olduktan sonra uzun süre bu beraberliği sürdürdüğü davanın açıldığı tarihe kadar davalıya yapılan temlik işlemine karşı koymadığı reşit olduktan 14 yıl 5 ay 14 gün gibi uzun bir zaman sonra dava açtığı böylece yapılan satış işlemine icazet verdiğinin kabulü zorunludur. Bu kabul yanların, uzun süre birlikte kalma olgusuna hem dosya içeriğine hem de hayatın olağan akışına uygun düşmektedir. Tüm bu yönler nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmesi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle; yeniden yapılan yargılama konunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/2. maddesi gereğince, duruşma isteğinin reddine karar verilip, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Karı-kocanın boşanmalarında, boşanma ilamı ile velayetin tevdi olunduğu eşin ölmesi ile velayet kendiliğinden sağ kalan eşe geçmez. Velayetin sağ kalan eşe intikali için yeni bir tevdi kararı zorunludur. Olayda davacının ana babası boşanırlarken velayet mahkemece babaya tevdi olunmuş onun ölümünden sonra anaya tevdi hakkında bir karar verilmemiştir. O halde davacının annesinin yaptığı satışın davacı adına velayeten olduğu kabul edilemez. Ancak davacı reşit olduktan ve satışa muttali olduktan sonra icazet anlamına gelebilecek bir davranış içesine girmiş ise satış onu ilzam eder. O halde mahkemece davacının reşit olduktan sonra satışa ittila tarihinden dava tarihine kadar tüm davranışları hakkında tarafların delilleri incelenerek icazet vermiş sayılıp sayılamıyacağı yönünden gereken değerlendirme yapılarak varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Bu nedenlerle bozmaya uyulmak icabederken direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 27.2.1987 günü yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.