Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1986/14-54
K. 1986/579
T. 28.05.1986
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "zilyedliğin korunması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çatalca Sulh Mahkemesince davanın reddine dair verilen 23.8.1983 gün ve 1983/246-412 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
( ...Davacıların, paydaşlardan Sabri Ekşinozlugil'in 1951 yılından beri elinde bulundurduğu yerin bundan kiralamak suretiyle zilyed oldukları hususu taraflar arasında tartışmasızdır. Kaldı ki, bu husus dosyadaki delillerle de sabittir. Uyuşmazlık paydaşlardan birinden kiralanmak suretiyle zilyed olunan bir taşınmaza pay çoğunluğuna sahip diğer paydaşların doğrudan doğruya girerek kiracının zilyedliğinin ihlâl edilmesi halinde zilyedin mahkemeye başvurarak o kişilere karşı zilyedliğinin korunmasının ve taşınmazın kendisine teslimi suretiyle zilyedliğinin iadesini isteyip isteyemeyeceği konusundadır. Bu husustaki sorunun cevabını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.5.1982 gün ve 1979/8-509 - 1982/482 sayılı kararında bulmak mümkündür. Her ne kadar o karara konu olay elimizdekinden farklı ise de, kararın gerekçesinde ayrıntıya girilmiş ve olayımıza uygun görüşler bilimsel kaynakları da işaretlenerek dile getirilmiştir. Bu kararda zilyedliğin tanımı yapıldıktan ve hukukî niteliği açıklandıktan sonra zilyedlik hukuken korunmuş eylemli bir durum olduğuna göre bu durumun bir hakka dayanıp dayanmaması önemli değildir. Bu bakımdan hukuk düzeni, zilyedlik adı verilen hukuk duruma, hakka dayanıp dayanmadığını nazara almaksızın bazı himaye olanakları sağlanmış, zilyedliğe bazı hukukî sonuçlar bağlanmıştır. Zilyedliğin hukukî fonksiyonlarından ( etkilerinden ) birisi de fiilî durumun başkaları tarafından keyfî olarak bozulmasını önlemektir. Çünkü ( yukarıdan beri defaatle vurgulandığı veçhile ) zilyedlik bir hakka dayanmasa da hiç kimse kendisinin hak sahibi olduğu iddiasıyla bu fiilî duruma son veremez. Hukuk düzeni böylece toplumun dirliğini ve esenliğini korumak istemiştir. Kendilerini haklı görenler bile ( ayrık durumlar hariç ) başkasının fiilî hakkaniyetine belli bir çerçeve içinde saygı göstermeye mecburdurlar. Kişilerin kendi haklarını kanun yolları dışında bizzat almaya kalkışmalarından doğacak sakıncalar bu suretle önlenmek istenmiştir. İşte Medenî Kanun bu düşüncelerle 894. ve 897. maddelerinde yer alan hükümleri ile zilyedlik olayını gasp ve tecavüz fiillerine karşı korumuş bulunmaktadır ( MK.895 ). Zilyedlik davalarının en belirgin özelliği, davada hakkın tartışma konusu olmaması, öte yandan davayı kazanma veya kaybetmenin mevcut, ya da mevcut olabilecek hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Onun içindir ki bu tür davalarda hakim davacıdan, zilyedliğin nasıl bir hakka dayandığını soramaz. Öte yandan zilyedlik davasının hak sahibi olmayan zilyedin ( gasıbın ) dahi korunmasına yol açmasından fazla kaygı duymaya gerek yoktur. Zira mahkemenin bu husustaki kararı sadece eski zilyedlik durumunun yeniden kurulmasını sağlayacaktır; yoksa hakim gasbedilen malın davacıya iadesine veya tecavüze son verilmesine karar verirken davalının bu mal üzerinde bir hakkı bulunmadığını ve hele davaya dahil olmayan üçüncü kişilerin o şey üzerinde hakları olmadığını kabul etmiş olmamaktadır. O halde gasp ve tecavüzüne son verilen davalı varlığını iddia ettiği hakka dayanarak zilyedi her zaman dava edebilir ve hakkının bu yoldan sağlanmasını mümkün kılabilir. Çünkü, zilyedlik davaları sonunda verilen mahkeme kararları tamamen geçici bir etkiye sahip kararlardandır; özellikle bu davalarda mülkiyet sorunu ( zilyedliğin arkasında bulunan hak yönünden mülkiyet uyuşmazlığı ) çözümlenemediğinden verilen kararlar ( mülkiyet yönünden ) kesin hüküm teşkil etmezler; yani kesin hukukî gerçeği ifade etmezler... ) denmiştir.
Görülüyor ki, zilyedliğin korunmasına ilişkin böyle bir davada asıl hak inceleme konusu yapılmayacak, zilyedliğin kimde olduğu ve tecavüze uğrayıp uğramadığı saptanarak sonucuna göre bir karar verilecektir. Mahkemece izlenecek yol basit ve üzerinde durulacak husus açıktır. Taşınmazın değeri ne olursa olsun yasakoyucunun bu kabil davalarda Sulh Hukuk Mahkemesini görevli kılmasının nedeni de budur. Paydaşlardan Sabri Ekşinozlugil ile diğer paydaşlar arasındaki uyuşmazlık 1951 yılında yapılan taksimin bozulmuş olup olmaması, davalıların dava konusu yerde kayden mülkiyet hakkına ve büyük paya sahip olmaları davamızda üzerinde durulacak hususlar değildir. Dava konusu yerde halen Sabri Ekşinozlugil kayden paydaştır. 1951 yılından beri de bu yeri elinde bulundurmakta ve kullanmakta iken davacılara kiraya vermiş, teslim etmiştir. Davacılar buna istinaden zilyed eden zilyedlikleri davalıların tecavüzüne uğramıştır. Davalılar, mülkiyet haklarına dayanarak Sabri Ekşinozlugil ve davacılar aleyhine açacakları ayrı bir dava ile lehlerine karar aldıkları takdirde yasal yoldan infaz ettirmek suretiyle davacıları bu yerden çıkarabilir ve taşınmazı ellerine geçirebilirler. Yoksa kendiliklerinden davacıların zilyetliğini ihlâl edemezler.
Kural olarak her dava, buna neden olan ve hukuksal durum gözönünde tutularak çözüme bağlanır. Bu itibarla dava devam ederken davacılarla, Sabri Ekşinozlugil arasındaki kira süresinin bitmiş olması davacılar aleyhine de sonuca gidilmesine neden teşkil etmez.
Şu halde; iddia doğrultusunda davanın kabulü gerekirken, bu davada inceleme konusu yapılmayacak olan davalıların savunmasına itibarla istemin reddine karar verilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararınının süresine temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere davanın zilyedliğin korunması davası olmasına göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı ile vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini