Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1986/143
K: 1987/259
T: 01.04.1987
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.12.1984 gün ve 1981/164 - 1984/818 sayılı kararın incelenmesi müdahil vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.6.1985 gün ve 1985/350-4076 sayılı ilamiyle: (...1 - Gerek asli, gerekse fer'i müdahillerin müdahale taleplerinin reddi halinde davanın taraflarından bağımsız olarak bu red kararına karşı temyiz hakları olduğu gerek öğretide gerekse uygulamada kabul edilmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. (Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 3 1982. sh. 2505 - 2535). Bu nedenlerle asli müdahale talebinde bulunan Azot Sanayi A.Ş.'nin temyiz dilekçesinin kabulü ve itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
Diğer yandan mahkeme 20.9.1982 günlü ara kararı ile aslı müdahalin müdahale talebinin, gerekçeleri esas kararda gösterilmek üzere, reddine karar vermiş, asli müdahil bu ara kararının temyiz etmiş, Dairemizin 83/1604-1468 sayılı ve 25.3.1983 günlü kararı ile "mümeyyiz asli müdahilin esas hükümle birlikte temyiz hakkının doğacağının kabulü lazım gelmesine.." gerekçesiyle temyiz itirazları reddedilmiş, bu suretle asli müdahilin temyiz hakkı olduğu usulen de kesinleşmiştir. Binnetci bu durumda davanın taraflarının kararı temyiz etmemiş olmaları asli müdahilin haklarını etkileyici bir nitelik taşımaz.
2 - Davacı, davalıya ait gemiyi kurtarmıştır. Bu nedenle kurtarma ve yardım ücreti istemektedir. Esasında davalı donatanın bir uyuşmazlık çıkardığı açıkça belli olmamakta, davacının kurtarma işini yaptığını kabul etmekte, o dahi kurtarma ücretinin tebitini istemektedir. Davacının kurtarma ücretini istediği, davalının bunu ödemediği, yani davalı donatanın temerrüde düştüğü de dosya iceriğinden anlaşılmamaktadır. Ancak mahkeme kurtarma ve yardım ücretini (180.000.000) lira olarak tesbit ve bu meblağın davalıdan tahsiline karar vermiş ve fakat davalı dahi bu kararı temyiz etmemiştir.
Gerek davacının kurtarma ve yardım ücretinden doğan alacağı, gerekse asli müdahilin alacağı birer gemi alacağı niteliğindedir (TTK.'nun 1235/bent 4 ve 9). Gemi alacaklılarının gemi ve teferruatı ile navlun üzerinde kanuni rehin hakları da mevcuttur (TTK. md. 1236 - 1237). Ancak TTK.'nun 1235 inci maddesinde 10 bent halinde gösterilen gemi alacakları, TTK.'nun 1249 uncu maddede bir sıralamaya tabi tutulmuş ve ödemelerin bu sıralamaya göre yapılacağı belirtilmiştir. Davacının kurtarma ve yardım ücreti alacağı (TTK.'nun 1235/4.) TTK.'nun 1249 uncu maddesinin 3 üncü sırasındaki alacaklar arasına girmekte ise de, asli müdahale talebinde bulunanın alacağı (TTK.'nun 1235/9) TTK.'nun 1249 uncu maddesinin 5 inci sırasındaki alacaklar arasında yer almaktadır.
Geminin satılması halinde ilk önce davacı kurtarma ve yardım ücretini alacağından ve geminin kurtarma ve yardım ücretinden daha fazla bir bedele satılmaması halinde asli müdahale talebinde bulunan alacağını alamayacak bir duruma düşecektir. Oysa kurtarma ve yardım ücreti hiç veya iddia edildiği kadar olamaz ise aslı müdahale talebinde bulunan alacaklı, alacağını kısmen veya tamamen alabilecektir. O halde kurtarma ve yardım ücretinin tesbiti hususu aslı müdahale talebinde bulunanı yakından ilgilendirmektedir. Kurtarma ve yardım ücretinin hiç veya talep edildiği kadar tesbit edilmemesinde davacının hukuki yararı olduğu açıktır. Asli müdahale talebinde bulunan Azot sanayi A.Ş.'nin fer'i müdahil olarak davaya davalının yanında katılması bu menfaatini korumaya yeterli değildir. Zira davalı donatanın davayı kabul etmesi karşısında buna karşı bir hukuki başvuru yolu olmadığı gibi, davalı donatanın kararı temyiz etmemesi halinde (olayda olduğu gibi) fer'i müdahilin de temyiz hakkı olmayacağından alacağı tehlikeye girecektir.
Olayda da asli müdahale talebinde bulunan, gerek 9.11.1981 günlü asli müdahale dilekçesinde, gerekse daha sonraki dilekçelerinde işbu kurtarma ve yardım ücreti davasının bir muvazaalı dava olduğunu, amacın kendi alacaklarının alınmasına engel olmak olduğunu, kurtarma ve yardım ücretin hiç mevcut bulunmadığını veya istenen kadar olmadığını ileri sürmektedir. bu iddialarını kanıtlayabildiği takdirde hukuki yararı olduğu kesindir. Nitekim temyiz dilekçesine ekli olarak sunulan kurtarma sözleşmesinin 7 ve 10 uncu maddeleri gereğince teminat mektubu karşılığı davacı kurtarana 150.000 Amerikan Doları avans ödeneceği ve kurtarmadan sonra davacının teminat mektubunun kurtarana iade edileceği hususunda davanın taraflarının anlaşmaya vardıkları anlaşılmakta olup, 150.000 dolar avansın ödendiği sabit olduğu takdirde bunun hükmedilecek miktardan indirilmesi gerekeceği aşikardır.
Asli müdahale yolu Türk Usul Hukukunda açıkça tanınmamış ise de, açıkça yasaklanmamıştır da. Öğretide ve uygulamada da duruma göre, özellikle aslı müdahilin talebi esas davayı etkileyecek nitelikte ise veya aslı müdahalenin kabul edilmesi gerekeceği benimsenmektedir (Baki KURU, a.g.e sh. 2524 vd. bu sahifelerdeki Yargıtay Kararları).
Asli müdahale talebinde bulunanın müdahale etmekteki hukuki yararı, yukarıdan beri açıklanmıştır. O halde, asli müdahale talebinde bulunan Azot sanayi A.Ş.'nin davanın taraflarını da hasım (davalı) olarak gösterdiğine göre, asli müdahale talebinin kabulü ile gerekli dava harcının alınarak davaya asli müdahil ile birlikte devam edilmesi, aslı müdahilin iddiası ve ibraz edeceği deliller de incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mümeyyiz asli müdahale talebinde bulunanın isteminin reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Müdahil vekili Av. (T.K.)
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : İlke olarak hüküm taraflara muzaf olarak verilir ve ancak taraflar hakkında kesin hüküm oluşturur. Hükmün dolaylı olarak üçüncü bir kişinin hukuki durumunu etkilemesi sözkonusu olması halinde o üçüncü kişi taraflardan biri yanında müdahale isteğinde bulunabilir. Bu takdirde fer'i müdahale durumu gerçekleşir. Kararı temyiz hakkı taraflara ait bir yetki olduğundan müdahil yalnız başına kararı kural olarak temyiz edemez. Katıldığı tarafla birlikte, başka bir anlatımla katıldığı taraf temyiz isteğinde bulunduğu takdirde fer'i müdahil de temyiz isteğinde bulunabilir. Ancak fer'i müdahale isteği mahkemece reddedilmiş ise katıldığı taraf temyiz etmese bile fer'i müdahil kararın fer'i müdahale isteğinin reddine ilişkin kısmını temyiz edebileceği gibi, müdahil hakkında hüküm kurulmayacağı yolundaki usul kuralına aykırı hareket halinde de fer'i müdahil hükmün kendisine ilişkin kısmına karşı katıldığı taraf temyiz etmese bile temyiz isteğinde bulunabilir. İki kişi arasındaki bir davada üçüncü bir kişinin dava konusu şey veya hak üzerinde hak iddia ederek müdahale etmesi halinde asli müdahale sözkonusu olur ve sali müdahil taraflar temyiz yoluna başvurmasa bile onlardan bağımsız olarak kararı temyiz edebilir. Davada Azot Sanayii iddiası itibariyle asli müdahil niteliğini haiz bulunduğundan direnme kararını temyiz hakkı vardır. Kaldı ki fer'i müdahil kabul edilse dahi olayda mahkemece müdahale isteği reddedildiğinden yukarıda açıklanan esaslara göre temyiz hakkının mevcut olduğunun kabulü gerekir. bu ve bozma kararında açıklanan diğer nedenlerle mahkemece.Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Müdahil vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, 1.4.1987 gününde, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Usul Yasamızda asli katılma (müdahale) var mıdır veya asli katılmaya gerek bulunmakta mıdır? Asli katılma; görülen bir davada, bu davanın taraflarına karşı dava konusu şeyin kendisine aidiyetine ileri sürmektir. Bu yönüyle asli katılma, görülen davanın her iki tarafına karşı açılmış bağımsız bir davadır. Bu nedenle asli katılmanın önce açılan davadan ayrı olarak incelenip karara bağlanması gerekir.
Asli katılma bazı yasalarda (Alman Usul Kanunu) kabul edilmesine karşın Usul Yasamızda ve diğer bazı yasalarda (Bern Kantonu Usul Yasası) düzenlenmemiştir. Usul Yasamızın son değişikliğine ilişkin 3156 sayılı Yasanın Adalet Bakanlığınca hazırlanan tasarısının 6 ncı maddesi ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 58 inci maddesine eklenmesi öngörülen (madde 58/A - Açılmış bir davada, taraflar ile yarar çatışması bulunduğu iddiasıyla kendi yararına bir hakkın tesbit veya korunmasını isteyen kişi, dava açılmasına ilişkin kanuni yükümlülüklerini yerine getirdiği takdirde davaya kabul edilir. Bu halde, katılan hakkında davacıya ilişkin hükümler uygulanır.) asli katılma sonradan gerek bulunmadığı ve davaların uzamasına neden olacağı düşüncesiyle tasarıdan çıkarılmış ve dolayısıyla öğreti ve uygulamada tartışma konusu olan asli katılma yasakoyucu tarafından kabul edilmemiştir. Öğretide bazı hukukçular asli katılmaya olanak bulunmadığı görüşündedirler (İlhan POSTACIOĞLU, Medeni Usul Hukuku dersleri, 6. bası, İstanbul 1975, s. 306 vd; Saim ÜSTÜNDAĞ, Medeni Yargılama Hukuku, C.II 3. bası, İstanbul 1977, s. 312 Karşı görüş, Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c. 3. 4. bası, Ankara 1982, s. 2505 vd).
Asli katılma, devam eden bir davanın davacısı ve davalısına karşı yeni ve bağımsız bir davadır. Bu davanın ayrı ve bağımsız olarak açılması gerekir. 492 sayılı Harçlar Kanunu fer'i müdahil bakımından harçların nasıl alınacağını düzenlediği halde, asli katılma eş deyişle asli müdahale için herhangi bir harç düzenlemesi yapmamıştır. Kanımızca böyle bir düzenlemeye gerek yoktur. Çünkü, yasalarımızda asli katılma kabul edilmemiştir. Uygulamada gerek duyulduğu öne sürülebilir. Nitekim, özel olarak taşınmazın tescili davasında (itiraz davası) olarak asli katılma öngörülmüştür. Ayrık durumlar hariç genel olarak asli katılma söz konusu değildir. Bu nedenle ilgililer, bağımsız dava açarak iddialarının hüküm altına alınmasını isteyebilirler.
Öte yandan asli katılma davaların uzamasına yol açabilir. Her ne kadar gerçeği bulmak için davaların uzamasının bir engel olarak ileri sürülmesi doğru değil ise de, önceden açılan bir davanın taraflarına ayrı bir dava açmak ve koşulları varsa davaları birleştirmek olanaklıdır. Bugün için davaların uzamasının bir şikayet konusu olduğu ortamda asli katılmanın kabulü davaların uzamasını ve hatta içinden çıkılması olanaksız bir durum yaratacaktır. Örnek vermek gerekirse, bir alacak davasında üçüncü bir kişi dava konusu alacağın davacıya ait olmayıp kendisine ait olduğunu; emre yazılı senedin karşılıksız kaldığı iddiasıyla açılan menfi tesbit davasında, borçlunun iddiasının muvazaaya dayandığını ve bu kişinin gerçekten borçlu olduğunu ve kendisinin davalı senet lehtanından alacaklı olduğunu ve davanın reddi ile bu senetten alacağının tahsilini; usul furu nafakasında, babanın oğuldan istediği nafakanın tutarının az olduğunu ve bu nafakanın daha fazla olması gerektiği davacı babadan alacaklı olduğunu öne süren üçüncü kişi asli katılma yoluyla bu hususu iddia etmesi halinde davaların daha karmaşık hale gelmesine neden olacaktır. Somut olayda da, asli katılmanın kabulünün olanaklı olup olmaması ve bu duruma evet denmesi nedeniyle asıl dava uzamıştır. Asli katılmanın kabulu edilmesi halinde, icra tetkik merciinde ve hakemde incelenen uyuşmazlıklarda da kabul veya reddi sorunu ortaya çıkacaktır.
Asli katılma isteminde bulunan Azot Sanayii, kendi alacağının sırasının davacının sırasından sonra geldiği ve davalının gereken savunmayı yapmadığı ve hatta muvazaa nedeniyle kurtarma ve yardım ücretinin yüksek tutulması temayülünde olduğunu öne sürmüştür. Bilindiği üzere borçlu veya müflisten alacaklı bulunan kişiler İcra ve İflas Kanununun 142 ve 235 inci maddelerine göre sıra cetveline itiraz davası açabilirler. Davacı ile asli katılma isteminde bulunan Azot Sanayiinin alacakları da TTK.'nun 1249 uncu maddesinde öngörülen sıraya tabidir. Bu sıra nedeniyle zarara uğradığını ileri süren ve asli katılma isteminde bulunan alacaklı, sıra cetvelinde öngörülen alacağın muvazaaya dayandığını iddia edebilir. Asli katılanın dışında verilen karar, bu kişi için kesin hüküm oluşturmaz. Çünkü davanın tarafları değişiktir. Bu bakımdan sıra cetveline itiraz dava konusu yapılabilir.
Genel kurulda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler istemin asli katılma değil ayrı bir dava olduğunu ve somut olayın birleştirilmiş dava olarak kabulü gerektiğini açıklamışlardır. Fakat yapılan oylamada asli katılma olanaklı mı değil mi biçiminde oluşmuş ve çoğunluk kararı da asli katılma olabilir biçiminde oluşmuştur. Yargıtay İç Yönetmeliğine göre, karşı oy yazılarının yazılabilmesi için bir haftalık süre tanınmaktadır. Çoğunluğun görüşü yazılmadan bu "karşı oy yazısı" yazıldığından, genel kuruldaki görüşmelerin karara nasıl yansıyacağı bilinmemektedir. Azot Sanayii ayrı bir dava açmak istememiş ve asli katılma isteminde bulunmuştur. Bu nedenle birleştirilmiş dava vardır düşüncesine katılamıyoruz. Kaldı ki, harç alınmamış ve dilekçe aynı bir esasa da kayıt edilmemiş, sadece dava dosyasına girmiş ve dolayısıyla birleştirilmiş dava durumunu kazanamamıştır. Somut olay bakımından diğer önemli bir husus da, Azot Sanayii ayrı bir dava açmış ve o davada (Samsun Asl. 3. Hukuk 640/225 sayılı) alacağının tahsiline karar verilmiştir. İddiası kabul edilen davacının başka bir davaya asli katılma isteminde bulunması hukuki yarar bakımından olanaksızdır.
Yukarıdanberi ayrıntılı olarak açıklandığı üzere devam eden bir davaya asli katılma olanaklı görülmediği ve istemde bulunanın önceden dava açıp alacağı yönünden lehte karar aldığı anlaşılmakla ve buna göre davanın özelliği gözönüne alındığında yerel mahkemenin direnme kararı doğru görülmekle çoğunluğun gerekçesine katılmıyorum.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Miras tasarrufun iptali davaları] Anneye devredilen malın satışını engelleme 
  • 15.06.2024 20:15
  • [Suçlar] Aile hekimi abime hastası tarafından suç isnadı 
  • 15.06.2024 14:50
  • tck226 şüphesi 
  • 13.06.2024 21:39
  • [Ceza davaları] Memnu haklarin iadesi 
  • 12.06.2024 20:34
  • [Evlat Edinme] Kimliğimde Evlat edinildiğim babamın adının yazılması hk. 
  • 12.06.2024 14:37


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini