 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1986/99
K: 1986/290
T: 12.05.1986
DAVA : Tedbirsizlik, dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralamaya neden olmak suçlarından sanık Muttalip Ayçiçek'in hükümlülüğüne dair Sungurlu Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 19.9.1984 gün ve 191-259 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 1.7.1985 gün ve 114-171 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde verilen dilekçeyle istenilmiş olduğundan, dosya C.Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 17.2.1986 gün ve 9-4926 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tedbirsizlik dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralamay sebep olmak suçundan sanık Muttalip Ayçiçek'in, TCK.nun 455/2, son, 55/3. maddeleri gereğince iki sene hapis ve 5000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, suçun işleniş tarzına, sanığın kişiliğine, sanık hakkında belirlenen kusur oranına göre ve takdiren 647 sayılı yasanın 4/1. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin hükmü, Özel Daire:
(... Sair temyiz itirazları varit görülmemiştir. Ancak:
Olayda kardeşi ölen diğer kardeşi yaralanan ve henüz 18 yaşını ikmal etmeyen sanık hakkında, 7.6.1976 gün ve 4/3 sayılı Tevhidi İÇtihad Kararına uygun şekilde gerekçe gösterilmeden 647 sayılı kanunun 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi) isabetsizliğinden bozmuş;
Yerel Mahkeme ise:
(647 sayılı yasanın 4. maddesi ile cezanın sanığın kişiliğine uydurulması amaçlanmıştır. Yargısal kişileştirme kurumları ile ilgili hükümlerin uygulanmasında somut kanıtlar, soyut kanıtlara göre öncelik taşıyacağından ve somut kanıtların sanık yönünden olumsuz olduğu belirlendiğinden, hapis cezasının para cezasına çevrilmesi uygun görülmemiştir. Yasa bu konuda hakime takdir hakkı tanımıştır. Bozulan kararımızda hapis cezasın para cezasına çevrilmemesi nedenleri ayrıntılı bir biçimle açıklanmıştır.
Ölen ile yaralanın sanığın yakını olması halinde hapis cezasının para cezasına çevrilmesi zorunluluğunun benimsenmesi uygulamada sanıklar arasında önemli ölçüde eşitsizlik yaratacağı gibi, takibi şikayete bağlı olmayan bu suçla ilgili maddenin kanun koyucu tarafından düzenleme amacına da aykırı düşecektir. TCK.nun 455. maddesi ile güdülen amaç dikkatsizlik ve umursamaz tutum ve davranışlarla topluma zarar verilmesini önlemektir. Olumsuz kişiliği beliren bir sanığın, sadece ölene veya yaralanan akraba olması gözetilerek hapis cezasının para cezasına çevrilmesi yoluna gidilmesi, aynı sanığın bir başkasının ölümüne neden olması sonucunu da doğuracaktır. İlk hükmümüzde gösterdiğimiz gerekçe 7.6.1976 gün, 4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygundur) gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Dosyaya, oluşa ve mevcut delillere göre;
3.8.1983 günü, saat 18.30 sıralarında sanık, yönetimindeki, babası Alaatin Ayçiçek'e ait 34 TE 786 plaka sayılı kamyonu ile Kızılgedik istikametinden, Eşme Köyü istikametine doğru seyrederken Menevşe mevkiinde kamyonun devrilmesi sonucu, kasasında yolculuk yapmakta olan sanığın kardeşlerinden yedi yaşındaki Hamide Ayçiçek ölmüş, Ayşe Ayçiçek yaralanmıştır.
İ.T.Ü. Öğretim elamanı olan bilirkişiler Ferhat Küçük, Salman Bayoğlu ve Turgut Özaktaş tarafından düzenlenen 3.12.1983 tarihli raporda, olayda sanığın 6/8, ölen ve yaralananların ise 2/8 oranında kusurlu olduğu belirtilmektedir.
Her olayın özelliği dikkate alınarak verilecek cezanın suçlunun kişiliğine ve suça uydurulması suretiyle daha insancıl ve dengeli adaletin gerçekleştirilmesi amacı ile, yasaya konulan cezanın şahsileştirilmesi müesseselerinin, niteliği yukarıda açıklanan olayda tatbiki hakkaniyete uygun düşer.
Şu hale göre; yasadaki deyimlerin tekrarı CMUK.nun 32 ve Anayasanın 135/son maddesinde yazılı, olaya uygun ve inandırıcı gerekçe olarak kabul edilemez.
Nitekim, 7.6.1976 günlü İçtihadı Birleştirme Kararında "gösterilecek gerekçenin sanığın kişiliği ile ilgili ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde gerekçeli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uyğun olduğu gibi, kararı aydınlatmak ve keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etme niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir: denilmektedir.
Anılan İçtihadı Birleştirme Kararındaki bu açıklamalar karşısında, yasa koyucunun amacına göz atmakta konunun değerlendirilmesi yönünden yarar bulunmaktadır.
647 sayılı yasa ile ilgili tasarının gerekçesinde "kısa süreli hapis cezalarında suçlunun kendi kendini ıslahına imkan vermek ve mümkün olduğu kadar bu cezalar yerine elastiki bir para cezası veya buna paralel diğer tedbirlerin uygulanması" gerektiğine işaret edilmiştir.
Metinde yer alan "mümkün olduğu kadar" deyimi, genişletici bir uygulamanın yasakoyucu tarafından amaçlandığını göstermektedir. Keza gerekçede vurgulanan, bu tür suçlardan ceza evine girenlerin fazlalığı ve bunun devlete yüklediği ağır külfetin giderilmesi, ceza evine girme korkusunun sağladığı suç işlemeyi önleyici hassanın yıkılmaması, bu suretle şahsın ve toplumun korunması ilkelerinin gerçekleştirilmesi, bu nev'i suç faillerinin ağır cezalı suç failleri ile birarada kalmalarından doğacak bir çok sakıncaların önlenmesi maksadına matuf yasal düzenlemeler olduğu anlaşılmaktadır.
Şu hale göre, sözü edilen saya hükümlerinin uygulanmaması yönündeki gerekçenin, yukarıda sayılan faydaların bulunmadığını gösterecek kişisel ve olaysal öğeleri içermesi gerekir.
Olayın yukarıda açıklanan özelliği, sanığın yaşının küçük, olayda bir kardeşinin ölüp, diğer kardeşinin yaralanmış olması da gözönünde tutulduğunda, sanığa 647 sayılı yasanın 4. maddesinin uygulanması hakkaniyete uygun düşeceğinden, sanığın temyiz itirazının kabulü ile, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyelerden S.Selçuk: (7.6.1976 gün ve 4/3 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı, TCY.nın 59. maddesinin kabulü doğrultusund gösterilen nedenlerle 647 sayılı yasanın reddi nedenleri birbirleriyle çeliştiği takdirde ne yapılacağına ilişkindir. Hiç kuşkusuz çelişkiler birbirini yok edecekleri için böyle bir karar, gerekçesizlik nedeniyle mutlak bozma nedeninin oluşturacaktır. CYY.nın 308/7. maddesi inceleme konusu olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Yerel Mahkeme takdir hakkını yasal kullanılmış takdir yetkisine ilişerek, bozma nedeni yapması olanaksızdır ve böyle bir karar yetki aşımı nedeniyle geçersizdir) diyerek, Yerel Mahkeme hükmünün Onanması yolunda oy kullanmıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki isteme uygun şekilde, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına, 12.5.1986 gününde, üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.