 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1986/8-164
K: 1986/355
T: 23.6.1986
- 6136 SAYILI YASAYA AYKIRI DAVRANIŞ ( Sanığın Tehdit Suçunu Silahla İşlemiş Olması Nedeniyle Cezanın Paraya Çevrilmesinin Söz Konusu Olmaması )
- TEHDİT SUÇU ( Sanığın Bu Suçu Silahla İşlemiş Olması Nedeniyle Cezanın Paraya Çevrilmesinin Söz Konusu Olmaması )
- SİLAHLA TEHDİT SUÇU (Bu Suçun Taksirli Suçlardan Olmaması Nedeniyle Verilen Cezanın Paraya Çevrilememesi)
- CEZANIN PARAYA ÇEVRİLEMEMESİ ( Silahlı Tehdit Suçunun Taksirli Suçlardan Olmaması Nedeniyle )
6136/m.13
765/m.195
1412/m.254
DAVA : 6136 sayılı Yasaya aykırılık ve silahla tehdit suçlarından sanık Ahmet'in hükümlülüğüne ve silahın müsaderesine ilişkin, ( Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi )'nden verilen 11.7.1984 gün ve E. 1983/697, K. 1984/373 sayılı kararın, 6136 sayılı Yasaya aykırı davranış yönünden vaki temyiz üzerine Yüksek Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin 7.5.1985 gün ve 1985/2176 - 2376 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmesini müteakip infaz aşamasında sanığın 3250 sayılı Kanundan yararlandırılmasına yer olmadığına ilişkin aynı mahkemece verilen 13.1.1986 gün ve E. 1983/697, K. 1984/373 sayılı ek karara karşı vukubulan itirazın reddine dair merci İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce ittihaz olunan kararın yazılı emre müsteniden kaldırılması C. Başsavclığı'nın 17.2.1986 gün ve 167 sayılı yazılarıyla talep olunmuş ve dosyayı inceleyen 8. Ceza Dairesi talebin kısmen kabul ve kısmen de reddine karar vermiş, bu kararın iki nolu bendine C. Başsavcılığı 21.3.1986 gün ve 35 sayı ile itiraz etmekle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 6136 sayılı Yasanın 13/1, Türk Ceza Kanununun 191/1. maddelerine muhalefetten hükümlü Ahmet'in mahkumiyetinin infazı sırasında 3250 sayılı Yasadan yararlanıp yararlanamayacağı hakkında;
a ) Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi
13.1.1986 gün 697/373 sayı ile;
"Hükümlü Ahmet'in hükümlülüğü 6136 sayılı Kanuna muhalefet olmakla beraber aynı zamanda silahla tehdit suçu olup 3250 sayılı Kanun yalnız taksirli suçları ayrık tutup diğer suçlara teşmil etmediğinden hükümlünün 3250 sayılı Kanundan yararlanmasına yer olmadığına ve infazın devamına" karar vermiş,
Bu karara yapılan itirazla;
b ) İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
16.1.1976 gün 1986/11 müteferrik ile:
"Sanığın dosyaya ve mahkemenin gerekçeli kararına göre tehdit suçuna silahla işlemiş olduğu, ancak uygulamada mahkemenin 191/1'den sanığı mahkum etmiş olması, suçun silahla işlenmemiş olduğu sonucuna götürmez, belki bu durum sanık lehine müktesep hak olarak düşünülebilir.
Bu nedenle izah edilen sebeplere göre olaya 3250 sayılı Kanun sanık lehine uygulanmasının mümkün olmadığı neticesine varılmıştır.
Esasen olaya konu silahı sanık kendiliğinden teslim etmemiş, olay sonrası yakalandığında kullandığı silah üzerinde yakalanmış olduğu anlaşılmıştır" görüşüyle itirazı reddetmiş,
Red kararına karşı yazılı emir yoluna başvuran Yüksek Adalet Bakanlığı,
c ) Yazılı Emir İsteği
10.2.1986 tarih 7731 sayı ile :
1 - Tehdit suçundan dolayı Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilip, bu suça yönelik kısmı temyiz tetkikatı dışında kalarak kesinleşen 11.7.1984 gün ve E. 1983/697, K. 1984/373 sayılı kararda adı geçen sanık hakkında TCK.nun 191/1. maddesinin tatbiki suretiyle verilen 7 gün hapis cezasının 2248 sayılı Kanunun 10. maddesiyle değişik 647 sayılı Kanunun 4/2. maddesi gereğince mezkur maddede yazılı ceza veya tedbirlerden birine çevrilmemiş bulunulmasında isabet görülmemiştir.
Ayrıca;
2 - Sanığın bulunduğu yeri telefonla zabıtaya bildirmesine ve gelen görevli zabıta memurlarına da belinden silahını çıkararak kendiliğinden teslim ettiği hususu 23.9.1983 günlü ( yakalama zabıt varakası ) münderecatından anlaşılmasına ve Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kesinleşmiş 11.7.1984 gün ve 1983/697, K. 1984/373 sayılı kararı ile sanığın mezkur silahı suçta kullanmadığının kabulü ile tehdit suçundan dolayı TCK.nun 191/1. maddesi uyarınca mahkum edilmiş olmasına ve sanık hakkından kesinleşmiş olan tehdit suçu ile ilgili asıl mahkumiyet hükmüne aykırı olacak bir yoruma gidilemeyeceğine nazaran, sanığın 3250 sayılı Kanundan istifadesi gerektiği,
3 - Kabule göre dahi; sanık hakkında 6136 sayılı Kanunun 13/1. maddesi uyarınca tayin olunan temel cezanın 2305 sayılı Kanunun 2. maddesi ile arttırma tabi tutulmuş olmasına, artırmaya taallük eden mezkur maddenin de 3250 sayılı Kanunun 3. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış bulunmasına göre, TCK.nun 2. maddesi muvacehesinde anılan madde ile yapılan artırmnın kaldırılmasına karar verilmesi icap ettiği,
Gözetilmeden itirazın kabulü yerinde yazılı şekilde reddine karar ittihaz edilmiş olunmasından isabet görülmemiştir.
CMUK.nun 343. maddesi uyarınca anılan Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 11.7.1984 gün ve E. 1983/697, K. 1984/373 sayılı ve İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 16.1.1986 gün ve 1986/11 müt. sayılı kararlarının bozulması lüzumu "Cumhuriyet Başsavcılığı'na ihbar ve tebliğ olunmuş, buna dayanan ve aynı sebepleri içeren 17.2.1986 tarih 167 sayılı tebliğname ile dosya Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne tevdi edilmiştir.
d ) Yargıtay 8. Ceza Dairesi
6.3.1986 tarih 1986/2122 - 1575 sayı ile:
"Sanığın ruhsatsız olarak bulundurduğu ve 6136 sayılı Yasanın kapsamına giren tabancasını olay günü üzerine alıp müşteki Dilek'in dükkanına gitiği, göğüs nahiyesine gizlediği bu silahın namlusunu göstererek "Yasemin hanım bunu, seni ve bazı kişileri öldürmem için bunu aldırdı" diyerek onu Taksim'e götürmek için zorlayıp tehdit ettiği; iddia, ikrar ve tanık anlatımı ile sübuta ermiş, böylece sanığın silahını suçta kullandığı anlaşılmıştır.
Tehdit suçundan verilen kararın da temyiz edilmemek suretiyle kesinleştiği görülmüştür.
1 - Dosyadaki belgeye göre sabıkasız olduğu anlaşılan sanığın TCK.nun 191/1. maddesine aykırı davranışta bulunmaktan dolayı verilen 7 gün hapis cezasının 647 sayılı Yasanın 4. maddesine göre maddede yazılı ceza veya tedbirlerden birine çevrilmesine yasal zorunluk bulunduğu halde bunda zuhul olunması kanuna aykırı ve yazılı emre dayanan C. Başsavcılığı'nın 1 numara altında belirtilen düşüncesi yerinde görülmüştür.
2 - 3250 sayılı Yasa ile getirilen ek 3. maddenin 2. fıkrasındaki ".. her türlü silahı, patlayıcı madde, diğer alet ve benzerlerini kullanarak taksirli suçlar hariç olmak üzere suç işleyenler .. 1. fıkra hükümden yararlanamazlar.." kesin hüküm karşısında yukarıda açıklanan oluşa ve delillere göre sanığın 3250 sayılı Yasadan faydalanmasına yasal olanak bulunmamıştır. Ancak:
3 - 2305 sayılı Yasaya bir ek madde eklenmesi ve 2. maddenin yürürlükten kaldırılması hakkında 3250 sayılı Yasanın 3. maddesi ile 25 Eylül 1980 gün ve 2305 sayılı Kanunun 2. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. TCK:nun 2. maddesinin 2. fıkrasına göre bir cürüm ve kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşir olunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise, failin lehine olan kanun tatbik ve infaz olunacağı yolundaki genel prensip izahtan varestedir.
Bu nedenle 6136 sayılı Yasaya aykırılıktan verilen temel cezanın 2305 sayılı Yasanın 2. maddesi ile artırılan kısmının kaldırılması gerektiği ve itirazın bu yönden kabulü icap ederken, 3250 sayılı Yasanın sanık lehine uygulanmasının mümkün olmadığına ilişkin İstanbul 4. Ceza Mahkemesi'nin 16.1.1986 günlü kararı yasaya aykırı ve yazılı emre dayanan C. Başsavcılığı'nın üç numara altında ileri sürülen düşüncesi yerinde görülmüştür.
İzah olunan nedenlere göre ;
1 - TCK.nun 191/1. maddesine aykırı davranışta bulunan sanık hakkında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 11.7.1984 gün ve 983/697 - 373 saylı hükmünün bu kısmının ( Bozulmasına ), mahkemenin takdiri de gözönünde tutularak tehdit suçundan dolayı sanığın eylemine uyan TCK.nun 191/1. maddesi gereğince 7 gün süreyle hapsine, hürriyeti bağlayıcı cezasının süresine ve sabıka kaydna göre 647 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmü uyarınca 1 gün 300 lira hesabı ile hapis cezasının 2100 lira ağır para cezasına çevrilmesine, bu suçtan verilen cezanın bundan ibaret bulunmasına, 2100 lira ağır para cezası olarak infazına,
2 - Sanığın 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçunun 3250 sayılı Yasayla getirilen ek 3. maddenin 1. fıkrası kapsamına girdiğine ve cezanın kanuni sonuçları ile ortadan kaldırılması gerektiğine ilişkin C. Başsavcılığı'nın yazılı emire dayanan ve iki numara altında ileri sürülen görüşü yerinde bulunmadığından istemin ( Reddine ),
3 - 6136 sayılı Yasaya aykırılıktan dolayı verilen temel cezanın 2305 sayılı Yasa ile yarı oranında artırılan kısmının, artırma maddesi yürürlükten kalktığından, cezanın ilave olunan bu kısmının çektirilmemesi ve kaldırılması ve itirazın da bu yönden kabulü gerekirken reddine karar verilmesi,
Usul ve yasaya aykırı ve yazılı emire dayanan C. Başsavcılığı'nın bu hususa ilişkin üç numara altında serdolunan görüşü yerinde bulunduğundan, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 16.1.1986 gün, 1986/11 müt. sayılı kararın ( Bozulmasına ), müteakip işlemlerin yerinde yapılmasına karar vermiş,
Cumhuriyet Başsavcılığı, bu kararın iki nolu bendine karşı itirazla :
e ) İtiraz
21.3.1986 gün 35 sayı ile;
Özel Daire bozma kararının iki nolu bendindeki Sanığın 3250 saylı Yasa ile getirilen ek 3. maddenin 1. fıkrsından yararlanamayacağına dair kararın usul ve yasaya aykırı olduğu görüşüyle kaldırılması ve İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin itirazla ilgili karar bölümünün bozulmasını talep etmiştir.
Görüldüğü üzere uyuşmazlık, Özel Daire bozma kararının iki nolu bendinde hasredilmiş ve kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen, kararın içeriğiyle birlikte tartışma konusu olup olamayacağı, ve aksine bir durumun kabul edilip edilemeyeceğidir.
Ceza yargılaması, medeni yargılamanın aksine maddi gerçeği arar.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 254. maddesinde "mahkeme irat ve ikame edilen delilleri duruşmadan ve tahkikattan edineceği kanaate göre takdir eder" kuralı yer almştır. Bu kural ile Ceza Yargılamasında maddi gerçeğin arandığı ve yargıcın duruşmadan ve soruşturmadan edineceği kanaate göre hükmü vermesi gerektiği açıklanmaktadır.
Kural bu olunca; kesin hüküm, buna sınırlandırma getirmemelidir. Aksine bağlayıcılık etkisinin kabulü, önceki kararda var olan hatanın sonraki kararlarıda etkilemesi tehlikesini doğurur ki bu bile bile yanlışlığın benimsenmesi zorunluğunu gerektirir. Kamu düzeni düşüncesiyle hataların tekrarı ya da bunlara dayanılarak yeni hatalara sebebiyet verilmesi hukuken kabul edilebilir bir düşünüş olamaz.
Bu nedenle maddi gerçeği yanlış değerlendiren kesinleşmiş önceki karar, vicdani kanıya göre karar verecek sonraki yargıcı bağlamamalıdır.
İncelenen olayda sanığın mağduru silahla tehdit ettiği, kabul olunmasına rağmen silahsız tehditten ( TCK. 191/1 madde ) hüküm kurulması bir yanılgıdır.
Bu şekilde verilip kesinleşen hüküm sonraki bir davada kesin delil olamaz. Bu görüş bir başka olayda Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca da benimsenmiştir - 30.3.1981 gün ve 5/2-106 sayılı karar.-
Bundan başka cezada kazanılmış hak, sonuç ceza ile sınırlı olmakla incelenen olayda kazanılmış bir hak da söz konusu olamaz.
Ayrıca bağlayıcılık konusunda yargı kararının gerekçesi değil sonucu esastır.
Bu nedenle sanığın tehdit suçunu silahla işleyip işlemediğini incelemekte yasal bir sakınca bulunmamaktadır.
İncelenen dosyaya delillere ve oluşa göre; sanığın, Atilla ismindeki şahsın yanında çalıştığı ve bu şahsın Dilek ile ilişkisi olduğunu düşünüp 14.9.1983 günü ruhsatsız tabancasını naylona sarılı halde, gömleğinin içine koyup Dilek'in işyerine gidip "beni Atilla'nın hanımı Yasemin gönderdi, Taksim'de bekliyor, birlikte gideceğiz. Seni ve bazılarını vurmam için bu tabancayı verdi.." diyerek gelmek istemeyen müşteki Dilek'e görmeliğinin önünü açıp tabancanın naylon içindeki namlusunu gösterdiği, o sırada işyerine müşteki ve müştekinin yardımcısı geldiğinden çıkıp gittiği, daha sonra tabancayla birlikte polise teslim olduğu, 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCK.nun 188/3. maddelerine muhalefeten hakkında dava açılıp 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCK.nun 191/1. maddelerinden tecziyesine karar verilip sanığın silahtan verilen hükmün temyiz etmesi üzerine bu suça hasren yapılan inceleme sonucu hükmün Yargıtay'ca onandığı, şu hale göre tehdit suçunun silahla işlenmesine rağmen uygulamanın silahsız tehditten yapıldığı görülmüştür.
25.9.1980 tarihinde kabul olunup 29 Eylül 1980 gün ve 17120 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 2305 sayılı Yasaya, 3 Ocak 1986 gün 18997 sayılı Resmi Gazete'e yayınlanarak yürürlüğe konulan 3250 sayılı Yasayla eklenen :
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının ( REDDİNE ), 16.6.1986 günlü birinci müzakerede 2/3'ü geçen yasal çoğunluk oluşmadığından 23.6.1986 günlü ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.