Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1986/78
K: 1986/324
T: 02.06.1986
DAVA : Sağlığa zararlı gıda maddesi satmaktan sanık Hüseyin'in hükümlülüğüne dair, (Görele Sulh Ceza MAhkemesi)nden verilen 2.5.1985 gün ve 181-99 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay ikinci Ceza Dairesi'nin 23.1.1986 gün ve 427-413 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın CMUK.nun 322. maddesi gereğince Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün bozulması istemini bildiren 14.2.1986 gün ve 18 sayılı itaraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmekte; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Gıda Maddeleri Tüzüğüne aykırı davranıştan sanık Hüseyin'in TCK.nun 396 ve 647 sayılı Yasanın 4/1. maddeleri uyarınca sonuç olarak, 1700 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına dair Görele Sulh Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü inceleyen Özel Daire:
"Bidayette suç vasfından dolayı beraet kararı ittihazı isabetli değilse de, beraet kararı sanığın eylemine taalluk etmediği, fiilin suç teşkil ettiği kabul edilerek yapılan suç duyurusu üzerine dava açıldığı cihetle tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve taktirine göre" onanmıştır.
Bu karara karşı C. Başsavcılığı'nca : "eylem tekdir, bu eylem zabıt varakasında belirtilen eylemdir ve bundan dolayı kamu davası açılmış neticede beraetine karar verilmiştir. ...Suç vasfından beraet kararı verilmiş ve bu kesinleşmemiştir. Kaziye-i muhkem haline gelen karar ve dayanığı eylemden dolayı sanık hakkında yeniden kamu davası açılması ve mahkumiyet hükmü kurulmasına kanunen imkan yoktur" gerekçesiyle itirazda bulunarak onama kararının kaldırılmasını ve hükmün bozulmasını talep etmiştir.
İncelenen dosyaya, delillere göre :
Sanığa ait pastahanede yapılan kontrolde iki adet pasta örneği alınıp İl Halk sağlığı laboratuvarında kontrol ve analizi yapıldığı ve sağlığa az veya çok zararlı bulunduğunun tesbit olunduğu ve buna dayanarak sanık hakkında yetkili mercilerin genel sağlığın korunması düşüncesiyle verdikleri buyruklara riayetesizlikten TCK.nun 526/1. maddesi uyarınca tecziyesi için 14.6.1982 tarihli iddianame ile Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı ve yapılan yargılama sonunda (sanığın eyleminin TCK.nun 396. maddesine temas eden suçlardan olduğundan, oluşmayan suçtan beraatine ve karar kesinleştiğinde TCK.nun 396. maddesine muhalefetten dava açılması için dosyanın C.Savcılığına tevdiine) 4.3.1983 gün 160/140 sayı ile karar verilip temyiz olunmayarak kesinleştiği, bundan sonra aynı yer C. Savcılığı'nca 4.7.1983 tarihli iddianame ile sağlığa az veya çok zarar verecek mahiyette pastaları satmak için işyerinde bulundurmaktan TCK.nun 395. maddesi uyarınca tecziyesi için aynı yer Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldığı, Asliye Ceza Mahkemesi'nin suçun TCK.nun 396. maddeye girdiğinden görevsizlik kararı verilip dosyayı aynı yer Sulh Ceza Mahkemesine tevdi ettiği ve bu mahkemenin de yargılama sonunda sanık hakkında TCK.nun 396. maddesine muhalefetten hüküm Özel Daire ile C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık sanığa yüklenen suçta önceki kararın kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağıdır.
Ceza yargılamasının konusu bir kimsenin belli bir eylemin ceza hukuku normları karşısındaki durumunu belirlemektir. Bu işlem sonunda genelde iki tür karar verilmektedir. Eylemin suç oluşturmaması halinde beraet, suç oluşturması halinde mahkumiyet kararı verilir. Bu tür kararların verilmesiyle genelde yargılama işlemi sona ermemekde, verilen hükmün gerçeğe uygun olup olmadığı, tartışılabilmektedir. Kanun yolu sonucu verilen yada belli sürelerin geçmesi ile nihai olarak çözümlenen uyuşmazlık kesinlik kazanır. Bu aşamada karşımıza kesin hüküm çıkar.
Kesin hükmün biri olumlu diğeri olumsuz iki etkisi vardır. Kesin hükmün olumlu etkisi bağlayıcılık, olumsuz etkisi ise hükmün konusunu oluşturan eylemden dolayı aynı kişinin ikinci kez koğuşturulamamasıdır. Bu kural öğretide "ne bis in idem" olarak ifade olunmakta ve aynı fiilden dolayı aynı kişi bir defa suçlanabilmektedir.
Durum böyle olunca kesin hüküm etkisinden söz edilebilmesi için iki unsurun bulunması zorunludur. Bunlar : Kişinin aynılığı ve fiilin aynılığıdır.
Kişinin aynılığı hususu incelenen olayda uyuşmazlığı oluşturmadığı gibi üzerinde fazla tartışılan bir konuda olmadığından ikinci ve en önemli unsur olan fiilin aynılığı üzerinde kısaca durmakta ve bundan ne anlaşılması gerektiğini açıklamakta yarar vardır.
Fiilin aynılığının tesbiti dava konusunun ne olduğunun tesbiti ile yakından ilgilidir. Ceza davasının konusunu iddianamede yer alan maddi vakıalardan doğan insan davranışları oluşturur.
Fiilin aynılığını belirlemedeki kriterin ne olması gerektiği hususunda öğretide çeşitli görüşler ortaya atılmış, kalıcı ve doyurucu tanımlama yapmanın zorluğu karşısında bu konuda yasal düzenlemeye gidilmemiştir. Bununla birlikte sosyal yaşamın gereği olarak belli bir görüşe bağlı kalmadan hareket etmek durumunda olan uygulamacı yeri geldiğinden birden çok görüşleride birleştirerek sonuca varmalıdır. Bu düşünce ışığında tarihi ve hukuki normatif kriterine dayalı olarak iddianamede yer alan maddi vakıa ve sosyal ölçüsüne başvurulmalıdır.
Fiilin aynılığını belirleme ölçüsü; tarihi ve hukuki normatif kriterlerin karması suretiyle bulunan ve iddianamede yer alan maddi vakıa ve sosyal olaylarda bir örnek vermek gerekirse; sanık, etkili eylemde bulunmaktan yargılanırken mağdur failin fiiline bağlı olarak ölümşse "ölüm" maddi vakıası yargılamanın konusuna dahil edilebilir çünkü hukuki konunun değişmesi "şahsa karşı bir suç" normunun varlığının korunmasıdır.
Yine meskün yerde silah atma fiilinden dolayı yargılanırken sanığın attığı kurşunlardan biriyle bir şahsın ölümüne sebebiyet verdiği olay da (ölüm) vakıasını ileri sürmek mümkün değildir. Çünkü meskun yerde sihah atma fiil "kamu düzeni"ni koruduğu halde adam öldürme fiilinin cezalandırılması "yaşama hakkı"nın bir gereğidir.
Bu örneklerden de anlaşıldığı üzere mahkemenin tavsif görevi fiili ferdileştiren maddi vakıalar ve yargılama sırasında bu fiille aynı hukuki konuya dahil olan maddi fiille sınırlıdır. Mahkeme bu sınır dışında çıkarak karar veremez.
Belli fiilin yargılaması kesin hükümle sonuçlandıktan sonra ortaya çıkan yeni maddi vakıalar yeni bir delil sayılarak yeni bir yargılamaya cevap verip vermediği sorununda yeni vakıaların yeni bir hukuki konuyu mümkün kılıp kılmadığına bakılmalıdır. Şayet yeni bir hukuki konu ortaya çıkarsa, bu halde önceki fiille aynı olup olmadığına bakmak gerekir. Örneğin; meskün yerde silah atmaktan dolayı yargılanan ve kesin hükümle mahkum olan sanık burdan sonra bu atışlardan biriyle bir kişinin öldüğü anlaşıldığında sanık adam öldürmeden dolayı da yargılanabilecektir. Zira bu şekilde bir maddi vakıanın hakim önüne götürülmemesi sebebiyle yargılanmış bulunan fiil dışında kalmış ve ayrıca sonradan ortaya çıkmış maddi vakıa yeni bir hukuki konuyu oluşturacak niteliktedir. Sanığın sövme fiilinden dolayı kesin hükümle mahkum olmasından sonra madedi mahususa isnad ederek tahkir ettiğinin ortaya çıkması halinde hernekadar bu maddi vakıa hakim önüne götürülmüş değilse de yargılamanın konusu hukuki niteliği itibariyle aynı olduğundan yeni bir fiil değildir.
Uyuşmazlık konusu olayda gıda maddeleri tüzüğüne aykırılık oluşturacak bir fiilden dava açılmadığı TCK.nun 526. maddeye aykırı davranıştan açılan davanında dayanığını oluşturacak herhangi bir buyruk ve buna aykırılık söz konusu bulunmadığından olayda kesin hüküm yoktur. Kaldıki ortada sanığın fiiline bağlı bir beraet kararı da yoktur.
Bu itibarla C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının reddine, 2.6.1986 günlü birinci müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini