 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1986/5-418
K:1987/27
T:02.02.1987
* GENEL GÜVENLİK GÖZETİMİ ALTINDA BULUNDURMA CEZASI
ÖZET : Açılan bir kamu davası nedeniyle sanıklar hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesince hükümlülük kararı verilmesi, 2845 sayılı Yasanın 39. maddesi gereğince mutlaka genel güvenlik gözetimi altında bulundurulma cezasına hükmedilmesini gerektirmez.
(2845 s. DGMK m. 39)
Satmak maksadıyla esrar bulundurmaktan sanık Hüseyin'in hükümlülüğüne dair, (Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesinden verilen 12.3.1986 gün ve 9/6 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nce incelenerek 12.9.1986 gün ve 2837/3488 sayılı ilmiyle bozulmasına karar vermiştir.
C. Başsavcılığı'nın CMUK.nun 322. maddesi uyarınca Özel Daire bozma kararının kaldırılarak hükmün onanması istemini bildiren 3.9.1986 gün ve 109 sayılı itiraz namesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Uyuşturucu madde imal etmek ve satmak suçundan sanık Halil İbrahim'in beraat ine; Hüseyin'in, TCK.nun 403/3, 4, 59, 31, 33; 2845 sayılı Yasanın 39. maddeleri gereğince sekiz sene dört ay ağır hapis 745.000 lira ağır para cezası ve feri ceza ile cezalandırılmasına, cezasının İnfazından sonra uygulanmak üzere Konya İli'nde iki sene dokuz ay on gün genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmasına ilişkin hüküm, Özel Dairece:
(Görev uyuşmazlığı nedeniyle Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nce Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin görevli kılınmış olmasına ve 10.6.1942 gün ve 26/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu mahkemece direnme kararı verilemeyeceği cihetle temyiz incelemesi sırasında da görev yönünden bozma yapılamayacağından tebliğ namedeki düşünceye iştirak edilmediğinden reddine. Ancak:
Teşekkül oluşturmak suretiyle uyuşturucu madde ticareti yapmaktan açılan davadan dolayı Devlet Güvenlik Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda sanığın suçunun TCK.nun 403/3-4 maddesinde yazılı bireysel biçimde uyuşturucu madde ticareti yapmak olarak nitelendirip, buna göre hüküm kurulmuş olması karşısında, anılan eylemin 2845 sayılı Yasanın değişik 9. maddesinde sayılan suçlardan bulunmadığı gözetilmeyerek aynı Yasanın 39. maddesi uyarınca emniyeti umumiye nezareti altında bulundurulma cezasına hükmedilmesi isabetsizliğinden bozulmuştur.
Bu karara karşı itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığı'nca: (2845 sayılı Kanunun 39. maddesinde "Devlet Güvenlik Mahkemelerince hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilenler... mahkemenin hükmedeceği müddet ve tayin edeceği yerde emniyeti umumiye nezareti altında bulundurulurlar" denilmektedir. Bu maddede, bahis konusu Yasanın 9. maddesinde yazılı suçlardan Devlet Güvenlik Mahkemelerince mahkum edilenlere söz konusu emniyeti umumiye nezareti altında bulundurulma cezası verilmesi belirtilmediğine ve soyut olarak "Devlet Güvenlik Mahkemelerince hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilenlerden" bahsedildiğine göre; Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi kararı 2845 sayılı Kanunun 39. maddesinin "amir" hükmüne uygun bulunduğundan, Özel Daire bozma kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi) talep olunmuştur.
Dosya içeriğine göre:
Mucur C. Savcılığı'nın 16.10.1985 gün ve 5 sayılı iddianamesiyle: (Uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı saptanan sanıklardan Hüseyin ile, 5.10.1985 tarihinde irtibat kuran ve alıcı kılığına giren narkotik büro görevlileri, kendisinden esrar satın almak istediklerini söylemeleri üzerine, sanık, görevlilere kendisinde toz esrar olduğunu, ancak esrarı bir kaç gün sonra teslim edeceğini söylemiş ve satacağı esrardan alıcı kılığına giren polis memuruna 10 gram numune vermiş ve numune görüldükten sonra kilosunu 500.000 liraya satacağını ve esrarı teslim edeceği günü telefonla bildireceğini ve kendisine şifreci olarak esrarı Mucur-Karagöl P... Tesisleri'nde teslim edeceğini bildirmiştir. Sanık Hüseyin, diğer sanığa ait araçla esrarı P.. Tesislerine birlikte getirmişler, alıcı kılığına giren polis memuruna esrarı teslim etmiş ve önceden seri numaraları saptanan paraları alırken suçüstü yakalandıkları anlaşılmıştır) gerekçesiyle sanıklar hakkında kamu davası açılması üzerine yargılamayı yapan Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi, 21.11.1985 gün ve 167/146 sayı İle: (2845 sayılı Yasanın 9/B maddesi, hüküm ve-suç tarihi göz önünde tutularak mahkemelerinin görevsizliğine);
Dosyanın bu şekilde gönderildiği Devlet Güvenlik Mahkemesinin de; (Sanık Halil İbrahim'in esrarı bilerek naklettiğine ve diğer sanığın suçuna iştirak ettiğine dair yeterli delil bulunmadığı, suçun münferiden sanık Hüseyin yönünden mütalaa ve değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla olayda TCK.nun 403/5. maddesinin uygulama imkanı bulunmadığı anlaşıldığından mahkemelerinin görevsizliğine);
Karar vermeleri üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, 4.2.1986 gün ve 1116/1034 sayı ile; (incelenen dosya içeriğine, sanıkların üzerine atılan suçun niteliğine, iddianamede olayın anlatılış biçimine, 9.10.1985 günlü olay tutanağında esrarın alıcı durumundaki görevli memura sanık Halil İbrahim e ait otomobil ile getirilerek birlikte teslim ettikleri sırada yakalandıklarının belirtilmesine, Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi kararındaki gerekçeye göre yerinde görülmeyen Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin görev sizlik kararının kaldırılmasına) karar verilmesi üzerine, Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce yukarıda yazılı olduğu şekilde hükmün kurulmuştur.
2845 sayılı Yasanın 9/B maddesi gereğince, Devlet Güvenlik Mahkemeleri, TCK.nun 403. maddesine ilişkin suçlara ancak "toplu ve teşekkül vücuda getirmek suretiyle işlenmesi ' halinde bakabilecektir.
Her mahkemenin ancak madde yönünden yetkili Olduğu davaya bakabilmesi, kamu düzenini ilgilendirir.
Bu sebepten, bozmayı gerektirip gerektirmeyeceği hususunda Yargıtay'a takdir ve araştırma yetkisi tanınmamış olan mutlak boz ma nedenleri arasında (CMUK m. 308), "mahkemenin kanuna muhali olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi hali d sayılmıştır.
Nitekim, Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi, sanık Hüseyin'iı eylemini "münferiden" işlediği kantatına vardığından görevsizdik kararı vermiş; bu şekilde Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi ile araların da çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının "merci tayini ' suretiyle hali için dosyanın gönderildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi, yukarıda içeriği açıklanan 4.21986 gün ve 1116/1034 sayılı kararı ile, Kayser Devlet Güvenlik Mahkemesi görevsizlik kararını kaldırdığından 10.6.1942 gün ve 26/16 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı uyarınca 'inerci tayinine ilişkin kararlara karşı Israr hakkı olmadığından sanıklar Hüseyin ve Halil İbrahim hakkındaki yargılamanın Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yapılarak, karara bağlanması zorunluluğu doğmuştur.
2845 sayılı Yasanın 3200 sayılı Yasa ile değişik 39. maddesinde "Devlet Güvenlik Mahkemesince hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilenler... Mahkemenin hükmedeceği müddetle ve tayin edeceği yerde emniyeti umumiye nezareti altında bulundurulurlar" hükmüne yer verilmişse de; sanık Hüseyin'in eylemini, dosya içeriğine uygun şekilde "toplu veya teşekkül halinde işlemediği" kana atına varan ve görev uyuşmazlığını çözen "merci kararı" kesin olmakla beraber merciin hukuki tavsifi ile bağlı olmadığını göz önünde tutan Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi, TCK.nun 403/3-4, 31 ve 33. maddelerini uygulayarak, görev alanına girmeyen bir suçtan adı geçen sanığın mahkumiyetine karar vermiştir.
Açılan bir kamu davası dolayısıyla, sanıklar hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesince mahkumiyet kararı verilmiş olması, 2845 sayılı Yasanın 39. maddesi gereğince sanıklara mutlaka genel güvenlik gözetimi altında bulundurulma cezası hükmedilmesini gerektirmez, sanıklar hakkında madde itibariyle de Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren bir suçtan mahkumiyet hükmü kurulması da zorunludur.
Aksi halde, usul hükümleri gereği Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen, aslında diğer mahkemelerin görevine giren bir suçtan dolayı, esasında gerekmediği ve işlediği suçla bağlantısı olmadığı halde, sanık aleyhine ve fazladan genel güvenlik gözetimi altında bulundurulma cezası hükmedilmesi gibi, eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı bir sonuç yaratılmış olacağından, C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE), 2.2.1987 gününde ve oybirliği ile karar verildi.