 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1986/4-384
K:1987/43
T:09.02.1987
* DURUŞMANIN BİTMESİ VE HÜKÜM
* YARGILAMANIN GEREKLİĞİ KARARI
ÖZET : Yerel Mahkeme, sanığı sorguya çekip, şikayetçi ile tanıkları dinledikten ve tüm kanıtları topladıktan sonra, yargılama koşulunu aramadan beraata karar vermiştir.
Özel Dairenin, İdare Kurulundan yargılamanın gerekliği [lüzumu muhakeme] kararı alınmasının sonuca etkili olmayacağı gerekçesiyle kararı onaması doğrudur.
(1412 s. CMUK m. 253/son)
(115 s. MMK. m. 4 Şubat 1329 Ta )
İftira ve efrada suiistimalde bulunmak suçlarından sanık Mehmet'in beraat ine dair, (Kırşehir Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 26.11.1985 gün ve 61/409 sayılı hüküm, mü dahil vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nce incelenerek, 17.6.1986 gün ve 4304/4444 sayılı ilmiyle onanmasına karar verilmiştir. C. Başsavcılığı'nın CMUK.nun 322. maddesi gereğince Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün bozulması istemini bildiren 14.7.1986 gün ve 105 sayılı itiraz namesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İftira ve efrada suiistimalde bulunmaktan sanık Mehmet'in beraatine ilişkin kararın katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nce incelenerek: (Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre, mü dahil vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının ve idare kurulundan lüzumu muhakeme kararı alınmadan iddianameye istinaden hüküm tesisi, dosya kapsamına göre sonuca etkili görülmediğinden, tebliğ namedeki bozma isteyen düşüncenin reddiyle hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Daire kararına karşı itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığı:
(Aşağıda belirttiğimiz nedenlerle ve süresinde CMUK.nun 322. maddesi uyarınca daire kararına itiraz ediyoruz:
22.5.1986 günlü tebliğ namemizle: (Sanığın kendisine verilen idari görevi sırasında müspet suçu işlediği iddia olunmasına ve mahkemece de bu şekilde kabul edilmesine göre, evvelemirde idare kurulundan bir karar alınmadan iddianame ile açılan davaya bakılarak yazılı şekilde hüküm kurulması) isabetsizliğinden kararın sair yönleri incelenmeksizin bozulması istenilen yerel mahkeme kararını, Yüksek 4. Ceza Dairesi : "...idare kurulundan lüzumu mahkeme kararı alınmadan, iddianameye istinaden hüküm tesisi dosya kapsamına göre sonuca etkili görülmediğinden hükmün onanmasına" karar vermiştir.
Ortada usulüne uygun olarak açılmış bir dava olmadan, idare kurulundan verilmiş yargılamanın gerekliliği kararı alınmadan, iddianame ile açılan dava üzerine duruşma yapılarak hüküm kurulması yasaya uygun değildir. Yasaya uygun şekilde açılmış bir kamu davası yokken mahkeme neye istinaden duruşmaya devam ederek hüküm kurmuştur. Bu husus usul ve yasaya aykırıdır) biçimindeki gerekçesiyle Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Memurin Muhakematı Hakkında Kanun, memurların görevleri dolayı siyle yada görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar üzerine yapılacak soruşturmayı ayrı bir usule (idare kurallarının lüzumu muhakeme kararı koşuluna) tabi tutmuştur. Bu hüküm memurlar için bir teminat ve yargılama şartıdır. Nitekim CMUK.nun 253. maddesinin 4. fıkrasının "kovuşturmanın dolayısiyle muhakemenin yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın gerçekleşmediği anlaşılırsa gerçekleşmesini beklemek üzere, muhakemenin durmasına karar verilir." hükmü ile bu teminat korunmuştur. Ancak aynı maddenin son fıkrası ile bu kurala, "derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez.' hükmü ile bir istisna getirmiş bulunmaktadır:
Dosyaya göre:
Yerel mahkemenin, sanığı sorguya çektikten, müşteki ve tanıkları dinlendikten ve tüm delilleri toplandıktan sonra, yargılama koşulunu aramadan beraata karar verdiği, Özel Dairenin ise idare kurulundan lüzumu muhakeme kararı alınmasının, sonuca etkili olmayacağı gerekçesiyle katılanın temyiz itirazlarının reddiyle yerel mahkeme hükmünü onadığı anlaşılmaktadır.
CMUK.nun 253/son maddesinin "delil beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez.' hükmüne; yargılamayı ulaştığı aşamadan geriye götürmenin; gerek usul hukuku açısından, gerekse beraat eden sanık yönünden bir yararı ya da gereği bulunmamasına göre beraata ilişkin mahkeme hükmünü onayan Özel Daire kararı yerinde görülmekle itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk oyuna karşı olan ikinci Ceza Dairesi Başkanı A. KILIÇCIOGLU ise: "işlediği suç idari görevinden kaynaklanan sanık hakkında iddianame ile dava açılmış ve beraatla sonuçlanmıştır. Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanuna göre, işin lüzumu muhakeme kararı ile son soruşturma aşamasına intikali gerekirdi.
Bu itibarla ortada usullüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmamaktadır. Lüzumu Muhakeme kararı yargılamanın şartı olmayıp, bizatihi davayı oluşturan muameleyi teşkil ettiğinden, olayda CMUK.nun 253. maddesinin son fıkrasının uygulama yeri yoktur. Zira bu ahvalde durma kararı değil, işin mukteze tayinine yetkili idari organa intikali zımnında görevsizlik kararı verilmesi icap etmektedir. Ancak; tesis olunan beraat hükmünde bu husus dışında bir isabetsizlik bulunmadığı cihetle; işin, idare kurulu kararı olmaksızın sonuçlandırılması şeklindeki usulsüzlük sonuca etkili olmadığından itirazın bu gerekçe ile reddi görüşündeyim" biçimindeki değişik gerekçeyle itirazın reddine karar verilmesini istemiştir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı'nın 14.7.1986 gün ve 105 sayılı itirazının reddine, 9.2.1987 gününde gerekçede oyçokluğu, sonuçta oybirliğiyle karar verildi.