 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1986/497
K: 1987/118
T: 16.03.1987
DAVA : Gasp suçundan sanık Erol'un hükümlülüğüne dair, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 30.6.1986 gün ve 108/169 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce incelenerek 14.10.1986 gün ve 8111/9083 sayılı ilamiyle bozulmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın CMUK.nun 322. maddesi uyarınca Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün onanması istemini bildiren 11.11.1986 gün ve 118 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Gasp suçundan sanık Erol'un TCK.nun 498, 522, 59, 525 maddeleri uyarınca sonuç olarak 12 sene 6 ay ağır hapsine ceza süresi kadar genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmasına dair İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü inceleyen özel daire;
Sair itirazların reddine. Ancak:
Mağdurun başvurusu üzerine polisin önlem alması sonucu sanığın tuzak parayı konulduğu yerden alıp uzaklaşacağı sırada yakalanmış olduğu ve böylece eylemin eksik teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden tamamlanmış suç kabulu isabetsizliğiyle bozmuştur.
Bu karara karşı C. Başsavcılığı özetle:
Sanığın oluşan eyleminin TCK.nun 498. maddeye girmekte olduğunu, bu suçun oluşması için mağdurun istenilen para, eşya veya hukukça hükmü haiz senedi göndermeyi veya bir mahale bırakmaya mecbur kalınmasıyla tamamlanacağını, polis tarafından alınan önlemlerin hareketi etkisiz hale getirmeyeceğini; konulan şeyin sanık tarafından alınmasının bu aşamada hukuken bir anlam taşımayacağını ifade ile özel daire kararının kaldırılmasını ve yerel mahkeme hükmünün onanmasını itirazen talep etmiştir.
İncelenen dosyaya göre:
Sanığın anahtar uydurmak suretiyle müşteki Enver'in otomobilini çaldığı ve ertesi gün telefon ederek 250.000 lira para ödemediği takdirde otomobilini yakacağını söyleyip korkuttuğu ve sonuçta 200.000 liraya razı olup hazırlayacağı parayı Taksim'de çöp tenekesi içine koymasını istediği, müştekinin durumu polise bildirmesi üzerine, polisin seri numaralarını tesbit ettiği iki adet 500 liralık arasını kağıtla doldurup bir paket yaparak müştekiye verdiği, müştekinin de belirlenen yere paketi bırakmasından 15 dakika sonra paketi almaya gelen sanığın alıp uzaklaşırken yakalandığı, özel daire ile C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın sanığın gasp suçunu oluşturan bu eylemin tamamlanıp tamamlanmadığında oluştuğu görülmüştür.
Yasamıza göre gasp suçu; bir kimsenin menkul malını cebir şiddet, tehdit kullanarak almaktır. Bu tanımlamaya göre suç; cebir veya tehdit suretiyle yapılan hırsızlıktır. Bu niteliği itibariyle hem kişi özgürlüğünü ve hem de mal varlığına ilişkin değerleri korumakla iki konulu; bileşik bir suçtur. anılan suçun oluşması için yalnızca kişisel özgürlüğün ihlali yetmemekte bunun yanında mal varlığının da zarar görmesi yani suç kalıbında öngörülen bu iki halin oluşması zorunludur.
Hırsızlıkta olsun, gaspda olsun suçun tamamlanması anını belirleme bakımından ortak unsur olan almak büyük önem taşır.
Burada sözü edilen almak Medeni Hukuk anlamında zilyetlik nakli yada devri değildir. Ceza Hukuku yönünden söz konusu olan yokedilen ve kurulan zilyedliktir. Mal, fail tarafından asıl zilyedin ya da malikin tasarruf alanından çıkarıldığı, onun tasarruf imkanının yokedildiği ve böylece kendi tasarruf alanına sokulduğu anda suç tamamlanmış olur. Şu hale göre suçun işlenme yani tamamlanma zamanı mal üzerinde zilyedin malikin tasarruf imkanının yok edildiği ve failin malı kendi tasarrufu alanına soktuğu andır. şayet fail mal üzerinde zilyedin tasarruf imkanını yok edememiş ve bu suretle malı kendi egemenlik tasarruf alanına sokamamış ise; suçun tamamlandığından söz etmek mümkün değildir. Bu durumda suç teşebbüs derecesinde kalmıştır.
İncelediğimiz olayda, sanık, tehdit kullanarak mağduru paranın istenilen yere bırakılmasına mecbur etmiş ise depo parası üzerinde fiili hakimiyet kurma imkanı bulamadan suçtan haberdar olup önlem alan polis tarafından yakalanmıştır. Fiil gerçek anlamda malı sahiplenmediğinden suçu tamamlanmış kabul etmek mümkün değildir. Aksi halde kanunumuzun sistemi ve yılların oturmuş uygulaması yok edilmiş olur. Aksi görüş, alınan malı kendi tasarruf alanına sokan ile sokmayan fail arasında fark gözetmemek olurki bunun da ceza adaleti ile bağdaşır yanı yoktur.
Bu nedenle gasp suçunun oluşması için teslim veya vermek yeterli değildir. Failin mal üzerinde zilyedin tasarruf imkanı yok edip kendi tasarruf alanına sokması da zorunludur.
Ceza Kanunumuzun 61 ve 62. maddesinde düzenlenen teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir cürmün icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra failin elinde olmayan engel sebeplerin ortaya çıkması yüzünden icra hareketlerinin tamamlanmaması veya tamamlandığı halde neticenin meydana gelmemesidir. Şüphesizki icra hareketlerinin yarıda kalması yada neticenin meydana gelmemesi, failin iradesi dışındaki engel sebepden meydana gelmelidir.
Olayımızda olduğu gibi tehdide maruz kalan mağdurun Güvenlik güçlerine haber vermesi ve onlarında gerekli önlemleri alması halinde durum ne olacaktır. Güvenlik güçlerine başvuran mağdurun tehditten korkması yada korkmamasının önemi yoktur. Önemli olan icrasına başlandıktan sonra güvenlik güçlerinin işlenmekte olan suçtan haberdar olup gerekli önlemleri almasıdır. Güvenlik güçlerinin müdahalesi failin elinde olmayan bir engeldir. Bu müdahale ile elverişli şekilde gelişmekte olan hareket normal akışını sürdürememiş, durdurulmuştur. Şu halde fail TCK.nun 61. maddesi gereğince engel sebebin ortaya çıktığı ana kadarki fiilden sorumludur. Müdahaleden sonraki hareketler failin cürmü iradesinin ürünü olmadığı gibi illiyet bağıda kurulamayacağından fail bundan sorumlu tutulamaz.
Tahrikçi ajan, suçun işlenmesini isteyen ve bir kimseyi suç işlemeye sevk eden kimsedir. İncelenen olayda polis, hareketin başlangıcında sanığı suça teşvik ve azmettirmemiş olduğundan tahrikçi ajan durumunda değildir. Polisin müdahalesi sanığın elverişli şekilde başlattığı hareketle netice arasına girmesi ve neticenin oluşmasını engellemektir. Bu nedenle burada tahrikçi ajan durumundan söz edilemez.
Sonuç olarak, sanığın eylemi özel daire kararında belirtildiği gibi gasp suçuna eksik kalkmışmaktır. Bu nedenle itirazın reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının reddine, 16.2.1987 günlü birinci müzakerede 2/3 yasal çoğunluk oluşmadığından 16.3.1987 günlü ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.