Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1986/496
K: 1987/80
T: 23.02.1987
DAVA : Cumhurbaşkanına ve Milli Güvenlik Konseyine hakaret suçundan sanık Murat Çiçek'in mahkumiyetine dair Çankırı Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 24.1.1985 gün ve 97/3 sayılı hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince incelenerek bozulmuştur.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 26.12.1985 gün ve 109/175 sayılı son hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 6.11.1986 gün ve 9-1735 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Cumhurbaşkanına ve Milli Güvenlik Konseyine hakaretten sanık Murat Çiçek'in TCK.nun 159/1, 59 ve 173. maddeleri uyarınca 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün Kastamonu'da genel güvenlik gözetiminde bulundurulmasına ilişkin hükmü Özel Daire;
(Taraflar arasında husumet bulunmasına, olay yerindeki bir kısım şahitlerin iddiayı doğrulanmasına, aleyhte beyanda bulunan şahitlerin müşteki köy muhtarının yakınları olduğunun anlaşılmasına, tarafsız şahit nüfus Müdürü Vıkfı Sakarya'nın savunmayı doğrulayan açıklamalarına göre; aleyhteki delillerin mahkumiyeti için yeterli ve inandırıcı nitelikte olmadığı gözetilmeden beraat yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesisi) isabetsizliğinden oybirliğiyle bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise; olayın görgü tanıkları İsa Çeçe, Yusuf Dede, Şükrü gülmez ve Ali Şakir tüm atamalarda birbirinin tamamlayan ifadelerinin sübuta yeterli olduğunu,
Nüfus Müdürü Vıfkı Sakarya'nın suç konusu olayın tanığı olmayıp, müşteki ve aleyhte şahadette bulunan tanıkların sanığın bu olaydan öncede bu yolda hakaretlerde bulunduğunu hatta bir kerre oluşan hakarete Nüfus Müdürü Vıfkı Sakarya'nında tanık olduğunu bildirmekleri sonucu bu konuda dinlendiğini, aleyhteki tanıkların soyadlarından da anlaşılacağı üzere müştekinin yakınları olmadığını, şahadetleri arasındaki farklılığın olayı aynı and aynı şekilde görmemelerinden ileri geldiğini ileri sürerek önceki hükümde direnmeye karar vermiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre köyün eski muhtarı olan sanık olaydan 17 gün önce köyün yeni muhtarı müşteki şakir Ünlü ile İhtiyar Kurul üyelerinin görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyle şikayette bulunmuş bu nedenle tarafların araları açılmıştır. Bunun üzerine müşteki yeni muhtar C. Savcılığına verdiği 7.5.1983 tarihli dilekçe ile sanığın köprü yapımı hususunda köy odasında yapılan toplantıya katıldığını bu toplantıda "Bu beşler başımızdan gitmedikçe Türkiye'nin işi düzelmez, benim elimden gelse bunların kellesini keserim, zaten günleri az kaldı, bu beşler olmasaydı köprü elimizden gitmezdi" yolunda hakarette bulunduğunu ileri sürmüştür.
İddiayı doğrulayan tanık Yusuf Dede, Hakkı Şentürk ve Ali Çakır hakkında sanık eski muhtar Murat Çiçek hazine arazisini izinsiz sürerek ekin ektikleri yolunda Çankırı Valiliğine olaydan önce şikayette bulunmuş, bu nedenle tanıklar davalı gösterilerek hazine avukatı Çankırı Asliye Hukuk Mahkemesine meni müdahale ve ecri misil davası açmıştır. Mahkemenin 1983/341 arasında kayıtlı dava hazine lehine, davalı tanıklar aleyhine sonuçlanmıştır.
Diğer taraftan savunma tanıkları 7-8 seneden beri sanıkla müşteki ve olay tanıkla arasının açık olduğuna birbirleriyle konuşmadıklarına şahadet etmişlerdir.
Olayın tarafsız tanığı nüfus Müdürü Rıfkı Sakarya savunmayı doğrulamış C. Savcılığı fezlekesi ve valilik yazısında da taraflar arasında husumet olduğu belirtilmiştir.
Bu itibarla, aleyhteki deliller mahkumiyet için yeterli ve inandırıcı bulunmadığından sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Bozma kararına gerekçesi yönünden katılmayan üe Sami Selçuk: "Yerel Mahkeme Özel Dairece; 1 - Taraflar arasında düşmanlık bulunması 2-olay yerindeki bir kesim tanıkların iddiayı doğrulamaması, 3 - sanığa karşı anlatımda bulunan tanıkların şikayetçinin yakınları olması, 4 - tarafsız tanık nüfus müdürünün savunmayı doğrulaması nedenleriyle bozulmuş; bununla da yetinilmiyerek ve ilk mahkemenin bütünüyle yerine geçilerek, onun yetkisi kullanılarak ve "aleyhteki delillerin mahkumiyet için yeterli ve inandırıcı nitelikte olmadığı" yolunda dosya incelemesiyle oluşturulan bir "vicdani kanı yargısı" sergilenerek eklenilmiş; bu vicdani kanunun belirleyici (determinist) sonucu olarak da "baraet yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesis" etmenin doğru olmayacağı belirtilmiştir. Böylece Yüksek Mahkeme, Yerel Mahkemeye bırakılan vicdani kanı yargısını, bütünüyle ortadan kaldırmış ve onun yerine bu yargıyı kendisi vermiştir."
"Öte yandan Yerel Mahkeme ise, bozmanın dayandığı bir kesim nedenlere yanıt vererek;
1 - Nüfus Müdürünün olayın doğrudan değil, dolaylı ve olay öncesi bir başka hususun tanığı olduğunu,
2 - Aleyhteki tanıkların şikayetçinin yakınları olmadığını,
3 - Tanıklar arasındaki ayrılığın aynı olayı aynı anda görebilme yetersizliğinden kaynaklandığını ileri sürerek direnmiştir."
"Özel Dairenin bozma gerekçesine, gerek üslup, gerekse düşünce olarak katılmak; Yerel Mahkemenin ilk ve direnme hükümlerini ise, hüküm kendi kendine yeterli bir işlem (La santenza come atto autosufficiento) olmak gerektiğinden ve bu niteliği taşımadığından benimsemek alanaksızdır"
"Gerçekten, Özel Dairenin bozma gerekçesinde sergilenen ve olay yerinde bulunan ve savunmayı doğrulayan tanıklara inanılmasını, şikayetçinin yakınları ile savunmayı doğrulamayanlara inanılmamasını, taraflarla ilgili bulunmayan kişinin ise tarafsız olduğunda doğru söyliyeceğini ve inanılması gerektiğini belirten üslubuna ve düşüncesine katılma olanaksızdır. Yargı organı kararlarında üçüncü kişilerin karakterlerini belirten değer yargılarına, değerlendirmelere (aporaciation blassente) yer vermek doğru olan nitekim Fransız Yargıtay'ı bu tür değerlendirmeleri içeren mahkeme kararlarını kimileştirmiş (24. 7. 1984 - 11.1.1910), kimileyinse bozmuştur. (7.12.1937, 5.8.1881, 3.3.1986 İnsanların deneyimlerine göre ise, taraflarla ilgili bulunmayan tanıkların daha doğru söyleyecekleri, her zaman için mutlak değil, nisbi bir kuraldır. Nitekim Yasamız da, tanığın tarafla ilgisini araştırılmasını bu gerekçeyle öngörmüştür. O zaman yapılacak iş bu deneyin kuralını değerlendirmeyen Yerel Mahkeme kararını bozarak mahkemenin yeniden değerlendirme yapmasını sağlamaktır. Yargıtay şu tanıklar doğru, ötekiler yalan söylüyorlar berikiler tarafsız, öbürleri taraflı anlamına gelen a priori hükümler veremez. Esasın buna yetkisi de yoktur."
"Yetkisi yoktur, dememizin gerekçesine gelince; Yargıtay ülkede taktir ve olay mahkemesi değil, hukuki derece mahkemesi olup, kararları hukuk kuralları açısından Eylemsel olaysal saptamalara karışamaz ve yerel mahkemelerin yerine geçerek hüküm kuramaz. Uyguladığı yargılama yönetiminin doğmasından kaynaklanan bu neden; bizim Ceza Yargılama sonucunda da gözetilmiş ve Yargıtay'ın hukuka aykırılıkları (md.307) denetleyeceği ve yalnızca 322. maddede sınırlı olarak sayılan (numerus clsusus) durumlarda yerel mahkeme yerine geçerek hüküm kuracağı belirtilmiştir."
"Gerçekten tüm dünyada yargılama iki aşamada oluşmaktadır. 1. aşama, suçu oluşturan eylemin gerçekten işlenip işlenmediğinin ve işlenmiş ise bunun fail tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin saptanıldığı ve vicdani kanı yargısının oluşturulduğu (md.254) duruşma aşamasıdır.
"Olaya ve faile ilişkin kuşku yalnız ve yalnız, açık ve sözlü tartışma yapılan, kanıtlar ve taraflarla doğrudan ilişki kuran, belli kişilerle belli zamanda ve belli yerde (yoğunluk ve topluluk ilkesi) bu ilkelere göre duruşma yapan yargıçlar, yani ilk mahkemece verilecektir. Duruşma yargılamanın, yargılama diyalektiğinin doruk noktasına ulaştığı en önemli ve vazgeçilemez aşamasıdır. O yüzden tüm dünyada, duruşmaya ilişkin işlemleri yapma yetkisinin başkalarına verilmemesi (la nondelegabilit'a degli atti diba timentali) (istisna; istinabe) ve duruşmaya katılan yargıçların değişmezliği (umzutabilita del giudice) ilkeleri benimsenmiş bu nedenle duruşmaya katılmamış yargıcın, görüşmeye (müzakereye) katılamayacağı (C.Y.Y.md. 219, 381, 382) tersi durumunda mahkeme yasaya göre oluşturulmadığından (md. 308/1) verilen kararın, mutlak butlanla sakatlanacağı belirtilmiştir. İşte eylemin oluşmasıyla ilgili kuşku, bu ilkelere, olanak ve araçlara göre yapılan duruşmada yenilenecek ve vicdani kanı yargısı da bu duruşmaya katılan yargıçlarca, bir başka ve C.Y.Yasanın deyişiyle "irat ve ikame edilen delilleri duruşmadan ve tanıklıktan edineceği kanaate göre tahrik eden" mahkemece oluşturulacaktır. Bu vicdani kanı yargısı, duruşma yapmamış kişilerce asla oluşturulamaz ve böyle bir işlem, oluşturmak için Yargılama Yasasının bütün kurallarının seferber edildiği vicdani kanı ilkesine ters düşecek ve kesinlikle batıl olacaktır. Duruşma tutanaklarıylada kanıt değerlendirmek olanaksızdır ve aynı sonucu doğuracaktır. Nitekim bu vicdani kanı sözcüğünün yabancı dillerdeki karşılığı (conviction, convincimento) da bunu anlatmaktadır. Çünkü, kökbilim (otimoloji) açısından sözcük, birlikte yenmek cum vincere sözcüklerinden düzeltilmitir. Duruşmada birlikte yenilen çay, kuşkudur. Duruşmaya katılmayan bir yargıcın duruşmadaki izlenimlerinden söz edilemez. İzlenimler ve vicdani kanı para ya da mal gider de aktarılamaz. Üstelik, bir eylemin işlenip işlenmediği konusunda oluşturulan kanu her zaman nisbidir ve kanıtlamanın nisbiliği kuralına göre de kişiden kişiye değişir. Bu yüzden bu kanının en iyi oluşturabileceği bir aşama yaratılmış ve yargıcın eline diyalektiği gerçekleştirici belli ilkelere dayanan duruşma aşaması verilmiştir.
"İnsanlığın bulduğu en iyi çare budur"
"Yargılamanın ikinci aşaması ise, yargıçların karar vermek üzere çekildikleri, eylemin varlığı ve failin suçu işlediği benimsenirse, eyleme konulacak hukuki teşhis yapılan gizli toplantı ve görüşme aşamasıdır. Burada artık duruşmadaki kurallar geçerli değildir. İşte duruşma ve bilgi edinme öğrenme yargılaması yapmayan Yargıtay'ında başvurduğu ve başarabildiği biricik aşama budur ve bu yüzden de elindeki olanaklar sınırlıdır. O nedenle tüm dünyada Yargıtay'a yalnızca, ilk mahkemece sabit görülen eylemlere konulan hukuki teşhisleri denetleme yetkisi verilmiştir. O yüzden Yargıtay yalnızca bozma mahkemesidir. Öğrenme yargılaması yapan Yerel Mahkeme yerine geçerek karar vermeyeceği için, gönderme yargılama (juridiction d'cnvoi) ile sorunun çözümünü ilk mahkeme yapacaktır. Eğer gizli yargılama yapan Yargıtay, duruşmada edinelecek vicdani kanıyı da kendisi oluşturursa, tüm yargılama ve özellikle duruşma gereksiz hale getirilir ve böyle bir karar duruşmadaki yargıçların görüşmede değişmesi halini mutlak bulunmayan bir yargılama sisteminde elbette öncelikle (a fortieri) batıldır. Vicdani kanıyı örseleyecek boyutta Yargıta'a yetki tanımak, Peters'in dediği gibi, mantığa aykırı olacak ve daha alt derecedeki yargı organı önünde daha iyi araçlarla ve olanaklarla yapılan daha iyi bir yargılama faaliyeti, daha üst dereceli yargılama organında gizlice, daha yetersiz olanaklarla ve araçlarla yapılan daha yetersiz yargılama faaliyetine tercih ve kurban edilmek gibi, paradoksal bir sonuç doğuracaktır. O nedenle her yargılama organı yargılama yaptığı oranda karar verir (tantum judicatun, guantum Conclusum) ilkesine uyulmak gerekir."
"Görülüyor ki, kararlarda ve yasa yorumlamada disiplin ve tek düzelik sağlamakla yükümlü Yargıtay'ın yargılama olanakları sınırlı olduğundan, denetlemesi de sınırlıdır. Bu nedenlemede ölçü ilk mahkemelerle eldeki olanakların eşit olup olmadığıdır. Ümit ise denetleme olanaklıdır, değilse olanaksızdır. Söz gelimi, bir tanığın tarafsız ya da doğru söyleyip söylemediğini ancak onu dinleme olanağını elinde bulunduran, sanıkla doğrudan ilişki de bulunan yerel mahkeme değerlendirebilir. Yargıtay, elinde bu olanaklar olmadığından, bu değerlendirmeyi yapamaz. Ancak, deneyin kurallarına göre değerlendirme yapmayan yerel mahkeme hükmünü, bu konuda değerlendirme yapması için elbette bozabilir. Çelişkilerde yüzleştirme yapması ve çelişen anlatımlardan hangisinin hangi nedenle tercih edildiğini belirtmesi için, karar yine bozulabilir. Ancak şu tanıklar tercih edilmediği diye karar bozulması. Vicdani kanıyı oluşturmaya yönelmiş yasa maddelerine aykırılık elbette bozma nedenidir. Ayrıca kanıt toplamada ve değerlendirmede eksiklik, kanıtın mahkumiyetini değişik algılama, elbette bozma nedenidir. Ancak, Yargıtay bu bozmaları yaptıktan sonra kendisi değerlendirme yaparak ve vicdani kanı oluşturarak, tartışma konusu olayda olduğu gibi, Yerel Mahkemenin yerine geçemez. Gönderme yargılaması sonunda, duruşma yapacak ve yine kanıtları serbestçe değerlendirecek olan ilk olay mahkemesidir. Ne ki, Yargıtay'ın elindeki olanaklar ve araçlar Yerel Mahkemeninkiyle eşdeğerdeyse, aynı düzeydeyse bu değerlendirmeyi içeren ya da Yerel Mahkemenin dikkatini çekecek bir bozmayı yargıtay yapabilir. Sözgelimi, sahte belge dosyada mevcut ise, ilk mahkeme kadar, Yargıtay da kanıtla doğrudan ilişki kurabildiğinden, belgenin aldatma yeteneği konusunu irdeleyebilecektir."
"Görülüyor ki, bu ölçüler içinde kalarak, Özel Daire yerel mahkeme kararını taraflar arasındaki düşmanlığı değerlendirmesi, tanıklar arasındaki çelişkinin yüzleştirilerek giderilmesi ve giderilemediği takdirde hangilerinin hangi nedenlerle yeğlendiğinin belirtilmesi, taraflara yakınlığı olan tanıkların anlatımlarının, deneyim kurallarının ışığında değerlendirilmesi için kararı bozması ve elde edilecek sonuca göre ilk mahkemenin yeniden hüküm kurmasını istemesi gerekirdi. Yüksek Mahkeme böyle yapmamış, kanıtları gizli yargılamada ve dosya üzerinde değerlendirmiş, buna göre oluşturduğu vicdani kanıyı doğrultusunda da beraat kararı verilmesini istemiştir."
"Yetki aşımıyla verilen, klasik mantığa ve yargılama hukukuna aykırı olan böyle bir kararın yargılama hukuku yaptırımının ne olduğu ise yukarıdan beri sergilenen düşüncelerle açığa çıkmıştır"
"Öte yandan yerel mahkeme de, direnme kararında bir kesin bozma nedenlerine yanıt vermediği gibi, bir kesimine verdiği yanıtlar da doyurucu olmaktan uzaktır."
"Belirtilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmak ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosya yerel mahkemeye gönderilmek gerekirken Yüksek Dairenin gösterdiği gerekçeyle Yerel Mahkeme kararını bozan ve bu yüzden de, duruşma yaparak onun değerlendirme ve vicdani kanı yargısını oluturma yetkisini ortadan kaldıran Yüksek Ceza Genel Kurulun çoğunluk görüşünü paylaşmak olanaksızdır." gerekçesiyle kararın bozulmasını ileri sürmüştür.
Çoğunluk kararına katılmayan üye S. Yertut ise toplanan delillere mahkemenin değerlendirmesine göre usul ve yasaya uygun olan direnme hükmünün onanması yolunda oy kullanmıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün istek gibi bozulmasına 23.2.1987 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini