 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1986/35
K: 1986/278
T: 28.04.1986
DAVA : Hırsızlık suçundan sanıklar Naci ve Nihat hakkında açılan kamu davasının yapılan yagrılaması sonunda, (Anhkara 4. Asliye Ceza Mahkemesi), 4.7.1985 gün ve 798-338 sayı ile sanıkların beraetlerine karar vermiştir.
Temyiz edilmediğinden kesinleşen bu karar aleyhine, Yüksek Adalet Bakanlığı'nın 18.12.1985 gün ve 1001 sayılı ihbarnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 30.12.1985 gün ve 12971/13244 sayı ile:
(Mesnet suçu diğer sanıkla birlikte işlemiş olduğuna dair sanık Naci'nin istinabe yoluyla Sinop Asliye Ceza Mahkemesi'nce alınan ifadesini havi 19.3.1985 günlü tutanak ve suç tarihinde cezaevinde tutuklu olduğunu savunan diğer sanık Nihat'ın mezkur tarihte cezaevinde tutuklu olmadığını belirtir Ankara C. Savcılığı'nın 6.12.1985 gün ve 3/7695 sayılı cevabi yazısı ve tüm dosya münderecaatına nazaran, sanıkların müsnet suçu işlemiş olduklarının anlaşılmasına rağmen yazılı olduğu şekilde beraetlerine karar ittihaz edilmiş olmasında isabet görülmemiş olduğundan CMUK.nun 343. maddesi uyarınca mezkur kararın bozulması lüzumu ihbar olunmuş;
Yazılı emre dayanan C. Başsavcılığı'nın ihbar yazısı incelenen dosya münderacaatına göre yerinde görülmediğinden reddine) karar vermiştir.
Bu karara karşı, 27.1.1n986 gün, 10 sayı ile itiraz yolunda başvuran C. Başsavcılığınca;
(Kamu davasının sanıkların muhtelif yerlerden hırsızlıktan suçlamışlar ve bu davaya konu olan bir kısım altın ve ziynet eşyasının mağdurları bulunamamıştır. Sanıkların hazırlık soruşturması esnasında açık itirafları olduğu gibi son soruşturma esnasında Naci'nin diğer sanığı da içine alan etraflı beyanı mevcuttur.
Yerel Mahkeme de gerekçesinde sanıkların yükletilen suçu işlediklerini kabul ettiği halde gerekçeye aykırı olarak beraat hükmü kurmuştur.
Mevcut kanıtlara göre, sanıkların yükletilen eylem oluştuğu halde, Özel Dairece bozma isteminin reddi; yasaya aykırı bulunduğundan, buna ilişkin kararın kaldırılarak, hükmün sanıklar aleyhine tesir etmemek üzere bozulması) talep olunmuştur.
Yazılı emir, Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen kararların, Yargıtay'ca denetlenmesini sağlayan "olağanüstü" bir kanun yoludur.
CMUK.nun 343. maddesinin 1. fıkrasında, hakim tarafından ve mahkemelerden verilen ve Yargıtay'ca tetkik edilmeksizin kesinleşen zarar ve hükümlerde kanuna muhalefet edildiğini haber alırsa adalet Bakanının o karar ve hükmün bozulmasını teminen Yargıtay'a başvurması için C. Başsavcılığı'na yazılı emir verebileceği belirtilmişse de; Adalet Bakanının bu olağanüstü kanun yoluna başvurabilmesi için, kanuna muhalefet halinin ciddi boyutlara varması gerekir -YCGK., 20.12.1976, 509/534-.
CMUK.nun 307. maddesinde hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna muhalefet olarak tanımlanmış, aynı yasanın 308. maddesinde ise, gösterilen 8 halde kanuna mutlaka muhalefet edilmiş sayılacağı bildirilmiştir.
"Kanuna muhalefet" geniş bir terim olarak "hukuken zedelenmesi" olarak anlaşılması ve gerek madi hukuk kuralları ve gerekse yargılama hukuku kuralları karşısında bu yol uygulanabilmelidir "Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 1982, S. 484-. Hakimin takdirine ait fiili meselelerden dolayı bu yola gidilemez -Baha Kantar, Ceza Muhakemeleri Usulü, 4. Bası, S. 402-.
26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihaıdı Birleştirme Kararında da, kanuna muhalefet haller açıklanmış ve bunların, uygulamadaki yanlışlıklar ise esasa etkili usul hatalarından ibaret olduğu belirtilmiştir.
İnceleme konumuzu teşkil eden dava dosyasında olduğu gibi, olayla ilgili tüm delillerin toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen ve Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşen beraat hükmüne ilişkin olarak, takdirde, hataya düşüldüğünden bahisle yazılı emir yoluna başvurma imkanı olmadığından, C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 28.4.1986 gününde ve oybirliğiyle karar verildi.